30 Eylül 2016 Cuma

Kalandar Soğuğu Türkiye’nin Oscar Adayı!

Yönetmenliğini Mustafa Kara’nın üstlendiği Tokyo Film Festivali, Antalya Film Festivali, İstanbul Film Festivali gibi ulusal ve uluslararası pek çok festivalden aldığı ödüllerle adından söz ettiren ve 16 Eylül’de vizyon seyircisinin karşısına çıkan Kalandar Soğuğu önemli bir başarıya imza attı.

89. Akademi Ödülleri’nde ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisinde temsil etmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sinema meslek örgütlerinin oluşturduğu seçici kurul tarafından Kalandar Soğuğu Türkiye’nin Oscar adayı seçildi.

Karadeniz’in bir dağ köyünde geçen ve eşsiz sinematografisiyle doğa-insan ilişkisi üzerine dokunaklı bir hikaye anlatan filmin gelecek başarılarını heyecanla bekliyoruz.

*
Share/Save/Bookmark

Trendeki Kız 7 Ekim'de Sinemalarda


Altın Küre ödüllü oyuncu EMILY BLUNT, (Rachel Watson) dönüşümsel becerisi ve çok yönlü performanslarıyla, günümüzün en talep gören oyuncularından biri. Blunt, My Summer of Love ve The Devil Wears Prada gibi filmlerdeki muazzam performanslarıyla uluslararası şöhrete ulaştı.

Blunt yakında 1964 yapımı klasik film Mary Poppins'in devam filmi olan Mary Poppins Returns'ün çekimlerine başlayacak. Blunt, yönetmenliğini Rob Marshall'ın yapacağı ve Walt Disney Pictures tarafından 2018'de gösterime sokulacak filmde Lin-Manuel Miranda'yla birlikte oynayacak. Blunt aynı zamanda 2017 yılında Lionsgate ve Hasbro Studios'dan çıkacak My Little Pony: The Movie'de de yeni bir karakterin seslendirmesini yapacak. Blunt, Benicio Del Toro ve Josh Brolin'in de rol aldığı, uyuşturucuya karşı verilen savaşın konu edildiği Denis Villeneuve filmi Sicario'da canlandırdığı FBI ajanı Kate Macer rolüyle büyük beğeni topladı. Filmin galası Cannes Film Festivali'nde yapıldı ve gösterime girdiğinde yılın en iyi gişe yapan filmlerinden biri oldu. Blunt daha önce, Walt Disney Pictures'tan çıkan, Into the Woods müzikalinin Rob Marshall'ın yönetmenliğini yaptığı film uyarlamasında Fırıncının Karısı performansıyla beğeni toplamış ve Altın Küre Ödülü'ne aday gösterilmişti. Blunt, Universal Pictures'tan çıkan, Chris Hemsworth, Charlize Theron ve Jessica Chastain'le birlikte oynadığı Cedric Nicolas-Troyan filmi The Huntsman: Winter's War'da da oynadı.
Altın Küre'ye aday gösterilmiş, çarpıcı Avrupalı oyuncu REBECCA FERGUSON (Anna) uluslararası seyircilerin dikkatini, hit BBC One/Starz dizisi The White Queen'deki sembolleşmiş Kraliçe Elizabeth rolüyle çekti. Ferguson şu an Ryan Reynolds'la birlikte rol aldığı, Skydance Productions'tan çıkacak bilim kurgu gerilim Life'ın çekimlerini gerçekleştiriyor. Hikâyede, Mars'tan bir numune getirdikten sonra, uluslararası uzay istasyonu ekibinin, bu numunenin yaşam belirtileri gösterdiğini keşfetmesini ve beklendiğinden daha da akıllı çıkmasını konu ediyor. Ferguson, Michael Fassbender ve Charlotte Gainsbourg'la birlikte rol aldığı Tomas Alfredson filmi The Snowman'ın çekimlerini tamamladı. Pembe eşarbı meşum bir kardan adama sarılmış hâlde bulunan bir kadının ortadan kaybolmasını konu alan film, 2017'de gösterime girecek. Varlığıyla dikkat çeken, doğuştan yetenekli HALEY BENNETT (Megan) hızla Hollywood'un en dinamik kadın oyuncularından biri olduğunu ortaya koyuyor.

YAPIM KADROSU HAKKINDA
Yönetmen Tate Taylor, ekranda sıra dışı hikâyeler anlatma becerisiyle, sinemacılıkta ayrı bir ses oldu. Taylor son olarak Get on Up adlı, durdurulamaz bir müzik gücü ve kültürel bir sembol olan James Brown'ın hayat hikâyesini anlatan filmi çıkardı. Filmin yönetmenliğini, ortak senaristliğini yaptı ve filmi kendisine ait Wyolah Films'ten çıkardı. Filmde Chadwick Boseman oynadı ve Taylor, Oscar'a aday gösterilmiş Viola Davis ve Oscar Ödüllü Octavia Spencer'la tekrar bir araya geldi.

Taylor daha önce çok beğenilen, gişe hiti The Help'i yönetmiş, film En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu ve iki En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dâhil olmak üzere dört dalda Oscar'a aday gösterilmiş, Octavia Spencer, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazanmıştı. Film aynı zamanda SAG En İyi Film Kadrosu Ödülü'yle onurlandırılmıştı. Prodüksiyon aşamasında Taylor ve kitabın yazarı Kathryn Stockett, senaristleri ve yönetmenleri eğitmek için bir eğitmenlik programı kurmuştu. ERIN CRESSIDA WILSON (Senaryo) ödüllü ve yurt dışında da tanınan bir senarist ve oyun yazarı. 2003'te, ilk senaryosu, James Spader ve Maggie Gyllenhaal'lu Secretary'yle Independent Spirit Ödülü kazandı. Wilson güçlü ve genelde kışkırtıcı kadın başrollerin olduğu kitapların uyarlaması için ilk gidilecek isim oldu. Wilson şu an Amy Pascal ve Sony Pictures için Lisa Hilton'ın Maestra'sının yanı sıra, yapımcı Scott Rudin ve Fox Searchligt için Ottessa Moshfegh'in ilk romanı Eileen'i ve Working Title'la Universal Pictures için de Anna Snoekstra'nın The New Winter'ını uyarlıyor. Kendisi aynı zamanda Scarlett Johansson'lı Rupert Sanders filmi Ghost in the Shell üstünde de çalışıyor. HBO'nun Martin Scorsese/Mick Jagger dizisi Vinyl'de hem senaristlik yaptı hem de dizinin yapımcılığını üstlendi.

Diğer filmleri arasında şunlar yer alıyor: Robert Downey Jr. ve Nicole Kidman'lı Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus, Julianne Moore, Liam Neeson ve Amanda Seyfried'li, Ivan ve Jason Reitman'ın yapımcılığını üstlendiği Atom Egoyan filmi Chloe. Wilson, yapımcılığını Michael Costigan, Ridley Scott ve merhum Tony Scott'ın  yapımcılığını üstlendiği Fox Searchlight'tan çıkan Chan-wook Park filmi Stoker'da da çalışmıştı. Jennifer Garner, Adam Sandler ve Ansel Elgort'lu Men, Women & Children filminde yeniden Reitman'la bir araya geldi.

*
Share/Save/Bookmark

29 Eylül 2016 Perşembe

Tom Hanks Inferno ile Tekrar İstanbul'da

Tom Hanks bu filmde, daha önce Dan Brown'un “Da Vinci Şifresi”, “Melekler ve Şeytanlar” kitaplarının da ana karakteri olan Robert Langdon'ı tekrar canlandırıyor. Yönetmenliğini Ron Howard’ın üstlendiği, senaryosunu ise David Koepp’in yazdığı filmde, Tom Hanks’a oyuncu Felicity Jones eşlik ediyor.
CEHENNEM / INFERNO, ülkemizde 14 Ekim’de vizyona girecek.

*
Share/Save/Bookmark

25 Eylül 2016 Pazar

Altın Koza'lar Sahiplerini Buldu


    • En İyi Film: KOCA DÜNYA (Yapımcı: Ömer Atay, Yönetmen: Reha Erdem)
    • Adana İzleyici Ödülü : İFTARLIK GAZOZ (Yapımcı: Yüksel Aksu/Elif Dağdeviren/Muzaffer Yıldırım,Yönetmen:Yüksel Aksu)
    • Yılmaz Güney Ödülü    : BABAMIN KANATLARI (Yapımcı: Soner Alper, Yönetmen: Kıvanç Sezer)
    • En İyi Yönetmen: MEHMET CAN MERTOĞLU (Albüm)
    • En İyi Senaryo: MEHMET CAN MERTOĞLU (Albüm)
    • Jüri Özel Ödülü: TARLA (Yapımcı: Taha Altaylı/Sezgi Üstün San, Yönetmen: Cemil Ağacıkoğlu)
    • En İyi Kadın Oyuncu: GİZEM ERDEM (Rüya)
    • En İyi Erkek Oyuncu: MENDERES SAMANCILAR (Babamın Kanatları)
    • En İyi Müzik: BAJAR (Babamın Kanatları)
    • En İyi Görüntü Yönetmeni: FLORENT HERRY (Koca Dünya)
    • En İyi Sanat Yönetmeni: MERAL EFE/YUNUS EMRE YURTSEVEN (Albüm)
    • En İyi Kurgu: UMUT SAKALLIOĞLU (Babamın Kanatları)
    • Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu: KÜBRA KİP (Babamın Kanatları)
    • Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu : MUSAP EKİCİ (Babamın Kanatları)
    • Türkan Şoray Umut Genç Veren Kadın Oyuncu: ECEM UZUN (Koca Dünya)
    • Umut Veren Genç Erkek Oyuncu: ILGAZ KOCATÜRK (Tarla)
    • Siyad En İyi Film Ödülü: BABAMIN KANATLARI
    • Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü   :REHA ERDEM (Koca Dünya)
*
Share/Save/Bookmark

21 Eylül 2016 Çarşamba

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin Bu Yılki Konusu ‘Yoksulluk’


Herkes İçin Adalet temasıyla 2011 yılından bu yana düzenlenen “Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali”nin altıncısı, 29 Eylül 2016 Perşembe günü, İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yapılacak gala ile perdelerini açıyor.

AÇILIŞ GALASI VE FİLMİ “MA'ROSA” CRR'DE
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından her yıl düzenlenen “Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali” film seçkileri ve akademik içeriğinde bu yıl “Yoksulluk” konu ediliyor. 29 Eylül 2016 Perşembe günü İstanbul Cemal Reşit Rey'de gerçekleşecek açılış galası ile başlayacak festivalde, Brillante Mendoza yönetmenliğinde çekilen Ma'Rosa (Rosa Anne) filmi gösterilecek.
FİLM GÖSTERİMLERİ ATLAS VE FERİYE'DE
Festivalin Altın Terazi Uzun ve Kısa Metrajlı Filmler Yarışmalarında ödüller sahiplerini bulmak üzere 30 Eylül 2016-6 Ekim 2016 tarihlerinde Beyoğlu Atlas ve Ortaköy Feriye sinemalarında gösterimde olacak.
ALTIN TERAZİ UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI
Altın Terazi Uzun Metraj Film yarışmasında; İspanya, Türkiye, Güney Kore, İrlanda, İngiltere, Hollanda, Japonya, Gürcistan, Avusturya ve Peru'dan 10 film ödülü arayacak.
Gürcistan'dan yönetmen Nino Basilia'nın Anna'nın Hayatı (Anna's Life) filmi,
İspanya'dan yönetmen Juan Miguel del Castillo'nun Aç ve Açıkta (Techo y Comina- Food & Shelter) filmi,
Güney Kore'den yönetmen E J-yong'un Baküs Leydi (Jug-Yeo-Ju-Neun Yeo-Ja-The Bacchus Lady) filmi,
İrlanda'dan yönetmen Declan Recks'in Hakikat Komisyonu (The Truth Comissioner) filmi,
Japonya'dan yönetmen Kôji Fukada'nın Harmonyum (Fuchi Ni Tatsu-Harmonium) filmi,
Peru'dan yönetmen Salvador del Solar'ın Kefaret (Magallenes) filmi,
İngiltere'den yönetmen Helen Walsh'un Kuralsızlar (The Violators) filmi,
Hollanda'dan yönetmen Iglika Triffonova'nın Savcı, Avukat, Baba ve Oğlu (The Prosecutor, The Defender, The Father & His Son) filmi,
Avusturya'dan yönetmen Mirjam Unger'in Uç Uç Böceğim (Fly Away Home) filmi,
Türkiye'den yönetmen Olgun Özdemir'in Vicdan Ağacı (Point Of Conscience) filmi; başkanlığını Arnavut yönetmen Isa Qosja yapacağı, oyuncu Füsun Demirel, yönetmen İsmail Güneş, oyuncu Mert Fırat ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Selman Dursun içinde bulunduğu jüri heyeti tarafından değerlendirmeye alınacak.
*
Share/Save/Bookmark

19 Eylül 2016 Pazartesi

68. Emmy Ödülleri Sahiplerini Buldu


DRAMA
  •          En iyi Dizi  - Game of Thrones
  •          En iyi Erkek oyuncu – Rami Malek ( Mr. Robot)
  •          En İyi Kadın Oyuncu – Tatiana Maslany (Orphan Black)
  •          En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu – Ben Mendelsohn (Bloodline)
  •          En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Maggie Smith (Downtown Abbey)
  •          En İyi Yönetmen – Miguel Sapochnik (Game of Thrones – Battle of the Bastards)
  •          En İyi Senaryo  - David Benioff  & D.B. Weiss (Game of Thrones – Battle of the Bastards)

KOMEDİ
  •          En iyi Dizi  - Veep
  •          En iyi Erkek oyuncu – Jeffrey Tambor (Transparent)
  •          En İyi Kadın Oyuncu – Julia Louis Dreyfus (Veep)
  •          En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu – Louie Anderson (Baskets)
  •          En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Kate McKinnon (Saturday Night Live)
  •          En İyi Yönetmen –  Jill Soloway (Transparent –Man of the Land)
  •          En İyi Senaryo  - Aziz Ansari & Alan Yang (Master of None – Parents)

MİNİ DİZİ – TV FİLMİ
  •          En iyi Mini Dizi  - The People v. O.J. Simpson: American Crime Story 
  •          En İyi TV Filmi – Sherlock: The Abominable Bride
  •          En iyi Erkek oyuncu – Courtney B. Vance (The People v. O.J. Simpson: American Crime Story )
  •          En İyi Kadın Oyuncu – Sarah Paulson (The People v. O.J. Simpson: American Crime Story )
  •          En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu – Sterling K. Brown(The People v. O.J. Simpson: American Crime Story )
  •          En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Regina King (American Crime)
  •          En İyi Yönetmen –  Susanna Bier (The Night Manager)
  •          En İyi Senaryo  - D.V. DeVincentis (The People v. O.J. Simpson: American Crime Story)
*
Share/Save/Bookmark

11 Eylül 2016 Pazar

Magnificent Seven 23 Eylül'de Sinemalarda


Yönetmen Antoine Fuqua kendi modern vizyonuyla Metro-Goldwyn-Mayer Pictures ile Columbia Pictures’ın klasik filmi “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”yi yeniden yorumladı. Rose Creek kasabasının sanayici Bartholomew Bogue’un (Peter Sarsgaard) ölümcül kontrolüne girmesiyle, çaresiz kasaba halkı, Emma Cullen’ın (Haley Bennett) önderliğinde kanun kaçakları, kelle avcıları, kumarbazlar ve paralı silahşörlerden oluşan yedi kişiyi –Sam Chisolm (Denzel Washington), Josh Faraday (Chris Pratt), Goodnight Robicheaux (Ethan Hawke), Jack Horne (Vincent D’Onofrio), Billy Rocks (Byung-Hun Lee), Vasquez (Manuel Garcia-Rulfo) ve Red Harvest (Martin Sensmeier)–  kendilerini korumaları için tutarlar. Bu paralı korumalar kasabayı yaklaşmakta olduğunu bildikleri şiddetli hesaplaşmaya hazırlarlarken kendilerini paradan fazlası için mücadele ederken bulurlar.

Metro-Goldwyn-Mayer Pictures ve Columbia Pictures, LStar Capital ve Village Roadshow Pictures işbirliğiyle, bir Pin High/Escape Artists yapımı olan “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”yi sunar. Başrollerini Denzel Washington, Chris Pratt, Ethan Hawke, Vincent D’Onofrio, Byung-Hun Lee, Manuel Garcia-Rulfo, Martin Sensmeier, Haley Bennett, Matt Bomer ve Peter Sarsgaard’un paylaştığı filmi Antoine Fuqua yönetti. “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”nin senaryosu Nic Pizzolatto ve Richard Wenk’in imzasını taşıyor. Yapımcılığını Roger Birnbaum ve Todd Black’in üstlendiği filmin yönetici yapımcıları ise Walter Mirisch, Antoine Fuqua, Bruce Berman ve Ben Waisbren. Filmin görüntü yönetimini ASC’den Mauro Fiore, yapım tasarımını Derek R. Hill, kurgusunu ACE’den John Refoua, kostüm tasarımını ise Sharen Davis gerçekleştirdi. Müziğini James Horner ve Simon Franglen’in bestelediği “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili” 14 Eylül 2016’dan itibaren dünya çapında gösterime girecek.


FİLM HAKKINDA

Kanunsuzlar, silahlı soyguncular, kelle avcıları ve kumarbazlardan oluşan yedi kişilik bir çetenin yozlaşmış bir kasabayı kurtarmak için bir araya geldiği “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”de Denzel Washington’la yeniden birlikte çalışma olanağı bulan yönetmen Antoine Fuqua, “MGM benden bir Western yapmamı istediğinde, bu olasılık beni heyecanlandırdı çünkü ben Western filmlerle büyüdüm” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Sonra kendime sordum: ‘Neden şimdi bir Western yapmalıyım? Bu neden önemli olsun?’ Ve verdiğim yanıt şuydu: Günümüzde dünyamızda olup biten zorbalık, bu hikayeyi güncel kılıyor. Zorbalıkla savaşmak için özel bir grup insana ihtiyacınız var.” Fuqua’nın ayrıca bu sinema türüne de zaafı vardı çünkü çocukken büyükannesiyle Western filmler seyrediyordu.

Bu hikayede bencillikten uzaklaşma ve kendini feda etme teması var –kanunun dışında yaşamış bir grup adam bir topluluğa hizmet etmek için özverili bir şey yapıyorlar ve yaptıkları şeyde başkalarına yardım etmekten başka bir amaç gütmüyorlar” diyor yapımcı Roger Birnbaum ve ekliyor: “Dış güçlerle savaşmak için, kendi içlerine dönüp, imkansız görünen bir şeyi kendi çabalarıyla başarıyorlar… yedi adam bir orduya karşı… insanların öleceğini biliyorlar… ve bunu yalnızca ama yalnızca yapılması doğru olan şey olduğu için yapıyorlar.”

Birnbaum’la birlikte yapımcılığı üstlenmiş olan Todd Black ise şunları söylüyor: “Daha yaşlı bir nesil bu filmin adını biliyor olabilir ama günümüz nesli bilmiyor; işte o yüzden de yeniden yapılma vakti gelmişti. Antoine’un içgüdüsel ve yoğun sinematik yaklaşımı, bir grup silah arkadaşını konu alan klasik bir hikayeye çağdaş ve stilize bir his katıyor. Bu, özünde, doğruyu yapan bir grup erkeğin sade bir hikayesi –benim yaptığım her filmde bulmaya çalıştığım bir şey bu” diyor yönetmen.

Filmin yeniden yapılması fikri, daha önce Metro-Goldwyn-Mayer’ın Ortak Başkanı ve Ortak CEO’su olan, 2010’da eski ortağı Gary Barber’la birlikte stüdyonun başına geçen Roger Birnbaum’la başladı. “O dönemde, fazla bir gelişme olmamıştı, dolayısıyla sıfırdan başladık” diyen Birnbaum, şöyle devam ediyor: “MGM’in muhteşem kütüphanesine bakıyorduk ki ‘The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili’ karşıma çıkıverdi. Önce çocukken, daha sonra da sinema öğrencisiyken bu filme bayılmıştım. Filmin ‘The Seven Samurai/Yedi Samuray’dan uyarlandığını öğrendiğimde, bunun klasik bir hikaye olduğunu ve yeniden anlatılmaya değer olduğunu düşündüm.” Sonrasında, Birnbaum yapımcı olarak çalışmak üzere stüdyodan ayrıldığında, “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili” onun ilk projesi oldu. Columbia Pictures proje için Metro-Goldwyn-Mayer’la ortaklığa girişti.

Bu şekilde, Fuqua’nın “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”yi yeniden yorumlayışı günümüze yönelik olacaktı. Fuqua bunun için çeşitli yöntemlere başvurdu. Bnların başında başrol oyuncuları geliyordu. “Henüz görmediğimiz bir şeye ihtiyacım vardı; Western türünde daha önce beyaz perdede görülmemiş bir bakış açısına” diyor Fuqua ve ekliyor: “Bu yüzden, ‘Denzel Washington’a ne dersiniz?’ diye sordum. Odadaki herkes tamamen sessizleşti –ama sonra bir patlama yaşandı. ‘Bu muhteşem olur. Sence kabul eder mi?’”

Fuqua ile Washington’ın çok güçlü bir ilişkileri var. “Antoine’la büyük başarı elde ettiğimiz aşikar” diyen Washington, şöyle devam ediyor: “‘Training Day’le Oscar® kazandık ve ‘The Equalizer’la da büyük gişe hasılatı elde ettik. O çok usta bir sinemacı; ne yaptığını biliyor ve benim nasıl yapılacağını bildiğim şeyi yapmama izin veriyor. Çok uyumluyuz.”

Black aktörün projeye birkaç nedenden ötürü ilgi duyduğunu düşündüğünü belirtiyor: “Bana kalırsa, Denzel bu filmi yapmak istedi çünkü daha önce hiç Western yapmamıştı. Nadiren kalabalık oyuncu kadrosuyla çalışıyor ve bence bunu denemenin eğlenceli olacağını düşündü. Bir aksiyon filmi yapmanın farklı bir yoluydu. Ayrıca, Antoine’la güçlü bir ilişkisi vardı. Ama en önemlisi projenin farklı oluşuydu; o, her zaman farklı olanı arar.”

Doğal olarak, Washington yedilinin lideri olan Chisolm’u oynama ihtimaline de ilgi duydu. “Bu dünyaya masumları korumak için gelmiş olanlar vardır” diyor aktör ve ekliyor: “O, bu kasaba için doğru zamanda doğru adam.”

Washington başı çekince, yapımcılar Chisolm’un sağ kolu ve yediliye ilk katılan isim olan kumarbaz Josh Faraday’i oynaması için Chris Pratt’e teklif götürdüler. Pratt bu teklifi seve seve kabul etti. Aktör gerçek anlamda kızıldericilik-kovboyculuk oynama fırsatının karşı konulamaz olduğunu söylerken birçok rol arkadaşının duygularına tercüman olduğunu belirtiyor: “Bir Western’de rol almak istediğimi sağa sola duyurmuştum. Hikayeyi okuyup filmin vizyonunu gördüğümde çok heyecanlandım” diyen Pratt, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir Western yapma konusunda bu kadar heyecanlanmamın nedeni binicilik ve atıcılık eğitimi alabilme fırsatıydı. At rençperimiz Bobby’yle ve tüm o gerçek kovboylarla takılma olanağı bulmak çok büyük bir ödüldü. Kırk beş kalibrelik gerçek Colt Peacemaker silahı kullanmak –onunla atış yapmak, parmağımda döndürmek– çok eğlenceliydi. Orada hepimiz koca birer çocuktuk.”

Aslında, aktörler gerçek hayatta da birer silah arkadaşı, filmdeki karakterlerine yansıdığı gibi yakın dost oldular. Birnbaum bu konuda, “Aktörlerimiz kendi aralarında gerçekten oyuncuydular. Rolleri doldurmaları için isteyebileceğimiz en iyi ve en istekli aktörler olmalarının yanı sıra, filmde çelıştığımız her günü çok daha eğlenceli kılan müthiş insanlardı” diyor.

Washington ve Pratt’in kadroya dahil olmasının ardından, yapımcılar onları çevreleyecek rolleri kimlerin oynayacağını düşünmeye başladılar. “Denzel’la birlikte oturup konuştuk. Batı hakkında bir sürü kitap okumaya koyulduk ve o dönemlerde ne kadar büyük bir çeşitlilik olduğunu konuştuk. Dünyanın her yerinden insanlar vardı: Meksika, İrlanda, Rusya. ‘O BATI’yı görmek istiyorum’ diye düşündüm” diyor Fuqua.

Filmlerde çok az görülmüş bir gerçeği yansıtan “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”, aynı zamanda günümüz dünyasını da yansıtıyor. Fuqua şunları söylüyor: “Normalde bu sinema türünde görmediğiniz bu müthiş oyunculara sahip olmak muhteşemdi. Bunun gerçekten benzersiz ve çağdaş bir şey olduğunu düşündüm. Geleneksele sadık kalırken, bir yandan da bu çağdaş hissin olması beni çok heyecanlandırdı.

Bunu akıllarının bir kenarında tutan yapımcılar, senarist Nic Pizzolatto ve Richard Wenk’le birlikte, farklı farklı genç aktörler tarafından canlandırılan yeni karakterler yarattılar: Goodnight Robicheaux rolünde Ethan Hawke; Jack Horne rolünde Vincent D’Onofrio; Billy Rocks rolünde Güney Koreli yıldız Byung-Hun Lee; Vasquez rolünde Meksikalı aktör Manuel Garcia-Rulfo; Red Harvest rolünde Amerikan yerlisi aktör Martin Sensmeier.

Ethan Hawke tüm bu karakterlerin gruba farklı nedenlerden ötürü katıldığını söylüyor: “Biri bir rüyası olduğu için orada. Biri ailesini kaybettiği için orada. Biri bir arkadaşı için orada. Biri gizlediği bir sırrı olduğu için orada. Biri başka ne yapacağını bilmediği için orada. Hiçbiri etik nedenler yüzünden oarada değil ama tesadüfen kendilerini doğru şeyi yaparken buluyorlar ve bu onlara kendilerini iyi hissettiriyor ve onları motive ediyor.”

Aslında, “The Magnificent Seven/Muhteşem Yedili”nin temaları o kadar güçlü ki kültürlerin ve nesillerin ötesine geçiyor –orijinal filmin kendisinin de bir yeniden yapım olduğu gerçeğinin kanıtladığı gibi. “Kurosawa, Amerikan fimlerini insanların fark ettiğinden daha fazla etkiledi; ve ‘The Seven Samurai/Yedi Samuray’ bizim sinemamıza her şekilde katkı sağladı” diyen Antoine Fuqua, şöyle devam ediyor: “DNA o; bu filmlerin anası o. Orijinal filmi izlemiştim ve sinemacı olmak istememi sağlamıştı. Kurosawa o filmi alan derinliği, güçlü ön planlar, büyük ve panaromik açılarla çekti; iyi de olsalar kötü de olsalar samuraylarla gölgelerde oynadı. Kurosawa’nın karakterleri başıboş samuraylar, biraz tehlikeli ve şiddet eğilimli adamlar ama bunlar aynı zamanda görev adamı ki zaten samurayın da anlamı bu. Tüm bunlar Sturges’ın filmine yansıdı elbette ama bizim filmimize daha da çok yansıdı.”

Fuqua 1960 filmi ile yeni film arasındaki diğer farklılıkları şöyle açıklıyor: “Sturges’ın filmi müthişti, Amerika’nın kendisini belli bir şekilde gördüğü bir dönemde yapılmıştı. Western kahramanının siyah-beyaz bir bütünlüğünün olduğu dönemlerdi. Fakat Western kahramanı zamanla değişti ve bu da onun dünyaya yansıtılışını belirledi. Daha sonra, Western kahramanı daha karanlık, daha karmaşık ve biraz daha tehlikeli oldu. ‘Stagecoach’taki John Wayne ‘The Searchers’daki John Wayne oldu; Vietnam’dam sonra, ‘The Wild Bunch’ gibi, kahramanların kötü adamlar olduğu ama yine de onlara aşık olduğunuz filmler çıktı. İzleyiciler daha karmaşık, o kadar da bütünlük içinde olmayan karakterlerle özdeşleşebildiler.”

Günümüzde, ahlak mevhumları yerli yerinde olduğu sürece, daha karanlık bir kahraman yaratabilir, onu daha karmaşık hâle getirebilirsiniz” diyor Fuqua ve ekliyor: “Onların günümüz dünyasını yansıtmasını sağlayabilirsiniz. O zamanlar Denzel Washington’ın başrol oynaması asla olmayacak bir şeydi çünkü Amerikalılar kendilerini asla o şekilde görmemişlerdi, oysa günümüzde Western, içinde yaşadığımız dünya hissi vermeli. Yine de, ne olursa olsun, iyi adamlar iyi adam, kötü adamlar kötü adam; biz bu filmi hazırlarken, DNA’sının doğru olduğundan emin olmak için dönüp ‘The Seven Samurai’ı yeniden izledik. Her kim olursanız olun ya da ne yaparsanız yapın, ahlaki açıdan, yadıma ihtiyacı olanlar için doğru olanı yapmak zorundasınız.”

Fuqua’nın vizyonunda, film klasik şekilde çekildi: Mümkün olan her yerde görsel efektten kaçınıldı; tehlikeli sahneleri ve aksiyonu kamerayla çekmek için dünyanın en iyi bazı dublörleriyle çalışıldı. Chris Pratt bunu etkileyici bulduğunu söylüyor: “Dev setleri olan, çap olarak bunun kadar büyük bir çok filmde çalıştım, ama bunların çoğu –‘Guardians of the Galaxy’, ‘Jurassic World’– büyük ölçüde görsel efekte dayalıydı. Bu filmde sahnelerde dublörlerle gerçek çekimler yapıldı. Birinin hızla ilerlemekte olan bir attan düşüşünü her gördüğünüzde ki o kişi aslında bir dublör; ve böyle yüzlerce sahne var.”


*
Share/Save/Bookmark

4 Eylül 2016 Pazar

Kalandar Soğuğu 16 Eylül'de Sinemalarda!



SİNOPSİS
Karadeniz’in bir dağ köyünde, aailesiyle birlikte yaşayan Mehmet, bir yandan beslediği birkaç hayvanla, günlük ihtiyaçlarını temin ederken, diğer yandan büyük bir tutkuyla; dağlarda maden rezervi aramaktadır. Zamanla umutsuz bir çabaya dönüşen maden arama fikri Mehmet’in duyduğu bir haberle yerini yeni bir maceraya bırakır; Mehmet Artvin’de gerçekleştirilecek olan boğa güreşlerine katılacaktır. Sıradan bir yaşam mücadelesi gibi görünen bu hikâyenin arka planında, dokunaklı bir hayatın, inceden inceye örülen bir mücadelenin ve doğa, insan, hayvan ilişkisinin naif bir portresi çizilmektedir.


YÖNETMEN GÖRÜŞÜ
Kalandar Soğuğu, gösterişten ve yapaylıktan uzak, olabildiğince içten, gerçekçi ve tutarlı bir ‘hikâye anlatma tutkusu’yla ortaya çıkmıştır. Neredeyse hiç el değmemiş, bakir doğasıyla Karadeniz’in ücra bir dağ köyünde yaşanan küçük dramları, sıradan hikayeleri, aile ve komşuluk ilişkilerini; doğa, insan, hayvan ilişkisini derinlemesine ele almak, bu ilişkinin ince anlamını modern insana hissettirebilmek önemli bir hedeftir. Sinema sanatının teknik ve estetik imkanlarından taviz vermeden gerçeğe sadık kalabilmek, bu filmin ayırt edici ve iddialı bir özelliği olarak anlaşılmalıdır.


YÖNETMEN PROFİLİ
Mustafa Kara, 1980 yılında Trabzon`da doğdu, Cumhuriyet Üniversitesi Radyo ve Televizyon Bölümü'nden mezun oldu. İlk uzun metraj filmi 2006 yılında, Türkiye ve İngiltere ortak yapım olan "Umut Adası"dır. Nermin Aytekin ile birlikte 2009 yılında "Karafilm Prodüksiyonu" kurdu. Birçok belgesel ve reklam filmi çalışmalarından sonra "Kalandar Soğuğu" ikinci uzun metrajlı filmidir.

YAPIMCI PROFİLİ
Nermin Aytekin Cumhuriyet Üniversitesinde Radyo ve Televizyon bölümünden mezun oldu. Uzun süre reklam ve Belgesel filmlerin editörlüğünü yaptıktan sonra. Belgesel ve Tv Filmlerinin yapımını üstlendi. Kültür Bakanlığı ve Eurimages destekli, Katapult Film (Macaristan) ve TRT ortak yapımı ``Kalandar Soğuğu`` filmi ilk uzun metraj sinema filmidir.

*
Share/Save/Bookmark