6 Mart 2010 Cumartesi

Hayatımıza Yön Veren Sesler

Sinema dünyası içinde ses sanatçıları pek de hakkettikleri yerde durmazlar ve çoğunlukla üvey evlat muamelesi görürler.Görsel kadar işitsel öğelerinde sinema sanatına katkısını unutmamak gerekir.Disko kralında ne zaman yayınlandı bilmiyorum ama geçenlerde rastladım bu videoya.Gerçekten çok başarılı bir çalışma olmuş.Sesi ile hafızalarımıza kazınmış ses sanatçılarını anmaları takdire şayan bir hareket.Kimler anılmamış ki; Cahit Şaher,Yekta Kopan,Sungun Babacan,Ertuğrul Postoğlu,Cüneyt Turel,Sezai Aydın,Şenay Gürler….Diğer videolarda ise hollywood’un ses efsaneleri var.Joe Cipriano,Don LaFontaine,George DelHoyo,Mark Elliott,Dan Castellaneta,Hank Azaria,Nancy Cartwright,Yeardley Smith……Belki bu isimler size birşey ifade etmeyebilir ama bir dinleyin hemen tanıyacaksınız onları…Ses emekçilerine bir selam olsun
.……

*
Share/Save/Bookmark

4 Mart 2010 Perşembe

8.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali

filmmor-271x300 8.fest

12 Mart - 18 Nisan 2010 tarihlerinde yapılacak festivalin bu yıl tek bir teması yok, yeryüzünün çeşitli parçalarından kadınların, umutsuzluktan umut çıkaran filmleri, kadınlardan umut var! 20 ülkeden 53 film, panel ve söyleşiler ile İstanbul, Kars, Sinop ve Creteil-Paris’te, 8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali ile seyircisiyle buluşuyor.

Filmmor Kadın Kooperatifi tarafından bu yıl 8. kez gerçekleştirilecek Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nin filmleri, 12-21 Mart tarihlerinde İstanbul'da Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü, İstanbul Modern salonlarında gösterilecek. Festival, 10-11 Nisan'da Kars'a, 17-18 Nisan'da Sinop'a gidecek. Festival, ayrıca bu yıl Creteil Kadın Filmleri Festivali (Festival De Films De Femmes) ortaklığıyla 31 Mart-6 Nisan tarihleri arasında Türkiye'den kadınların filmleriyle Fransa'da olacak.

Bu festivalde merakla beklediğim 2’ncisi verilecek Altın Bamya ödülleri olacak.Erkek egemen anlayışın sinema üzerindeki etkilerini eleştirel ve aynı sertlikte mizahi bakan Altın Bamya ödülleri adayları arasında Acı aşk,Güz sancısı,Yedi Kocalı Hürmüz,Nefes,Adını sen koy gibi yapımlar var.


Festivalle ilgili ayrıntılı bilgi için;

 Filmmor Resmi Sitesi        Festivalin Programı                Festival Etkinlikler

Festival Kapsamında Gösterilecek Filmler;

Kadınların Sineması

Marleen Gorris Toplu Gösterimi

Carole Roussopoulos Anısına

KIN-Kadın Filmleri Festivali Seçkisi

Jin, Jiyan, Azadi! / Jin, Jiyan, Azadi!

30 Yıl Sonra 12 Eylül

Cins, Cinsiyet, Cinsiyetler

Sinemada Kadınlar: Melek ya da Şeytan, Masum ya da Fettan ya da Hiç Kimse!

*
Share/Save/Bookmark

Korku sahnesi nasıl çekilir?

Eğer amatör olarak bir korku filmi çekmek istiyorsanız ihtiyacınız olan iyi bir makyöz,bol ışık,bol duman, kovalarca kırmızı boya ve en önemlisi sonsuz hayal gücü…

*
Share/Save/Bookmark

3 Mart 2010 Çarşamba

Motivasyon Budur

Severek takip ettiğim futbol bloglarından birisidir Aceto Balsamico.Orda gördüm, Atletico Madrid’in teknik direktörü Quique Sánchez Flores İstanbul’daki rövanş maçı için motivasyon konusunda havaya sokmak için futbolcularına Al Pacino’nun Any Given Sunday(Kazanma Hırsı) filminden efsane "peace with inches" konuşmasını izlettirmiş.Oliver Stone’un hep yazıp hem yönettiği 1999 yapımı filminde Al Pacino’ya Jamie Foxx,Cameron Diaz ve Dennis Quaid eşlik ediyor.

any_given_sunday_ver2


Türkçesi için;

"ne soyliyecegimi bilemiyorum uc dakika sonra profesyonel kariyerinizin en onemli mucadelesi basliyor. her sey bugune bagli. ya takim olarak duzelir. yada parcalaniriz. santim santim*. taki biz bitene dek. su anda cehennemdeyiz. inanin. burada kalabilir ve kendinizi harciyabilirsiniz yada tekrar isiga ulasiriz. cehennemden yavas yavas cikabiliriz. bunu sizin icin yapamam. cok yasliyim. etrafa bakiyorum ve bu genc yuzleri gordugumde, orta yaslarda bir erkegin yapabilecegi tum hatalari yaptigimi dusunuyorum. tum parami savurdum. beni seven herkezi uzaklastirdim. aynada gordugum surata bile dayanamiyorum.yaslandiginizda sizden birseyler alir. bu hayatin bir parcasi. ama birseyleri kaybetmeye basladiginizda ogrenirsiniz. hayatin santimlerden ibaret bir oyun oldugunu anlarsiniz. macta hayatta ve futbolda hata payi okadar dusuk ki. erken yada gec atilan bir adim, sizi hedefinizden uzaklastirir. yarim saniye yavas yada hizli kalirsaniz, yakalayamazsiniz. her yerde santimler onemlidir, hayatin her molasinda, dakikasinda ve saniyesinde. bu takimda o santimler icin savasiriz. bu takimda biz ve etrafimizdaki, herkes, o santim icin savasir. o santim icin tirnaklarimizla bogusuruz. cunku birbirine eklendiginde kaybetmek ile yenmek arasindaki farki belirliyecek! olmek ile yasamak arasindaki farki!sunu bilin: her oyunda olmeye hazir olanlar o santimi kazanacaktir. bundan sonra bir hayatim olacaksa nedeni, o santim icin savasmaya ve olmeye hazir olmamdir. yasamak budur iste. yuzunuzun onundeki onbes santim! bunu yapmanizi sagliyamam. yaninizdakine bakin! gozlerine bakin! sizinle beraber o santim icin savasacak birini goreceksiniz. kendisini takim icin feda edebilecek birini goreceksiniz. gerektigi zaman ayni seyi sizin de onun icin yapacagini bildigi icin. iste bu bir takimdir. ya takim olarak duzeliriz. yada birey olarak oluruz..."

*
Share/Save/Bookmark

Ho Ho Ho!!!

neşeli-hayat 

 

 

 

 

 

“Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir”.Yılmaz Erdoğan son filmi Neşeli Hayat’ı üstüne kurduğu düşünce.Noel Baba ve yılbaşı geleneğini kültürümüzde hazmedemeyişimizin tezatlığında  hayata tutunmaya çalışan küçük insanların samimi hikayesi.Selamınaleyküm diyen bir noel babanın tüm absürtlüğünde tamamen bizim insanımızın hikayesi.Filmi yeri geldiğinde cumaya giden ama meyhaneye de giden  Rıza’nın etrafında şekillenen hayatın sillesini yemiş ama yine de bir çıkış yolu arayan Şenyurt ailesinin hikayesi olarak özetleyebiliriz.Eşinin altınları ile zar zor açtığı lokantasını krizin dedikodusu ile kaybetmesi ve kendince yüz kızartıcı işlerde çalışması hayatta silik bir konumda olan Rıza’nın daha da silikleşmesine neden oluyor.Bir gün kahvede pineklerken Neşeli Hayat adlı saadet zinciri şeklinde çalışan bir şirket için çalışmaya başlar,ve tabi yine bu işte başarısız olur.Bunda da nedenleri başkalarında arar.Kandırılmıştır ve bu yüzden çok iyi bildiği mağdur durumuna düşer.Ama hiçbir zaman suçu kendinde aramaz.Çünkü umuda açlığı vardır.Meyhanede içerken Neşeli hayat işinde nasıl kandırıldığını anlatırken şu can alıcı soruyu sorar.”Biri villa kazanmak ister misin diye sorduğunda ki hayır der ki?”

İşteki sorunları yetmiyormuş gibi kayınbiraderinin boyunu aşan sorunları ile de boğuşan Rıza her ne kadar açık destek görmese de en büyük dayanağı karısıdır.Hayatın hayhuyunda yeni yılın başlangıcı olan yılbaşı aslında filmin bitişidir.Günler geçtikçe yeni bir hayata yol alır Rıza,yeni şeyler öğrenerek.Filmin ana sözü hikayenin sonunda doğru kafasına kazınır; “Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir”.

03

Yılmaz Erdoğan yarattığı sinema dili ile hem vizyonda iddialı hem de derdi olan filmleri çok iyi bir dengede sunuyor bizlere.Tamamen gişe kaygısı ile şişirilmiş karakterler yaratıp skeç tadında filmlere girişmiyor.Evet bunu yapabilir zaten yapsa iyi de yapabilir ama işin kolayına kaçmıyor.Diğer filmlerinde ki gibi bunda da çok sağlam bir alt metinle karşımıza çıkıyor.Aynı coğrafyadaki farklı dünyaların tezatını ,hayata tutunmaya çalışan tutunamayanların hikayesinin içine çok iyi bir şekilde sindirerek akıcı bir senaryoya döküyor.Ve ne kadar basit gözükse de yaşananlar kendimizi Rıza’nın hikayesinde buluyoruz ve bu da filmin temposuna uymamızı sağlıyor.Akıcı senaryo,iyi hikaye,sağlam alt metin Neşeli Hayat’ı Yılmaz Erdoğan standartlarına çıkarıyor.

Tabi filmin soyut öğelerinin yanında hepsinden daha önemlisi görsellikte bazı dengesizlikler var.Seçilen mekanlar ve görüntünün kalitesi filme güzel bir hava katıyor ama gel gelelim oyunculuklar vasatı aşamıyor.Yılmaz Erdoğan’ın BKM ailesi ile oluşturduğu sağlam oyunculuklu yapımların yanında ağırlıklı olarak BKM Mutfak ekibinden seçilen cast yukarıda bahsettiğimizin aksine Yılmaz Erdoğan standartlarına erişemiyor.Rıza’nın eşini oynayan Büşra Pekin dışında hiçbir bkm mutfak oyuncusu karakterini kendi televizyon ünlerinden bağımsızlaştıramıyor.Filmin yapılış hikayesinin anlatıldığı kamera arkası görüntülerinde Yılmaz Erdoğan oyuncu seçimlerini oluştururken mutfakta bir nevi kamuoyu yoklaması yaptığını ve onların tercihlerini daha ön plana çıkardığından bahsetti.Bu tamamen çok riskli bir iş zira televizyon programında yaratılan karakterlerin üstüne çıkılması gerekli ve bunu başarmak için konsantrasyonu yüksek oyunculuklar gerekiyor.Hepsi daha yolun başında olan mutfak elemanlarının da bunun üstesinden gelemediğini görüyoruz.Hele Ersin’in canlandırdığı Yusuf Lokman diye birşey yoktu,tamamen skeçlerdeki bildiğimiz ersindi perdeye yansıyan.Ama öte yandan Büşra’nın başarısı da es geçilmeyecek güzellikte.Zaten Siyad ödüllerinde de başarısı tescillendi.Ayrıca Cezmi Baskın’ın ufacık bir rolü varki okullarda ders diye okutulmalı bence.Tecrübe böyle birşey demekki.

Sonuç olarak oyunculuklar dışında son derece başarılı bir film Neşeli Hayat ve Yılmaz Erdoğan’ın  sinemasında en samimi yapımı olarak yerini alacak.Ne güzel demiş üstad “Yarım somunun var mı, bir de küçücük evin, kimsenin kulu kölesi değil misin, en neşeli hayat senin...”

*
Share/Save/Bookmark

2 Mart 2010 Salı

35. Cesar Ödülleri Sahiplerini Buldu

cesar-awards-french-film-industry-awards Fransa'nın oskarları olarak bilinen Sinema Sanatları Akademisi tarafından verilen Cesar ödülleri bu yıl 35. yılını kutladı.Cesar'da büyük ödülü, yönetmenliğini Jacques Audiard'ın yaptığı 'Un Prophete/ Yeraltı Peygamberi' aldı.  Tahar Rahim'in başrolde olduğu 'Un Prophete', Fransa'da cezaevine düşen Malik adlı Arap gencinin 6 yıllık hapis cezası sırasındaki değişerek, uyuşturucu ve suç dünyasına katılmasını anlatıyor.Geceden En iyi film,en iyi yönetmen,en iyi erkek oyuncu ödülleri dahil 10 ödülle dönen ‘Un Prophete’ 7 Martta yapılacak Oscar ödül töreninde de en iyi yabancı film dalında Michael Haneke’nin White Ribbon filmi ile şansı en yüksek yapımlardan biri.

Gecenin Kazananları;

  • En iyi Film:  ‘A Prophet’
  • En iyi Yönetmen: Jacques Audiard - ‘A Prophet’
  • En iyi erkek oyuncu: Tahar Rahim - ‘A Prophet’
  • En iyi kadın oyuncu: Melanie Thierry - "One for the Road"
  • En iyi yardımcı erkek oyuncu: Niels Arestrup - ‘A Prophet’
  • En iyi yardımcı kadın oyuncu: Emmanuelle Devos - "At the Beginning"
  • En iyi ilk film: "The French Kissers" - Riad Sattouf
  • En iyi özgün senaryo :Jacques Audiard, Thomas Bidegain, Abdel Raouf Dafri, Nicolas Peufaillit - ‘A Prophet’
  • En iyi uyarlama senaryo: Stephane Brize, Florence Vignon - "Mademoiselle Chambon"
  • En iyi sinamatografi: Stephane Fontaine - ‘A Prophet’
  • En iyi yabancı film: "Gran Torino" – Clint Eastwood
  • En iyi müzik Armand Amar - "The Concert"
  • En iyi kostüm : Catherine Leterrier - "Coco Before Chanel"
  • En iyi set dizaynı: Michel Barthelemy - ‘A Prophet’
  • En iyi kurgu: Juliette Welfling - ‘A Prophet’
  • En iyi ses kurgusu :Pierre Excoffier, Bruno Tarriere, Bruno Tarriere, Selim Azzazi - ‘A Prophet’
  • En iyi belgesel: "L'Enfer d'Henri" - Georges Clouzot, Serge Bromberg, Ruxandra Medrea
  • En iyi kısa film: "C'est Gratuit Pour Les Filles", Claire Burger, Marie Amachoukel

article_0103-CUL-UNPROPHETE F201003011357174430168342

*
Share/Save/Bookmark

28 Şubat 2010 Pazar

Eyyvah Eyvah

eyyvah-eyvah1  Başrollerini Ata Demirer ve Demet Akbağ’ın paylaştığı BKM Prodüksiyonun yeni filmi Eyyvah Eyvah’ın blogger özel gösterimindeydim.Öncelikle izlenilen pr stratejisi çok başarılı.Hollywood sinema endüstrisi dünyanın lokomotifi olurken iyi yapımların yanısıra bunu çok iyi pazarlamasıyla bu noktaya geldi ve artık milyon dolarlar değil milyar dolarlarla ölçülüyor hasılatları.Ülkemizde de uzun yıllardır yapılması gereken bu tarz stratejiler ne kadar geç kalınsada yavaş yavaş uygulanmaya başlanılıyor.Son dönem vizyon yarışında yerli filmlerin yabancı yapımları geride bırakmasıyla yerli yapımcılar bu pastadan pay kapmak için pr ajanslarına hücüm ediyor.Mesela Fatih Akın son filmi Soul Kitchen’ın Türkiye’de tanıtımını yaparken en son bir yemek programında üstlerinde Soul Kitchen mutfak önlükleri ile gördüm ki heralde bu tanıtımda son noktadır.Pazarlama ve sanat her ne kadar iki zıt kutupmuş gibi gözükse de sinema endüstrisi yaratmak istiyorsak bunun kombinasyonunu iyi yapmalıyız…

Eyvah-Eyvah-11Filme gelicek olursak senaryosunu Ata Demirer’in yazdığı yönetmenliğini Hakan Algül’ün üstlendiği projede BKM’den tanıdığımız birçok oyuncu yer alıyor.İçlerinden Demet Akbağ ki, her geçen gün varolan başarıları ile yetinemeyip sürekli üstüne koyarak ilerleyen ender oyunculardan biri ve bu rol için kesinlikle biçilmiş kaftan.Ata Demirer’in Hüseyin Badem adlı klarnetçiyi canlandırdığı filmde Demet Akbağ da Firuzan adlı pavyon şarkıcısını canlandırıyor.Konusu; Hüseyin Çanakkale’nin Geyikli ilçesinde düğünlerde klarnet çalarak kendi hayatını yaşayan komik ama bir o kadar da duygusal biridir.Ninesi ve dedesi ile birlikte yaşayan Hüseyin bir gün sandıkta öldü denilen babasına dair fotoğraf ve mektupları bulur.Aslında ölmediğini, annesinin babasından kaçtığını öğrenir ve babasını bulmak için İstanbul’a gelir.Tabi belayı her daim çeken bir kişiliği olduğundan İstanbul’da da boş durmaz ve türlü maceralara atılır.

Öncelikle vizyondaki bazı benzerlerinin aksine yapmış olmak için yapılmıştan uzak son derece samimi ve eğlenceli bir film.Ata Demirer’in stand-up gösterilerinde çok sık kullandığı trakya şiveli insanların hikayesi bu.Tabi başrolde karakterlerden çok trakya şivesi var.Ülkemizde bunu kullanmak en kolay yol ve başarı için bir o kadar da riskli.Ege veya Trakya şivesinin yıllardır komedi unsuru olarak sunulması bir noktadan sonra onu karikatürleşmesine neden oldu.Hal böyle olunca güldürmek için en kolay yol buymuş gibi gözüktü.Amabu filmde Ata Demirer bunun ayarını çok iyi yapıyor.Başarılı oyunculuklar sayesinde konuştukları şive kimsenin ağzında emanetmiş gibi durmuyor.Filmin de en büyük artısı bu.BKM gibi çok iyi oyuncuların yer aldığı bir ekipten de bu beklenirdi.Tabi filmin artıları bununla sınırlı.Zira çok iddialı bir hikayesi olmadığından tamamen samimi bir komediye bürünmüş durumda.Bu noktadan sonra filmden zevk almak kişiye kalmış bir durum.Yani gülmüşseniz iyi,gülmemişseniz kötü,ortası yok…

Eyvah-Eyvah-16 *
Share/Save/Bookmark

26 Şubat 2010 Cuma

The Hurt Locker – Ölümcül Tuzak

the-hurt_locker

 

 

 

 

Bu yılın en iddialı ve bol ödüllü filmi The Hurt Locker amerikan bağımsız sinemasının son yıllardaki en sükseli çalışmalarından biri.Yönetmeni Kathryn Bigelow’un sinematografisi açısından da farklı bir konumda zira Bafta ödülünün bir kadın yönetmene verildiği ilk film ve ayrıca akademi ödülleri tarihinde en iyi yönetmen oskarının bir kadına gitmesini sağlayacak en yakın film olarak görülüyor.Oskarlara daha iki hafta var izleyip görücez ,Peki nedir bu filmin sırrı.

Irak Savaşında görev alan Bomba imha ekibinin yaşadıkları üzerine kurulu bu filmde öncelikle esas ilginin nedeni bir kadın yönetmen ve kadının tabiatına aykırı erkeksi dürtüler üstüne kurulu savaş temasının kombinasyonu.Erkek egemen sinema anlayışına farklı gelen bu durumun filmin cinsiyetçi bir düşüncenin ürünü olduğu üzerine yoğunlaşması filmi farklı noktalara çekiyor.Filmi bir kadın ve ya bir erkek yönetmen çekebilir ama bunun eser üstündeki etkilerini süzmeye çalışmak filmi daha derinlemesine anlamamızı güçleştirir.

the-hurt-locker-pic1

Filmin bomba imha ekibi üstüne kurulu olması, savaş temasının dışında daha felsefik alt metinleri barındırmasını sağlıyor.Savaş ortamında sıcak çatışmalar içinde her an ölümle burun buruna kalınması aslında doğanın bize öğrettiği vahşi bir anlayış olsa da hayattaki şans olgusunu bomba imha uzmanı üstünden daha da kalıcı bir şekilde zihinlerimize kazıyor.Her bomba imha uzmanının hayatta bir defa hata yapma şansı vardır lafı üzerine kahramanımızın etkisiz hale getirdiği sayısız bomba aslında bizlere onun ölümle ne kadar dalga geçtiğini anlatıyor.Ölümle yaşam arasındaki ince çizgide sürdürmüş olduğumuz cambazlık sadece savaşta değil insanın olduğu her yerde yaşanıyor.Arka plandaki savaşı çıkarıp yerine herhangi bir dekoru koysak bu canhıraş mücadele anlatılabilir.Misal evereste çıkan bir dağcının veya ikiz kulelerin arasında ip geren bir cambazın hikayesinde.Filmimizde  ise kahramanımız her insanın hayatında amansızca savaştığı ölüm kavramına bir kaç gol atması,kahraman yaratma iddiası olmayan bu filmde bırakında onu kendince bir kahramana dönüştürsün.

The-Hurt-Locker-931756

Dekor olarak seçtiği Irak Savaşı’nın daha evrensel bir objektiften bakıldığında bir istila,bir zulüm olduğu çok aşikar.Çoğu eleştirinin temelinde insanların filmin içinde ‘burada ne işimiz var’ alt metnini araması olduğunu söyleyebiliriz.Ama bu filmde durum başka.Başlangıçta verilen filmin mottosunda belirttiği gibi ‘War is a drug’ sözü karakterlerimizin içine işlemiş durumda.Herhangi bir uyuşturucu müptelası kesinlikle varolduğu durumu sorgulamaz.Burada da kimse buna kafa yormuyor.Kahramanımızın sıra sıra dizilmiş mısır gevreği kutuları arasında düzenden sıkılması aslında onun tozu toprağın birbirine karıştığı kaosun müptelası olduğunun göstergesi.

 Film Review The Hurt Locker   

Peki bu alt metinlerin üstüne sağlam bir hikaye var mı diye sorsak orada biraz hayal kırıklığı yaşıyoruz.Zira konu bir bütün şeklinde değil de daha ziyade parça parça skeçler şeklinde ilerliyor.Böyle olunca da kurgusundaki aksaklıklar yeterince filmin içine girilmesini engelliyor.Bunun üstüne görsel açıdan cok doyurucu olması ve çekimlerin farklılığı görüntü yönetimini çok başarılı kılıyor.Hal böyle olunca teknik açıdan iyi ama hikaye açısından yetersizlik ortaya çıkıyor.Bu dengesizlik de filmin genel başarısını etkiliyor.Bence oskarlarda Kathryn Bigelow’un en iyi yönetmen dalında şansı devam ederken ,en iyi film dalında Avatar’la pek yarışamaz gibi geliyor.7 Martta izleyip görücez.

*
Share/Save/Bookmark

24 Şubat 2010 Çarşamba

Kültür Kulübü Yeşilçam Haftası

n30446087700_953946_8744

 

 

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Kültür Kulübü, üyesi olduğum için ve sevdiğim insanların orda olmasının hiçbir etkisi altında kalmadan söylüyorum ki her zaman en güzel organizasyonlara imza atan enerjik insanların büyük bir şevkle çalıştıkları bir kulüp olmuştur..Her yıl düzenledikleri Bahar Şenliklerinin yanı sıra yıl içinde bir çok organizasyon düzenliyorlar ve düzenlemeye devam ediyorlar.Ama bu son organizasyonları diğerlerinden farklı.22 – 26 şubat tarihleri arasında gerçekleşen YEŞİLÇAM HAFTASI ile okul koridorlarında nostalji rüzgarlarının esmesini sağlıyorlar.

Çocukluğumuzun hemen hemen bütün anılarımızın başrolünde oynayan yeşilçam’ın o eskimez kokusunun tekrar etrafımızı sarmasını ve özlediğimiz yüzleri tekrar görmemizi sağlıyorlar.Teşekkürler Kültür Kulübü…18852_316502388671_644983671_3389012_5435665_n

          24887_1374282281337_1360214327_2159650_439851_n 24887_1374282321338_1360214327_2159651_4467299_n  24887_1374282241336_1360214327_2159649_8312603_n

*
Share/Save/Bookmark

23 Şubat 2010 Salı

3. Yeşilçam Ödülleri Adayları açıklandı

Gelişen sinema sektörü ile sinemacılara ve film yapımlarına daha cazip gelen sinema sanatı her ne kadar sektörleşip bir ‘business’ haline gelsede bu işin esas hareket noktası motivasyon kaynağı sanatsal tatmin hiçbir gişe rakamıyla giderilemez.Bununla hareketle sinema sanatçıları için en büyük gurur verilen ödüllerdir.Ülkemizde sinema dünyasındaki gelişme ile birlikte önemi daha artan ödül törenlerinden en iyisi yeşilçam ödülleri bu sene 3.defa verilecek.Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür (TÜRSAK) Vakfı ile Beyoğlu Belediyesinin düzenlediği ve Turkcell'in ana sponsorluğunda gerçekleştirilen '3. Yeşilçam Ödülleri 23 martta sahiplerine verilecek ve ödül töreni Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak.

EN İYİ FİLM:

  • Güneşi Gördüm
  • Hayat Var
  • İki Dil Bir Bavul
  • Nefes: Vatan Sağolsun
  • Pandora'nın Kutusu
  • Vavien.

75-nefes_vatan_sagolsun gunesi_gordum hayat-var-reha-erdem-poster

n3wxAf0lxh vavien-afis-500x722 ikidilbirbavul

EN İYİ YÖNETMEN:

  • Levent Semerci-Nefes: Vatan Sağolsun
  • Mahsin Kırmızıgül-Güneşi Gördüm
  • Reha Erdem-Hayat Var
  • Yağmur ve Durul Taylan-Vavien
  • Yeşil Ustaoğlu-Pandora'nın Kutusu
  • Zeki Demirkubuz-Kıskanmak.

EN İYİ KADIN OYUNCU:

  • Binnur Kaya-Vavien
  • Demet Evgar-Güneşi Gördüm
  • Meral Çetinkaya-Karanlıktakiler
  • Nergis Öztürk-Kıskanmak
  • Nesrin Cevadzade-Dilber'in Sekiz Günü
  • Şerif Sezer-Deli Deli Olma.

EN İYİ ERKEK OYUNCU:

  • Engin Günaydın-Vavien
  • Mert Fırat-Başka Dilde Aşk
  • Mete Horozoğlu-Nefes: Vatan Sağolsun
  • Nadir Sarıbacak-Uzak İhtimal
  • Öner Erkan-Bornova Bornova
  • Yılmaz Erdoğan-Neşeli Hayat.

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU:

  • Cemal Toktaş-Güneşi Gördüm
  • Cezmi Baskın-Neşeli Hayat
  • Genco Erkal-Pazar: Bir Ticaret Masalı
  • Mustafa Uzunyılmaz-Mommo-Kızkardeşim
  • Settar Tanrıöğen-Vavien.

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU:

  • Berrak Tüzünataç-Kıskanmak
  • Derya Alabora-Pandora'nın Kutusu
  • Hasibe Eren-Usta
  • Lale Mansur-Başka Dilde Aşk
  • Serra Yılmaz- Vavien.

EN İYİ SENARYO:

  • Engin Günaydın-Vavien
  • İnal Temelkuran- Bornova Bornova
  • Levent Semerci, M. İlkay Altınay ve Hakan Evrensel-Nefes:Vatan Sağolsun
  • Yeşim Ustaoğlu-Pandora'nın Kutusu,
  • Yılmaz Erdoğan-Neşeli Hayat.

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Floren Henry-Hayat Var, Gökhan Tiryaki-Vavien, Hayk Kırakosyan-7 Kocalı Hürmüz, Levent Semerci ve Vedat Özdemir-Nefes:Vatan Sağolsun, Soykut Turan-Güneşi Gördüm.

EN İYİ MÜZİK: Atilla Özdemiroğlu-Vavien, Ender Akay ve Sunay Özgür-7 Kocalı Hürmüz, Erkan Oğur-Mommo-Kızkardeşim, Mazlum Çimen-Nokta, Yıldıray Gürgen, Tevfik Akbaşlı ve Mahsun Kırmızıgül-Güneşi Gördüm.

EN İYİ GENÇ YETENEK: BKM Mutfak Oyuncuları-Neşeli Hayat, Damla Sönmez- Bornova Bornova, Elit İşcan- Hayat Var, Onur Ünsal-Pandora'nın Kutusu, Umut Kurt-Güz Sancısı.

TURKCELL İLK FİLM ÖDÜLÜ: Başka Dilde Aşk-İlksen Başarır, İki Dil Bir Bavul-Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, Mommo-Kızkardeşim-Atalay Taşdiken, Nefes: Vatan Sağolsun-Levent Semerci, Uzak İhtimal-Mahmut Fazıl Coşkun.

*
Share/Save/Bookmark