25 Şubat 2013 Pazartesi

And the oscar goes to


En İyi Film
Argo

En İyi Yönetmen
Ang Lee (Life of Pi)

En İyi Yabancı Film
Amour

En İyi Orijinal Senaryo
Django Unchained (Quentin Tarantino)

En İyi Uyarlama Senaryo
Argo (Chris Terrio)

En İyi Erkek Oyuncu
Daniel Day-Lewis (Lincoln)

En İyi Kadın Oyuncu
Jennifer Lawrence (Silver Linings Playbook) 

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Christopher Waltz (Django Unchained)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Anne Hathaway (Les Misérables)

En İyi Animasyon
Brave

En İyi Görüntü Yönetmeni
Life of Pi (Claudio Miranda)

En İyi Kurgu
Argo 

En İyi Belgesel
Searching for Sugar Man

En İyi Belgesel (Kısa)
Inocente

En İyi Görsel Efekt
Life of Pi

En İyi Sanat Yönetimi
Rick Carter-Lincoln

En İyi Özgün Müzik
Life of Pi ( Mychael Danna)

En İyi Özgün Şarkı
"Skyfall" (Skyfall)

En İyi Ses Kurgusu
Skyfall
Zero Dark Thirty

En İyi Ses Miksajı
Les Misérables

En İyi Makyaj
Les Misérables

En İyi Kostüm
Anna Karenina

En İyi Kısa Film
Curfew

En İyi Kısa Film (Animasyon)
Paperman


*
Share/Save/Bookmark

17 Şubat 2013 Pazar

Altın Ayı Romanya'ya gitti


Avrupa'nın en önemli film festivallerinden 63. Uluslararası Berlin Film Festivali Berlinale'de ödüller sahiplerini buldu. Altın Ayı ödülü bu yıl Child's Pose filmiyle Romanyalı yönetmen Calin Peter Netzer'in oldu.

Büyük Jüri Ödülü, An Episode in the Life of an Iron Picker filmiyle Bosnalı yönetmen Danis Tanoviç'e verildi. Nazif Mujiç’te aynı filmdeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne değer görüldü.

En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise Gloria filmindeki rolüyle Paulina Garsia'nın oldu. Wong Kar Wai'nin jüri başkanlığını yaptığı festivalde, En İyi Yönetmen Ödülü’nü Prince Avalanche filmiyle ABD'li David Gordon Green aldı.

Türk yönetmen Köken Ergün'de Berlin'den ödülle döndü. Ergün'ün Aşure filmi Alman Yabancı Akademisyen Değişim Programı Kısa Metrajlı Film dalında ödül kazandı.

Altın Ayı - Child's Pose (Calin Peter Netzer)
En İyi Yönetmen Ödülü - David Gordon Green (Prince Avalanche)
Büyük Jüri Ödülü - Danis Tanoviç (An Episode in the Life of an Iron Picker)
En İyi Erkek Oyuncu Ödülü - Nazif Mujiç (An Episode in the Life of an Iron Picker)
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü - Paulina Garsia (Gloria)
En İyi Senaryo - Closed Curtain (Cafer Panahi) İran
Alfred Bauer Ödülü - Vic Flo ont vu un ours (Denis Cote)
İlk kez gösterime giren En İyi Film Ödülü - The Rocket (Kim Mordaunt)
Mansiyon Ödülü - The Battle of Tabato (Joao Viana)
Altın Ayı Onur Ödülü - Claude Lanzmann (belgesel film yapımcısı) Fransa

Uluslararası Kısa Film Yarışması
Altın Ayı - The Runaway (Jean Bernard Marlin)
Gümüş Ayı - Die Ruhe Bleibt (Stefan Kriekhaus)
*
Share/Save/Bookmark

13 Şubat 2013 Çarşamba

Oscarın oscarlı tarihi

Grafik sanatçısı Olly Moss'un oscar heykelciği üzerinden en iyi filmler tarihine güzel bir çalışması



*
Share/Save/Bookmark

11 Şubat 2013 Pazartesi

Bafta ödülleri sahiplerini buldu

İngilizlerin oscarı Baftalar sahiplerini buldu. Altın küre'den sonra Bafta'yı da alan Argo bu sene ödüllere damgasını vurmuş durumda. Şimdilik tek kalan oscarlar. Büyük ihtimalle bu hızla onu da alacak gibi.

Gecenin kazananları ise,




  • En iyi film: Operasyon Argo
  • En iyi yönetmen: Ben Affleck( Argo)
  • En iyi kadın oyuncu: Emmanuelle Riva (Amour)
  • En iyi erkek oyuncu: Daniel Day Lewis (Lincoln)
  • En iyi yardımcı kadın oyuncu: Anne Hathaway (Sefiller)
  • En iyi yardımcı erkek oyuncu: Christoph Waltz (Django)
  • En iyi yabancı film: Amour (Michael Haneke)
  • En iyi kurgu: Argo
  • En iyi orijinal senaryo: Django Unchained (Quentin Tarantino)
  • En iyi uyarlama senaryo: Silver Linings Playbook (David O. Russell)
  • En iyi animasyon filmi: Brave (Pixar)
  • En iyi sinematografi: Life of Pi
  • En iyi kostüm dizaynı: Anne Karenina
  • En iyi görsel efekt: Life of Pi
  • En iyi ses miksajı: Sefiller
  • En iyi ingiliz filmi: Skyfall
  • En iyi orijinal film müziği: Skyfall
  • En iyi makyaj: Sefiller
*
Share/Save/Bookmark

10 Şubat 2013 Pazar

Hükümet Kadın; Çakma Vizontele

 Sermiyan Midyat ikinci filmi Hükümet Kadın ile yeniden karşımızda. Senaryo yazımı konusunda kendini geliştirmiş gözükse de genel olarak baktığımızda daha çok fırın ekmek yemesi gerek demekten kendimi alamıyorum.

Türkiyenin ilk kadın belediye başkanı olan babaannesinden hareketle toplumsal bir tablo çizme niyetinde olan Sermiyan Midyat deyim yerindeyse bir çuval inciri berbat ediyor. Filmde 7’si erkek 1’i kız olmak üzere sekiz çocuğu olan Xate belediye başkanı olan eşinin ölümünden sonra onun yerine geçer ve ilçenin su sorununu çözmeye adar kendini. Bunu yapmak için çabalarken okuma yazma bilmemesinin yarattığı trajikomik durumlar filmin ana mizah çatısını oluşturuyor. Tabi bunu yaparken de şive mizahına da sığınması filmin en büyük eksikliklerinden. Mizah anlamında yer yer girdiği çıkmazı da belden aşağı mizahla kapatmak istemesi filmin mizahsızlığına tuz biber ekiyor.

Filmin genel anlamda üstüne kurulduğu hikaye o kadar iyi ki bütün bu eksikliklere rağmen yine de başarılı sıfatını hakediyor. 50’li yılların sonuna doğru Demokrat Partinin getirmiş olduğunu iddia ettiği sözde çoksesliliğe atıfta bulunarak kadın belediye başkanı hikayesini oturtmak -her ne kadar sermiyan midyat’ın gerçek babaannesi olsa da- gerçeklikten uzak gözüküyor. Ya da bir başka deyişle atıfta bulunduğu tarihsel zemine pek uymuyor. Olsa olsa bir tesadüften ibaret olabilir. Zira filmde kendi de vurguladığı gibi o zamanlar Ankara taşraya yeteri kadar ilgi göstermiyor. 



50’li yılların sonunda hala suyu olmayan ve çabalayan bir halkın hikayesi çok zengin bir hikayedir ama maalesef Sermiyan Midyat daha başında olduğu sinema yolculuğunda hikayesini berbat ediyor. Arkasını Bkm’ye yaslayan film yan oyunculuklar anlamında pek sırıtmıyor ve aşina olduğumuz mizahi yüzlere burada da rastlıyoruz. Ama diyemeden geçemeyeceğim bu hikayeyi Yılmaz Erdoğan kaleme alıp çekseydi altına imzamı atarım son 10 yılın en iyi filmi olurdu.
Çünkü Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele'lerinde ajitasyona sığınmadan mizahi sosla  yarattığı doğu halklarının çaresizliğini bu filmde maalesef göremiyoruz. Oysa su gibi insani bir gereksinime ulaşmak için hiç bir engel tanımayan insanların kavgasını yine belden aşağı mizaha ve ya şive mizahına sığınmadan anca Yılmaz Erdoğan anlatabilirdi.
Hele hele bazı yerlerde yaptığı zorlama politik göndermeler o kadar çiğ duruyor ki ne kadar haklı bir durum da olsa o hissiyatı veremiyor maalesef.



Sonuç olarak çok çok çok iyi olacakken sadece iyi olmuş bir film Hükümet Kadın. Süresi boyunca keyifli anlar yaşatsa da bittikten sonra bütün büyüsü kaçan filmlerden biri sadece. Ama her ne olursa olsun daha yolun başında bir isim Sermiyan Midyat.Bir önceki filmi Ay lav yu’nun anlamsızlığından sonra daha anlaşılabilir bir yapan Midyat bakalım sinema anlamında bundan sonra neler kazandıracak Türk sinemasına.


*
Share/Save/Bookmark

Django; D is silent



 
--Dikkat aşırı dozda Tarantino içerir--

Buradan amerikan akademisine seslenmek gerek. Tarantino’nun filmleri başlamadan bu uyarıyı koymayı kural haline getirmeliler. Nevi şahsına münhasır Tarantino belki de sinema dünyasında karakteri en belirgin yönetmenlerin başında geliyordur. Her sahnesinde kendine özgü hareketlerini görebiliriz. Daha doğrusu kendine özgü derken artık yediden yetmişe herkesin bildiği üzere gençken video dükkanında çalışması ve deyim yerindeyse bütün filmleri izlemiş olmasından mütevellit özellikle ikinci sınıf filmlerden kaptığı numaraları kendi karakteriyle birleştirmesidir onun sineması.Tüm slasher ve ya istismar sineması örneklerini hatmetmiş biri olarak filmografisindeki bütün filmleri esinlendiği filmlere birer saygı duruşu niteliğindedir.


Filme giriş yapmadan filmin kökeni olarak spagetti western türünü biraz açmak gerek. Spagetti western’i 60’lı ve 70’li yıllarda italyan yapımcı ve yönetmenlerin düşük bütçeli western filmleri çekmesi olarak adlandırabiliriz. İlk başlarda western kökeninden gelmedikleri için alay edilen italyan sinemacıların filmlerini rencide etmek anlamında bu isim takılmıştı. Yıllar geçtikçe Sergio Leone gibi usta sinemacıların çektiği spagetti westernler, western türü altında en geniş ve en saygın bir alt tür haline gelmiştir.
Türün ortak özelliklerini ise;
  • Hemen hemen bütün filmler yukarıda da belirttiğimiz gibi İtalyan sinemacılar tarafından çekilmiştir. Düşük bütçeli olmalarından dolayı ünlü yüzlere rastlanmaz. Genel olarak filmlerden sonra oyuncuları ünlü olmuştur.
  • Set olarak amerikan taşrasına benzer nitelikteki İspanya’nın güney bölgelerinde çekilmiştir.
  • Yönetmenlik açısından amerikan filmlerine benzer olmayan farklı çekim tekniklerine yer verilmiştir. Yakın çekimler, panaromik çekimler, baş döndüren hızlı zoomlar, hızlı kurgu ve abartılı ses efektleri olarak sayabiliriz.
  • Maço karakterli erkek tasviri çok yapıldığı için kadın karakterlere genellikle yer yoktur. Kadınlar sadece dulları ve fahişeleri canlandırmışlardır. Yine aynı şekilde siyahi karakterlerde yok denecek kadar azdır.( Tarantino’nun Djangosunun başlangıcı da işte burasıdır). Filmdeki meksikalılar ya hayduttur ya da din adamı. Ortası yoktur.
  • Müzikler en az görsel kadar önemlidir. Enrico Marricone gibi usta müzisyenlerin müzikleri bu türe ait olduğu karakteri vermiştir. Kullanılan enstrümanların yanı sıra insan ve ıslık sesi gibi daha doğal sesleri de kullanmışlardır.
  • Bu filmlerde bilinen anlamda iyi karakterlere yer verilmez. Bütün karakterler aslında birer anti-kahramandır. Genelde intikam, soygun, ödül avcılığı gibi uç konular hikaye edilir.  
  • Spagetti Westernler Amerikan sinemasının yanı sıra dünya sinemasına da bir örnek teşkil etmiştir. Ülkemizde de yeşilçam westernleri adı altında 70lerde oldukça popüler olan ve zamanında gişe rekorları kıran yerli westernlerin yapılmasına vesile olmuştur.

Tarantino’nun Django’su ise yine köken olarak referans aldığı spagetti westernler gibi intikam üzerine kuruludur. Tabi tarantino bu, klasik intikam hikayesi onun için yeterli değildir ve o zamanın köleleri siyahlara bir nevi iade-i itibar yapar. Aslında bu durum tarantino açısından bir ilk değil. Bir önceki filmi Inglorious Basterds’da da alternatif bir tarih yazmış ve Yahudilerin Nazi avlamasına izin vermişti. Burada da yine alternatif bir tarih yazıyor ve siyahların beyazlardan intikam almasına izin veriyor. Yine eski spagetti filmlerinin aksine bunu bir kadın için yapıyor. 

Oyuncu seçimleri ise tam onikiden diyebiliriz. Samuel Jackson belki de kariyerinin en iyi performasını sergiliyor. Kraldan çok kralcı bir siyahı o kadar itici bir o kadar da içten canlandırıyor ki karakter olarak belki de beyaz köle sahibinden daha çok nefret ediyoruz. Ki bu ne kadar başarılı oynadığının göstergesi. Leonardo DiCaprio her ne kadar sinema çevrelerinde çok övülse de ben yeteri kadar başarılı bulamadım. Oynadığı karakterin delilik sınırını yeteri kadar aşamadığını düşünüyorum. Daha uçuk bir karakter olmasını beklerdim. Jamie Foxx ise siyah kovboy imajını gerektiği kadar iyi yansıtıyor. Ama benim asıl adamım Christopher Waltz . Inglorious Basterds da da yine efsane bir yan rol çizmişti ve oskarı evine hakkıyla götürmüştü. Yine bu rolüyle de en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisinin en öne çıkan adayı ve çoğu yorumcuya göre ipi en önde göğüsleyecek gibi.

Filmin müzikleri için ayrı bir paragraf açmaktansa koca bir yazı yazsak yeridir. Sırf müzikleri için tekrar tekrar izlenebilir. Zaten vahşi batı zamanlarını anlatan hemen hemen bütün filmlerin ortak yanıdır müziklerinin iyi oluşu. ‘İyi kötü çirkin’ olsun bu filme öncülük eden ‘Django’ olsun efsane müzikleriyle hatırlanırlar. Tarantino’nun bu filmlerin köklerin e bağlı kalıp sağlam bir soundtrack seçimi de filmin en büyük artılarından. Ne kadar anlatsam boş işte filmin müzikleri;



Sonuç olarak Django türüne ve köklerine bağlı kalarak Tarantinovari bir şekilde saygı duruşunda bulunan kaliteli film. 3 saate yakın süresi zaman zaman sıksa da genel anlamda temposu yüksek bir film. Özellikle bazı yerlerinde şiddetin ipinin ucunun kaçması insanda mide bulandırsa da en başta belirtmiştik. Dikkat aşırı dozda tarantino içerir. Çünkü amerikan sinemasında Tarantino demek şiddetin önemsizleştirilmesi demektir. Bunu kabul edip izlemek gerek filmlerini.
Tarantino’nun filmografisinde bir yere koyacak olsak maalesef en üste koyamıyoruz. Rezervuar Köpeklerinden beri bir türlü çıtayı kendi adına aşamadığı düşüncesindeyim. Özellikle son yıllarda intikam hikayeleri kabak tadı verse de alternatif tarif yaratma isteği sinemasal anlamda keyifli seyirlikler sunuyor. Tarantino hakkında ne desek boş. Zaten yakın zamanda erken emekli olacağını açıkladığı için değişik filmlerinden mahrum kalacak olmamız o güne kadar çekeceği her filmi ultra önemli hale getiriyor.

Meraklısına da filme öncülük eden 66 yapımı django youtube da mevcut. Keyifle izlenilesi;


*
Share/Save/Bookmark