14 Ocak 2010 Perşembe

I’m with COCO

tumblr_kw4xsuiprC1qz9v0to1_500

Conan O’Brien yayın saatinin değiştirilmesi ile ilgili kanalına tarihi ayar vermiş.İnternette ki destekçileri de boş durmamış.Biz de destekliyoruz.Hepimiz Coco’yuz.

Açık mektubundan son sözleri:)

“Have a great day and, for the record, I am truly sorry about my hair; it’s always been that way.”

Conan

*
Share/Save/Bookmark

Kanal 24 Tematik filmler Kuşağı

Kanal 24 Tematik filmler kuşağı adı altında çoğu zamandır güzel filmleri ekrana getirmeye devam ediyor.Ulusal ve uluslararası ödüllere layık görülmüş,sinemayı sinema yapan filmleri her hafta ekranlara getirmeyi ilke edinen Kanal 24 aşağıdaki filmleri içeren film seçkisiyle takdiri hak ediyor.Bağımsız sinemanın en güzel örneklerini içeren seçkide farklı kültürleri tanımak açısından dünya sinemasınından iyi filmler yer alıyor.Filmlerden önce Alin Taşçıyan’la Film Önü programı da filme ışık tutması bakımından dinlemesi zevkli açılış programı.Emeği geçen herkesi tebrik etmeli…

                                                http://www.yirmidort.tv/tematikfilm/

24-1  24-2 24-3

*
Share/Save/Bookmark

Barney Stinson Forever

 

33yjiuo

*
Share/Save/Bookmark

Batı ne kadar yahşi? CMYLMZ ve Sineması

115607-yahsi-bati--3

Cem Yılmaz son filmi YAHŞİ BATI ile bir kez daha seyircisinin karşısında.Bu genç yaşında efsane statüsüne erişmiş biri için yeni şeyler ortaya koymak bundan sonrası her zaman risk taşıyacaktı ve öyle de oldu.Zira Yahşi batı ile birlikte daha vizyona girmeden önce bile ortaya çıkan bütün eleştirilerin ve heyecanın temelini hep bu durum oluşturuyor.Sanatsal bir üründen alınan hazzın her yeni ürünle artmasını istemek temelinde kötü birşey değil,ve insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri daha iyiyi daha güzeli aramak.Cem yılmaz Leman Kültür'de gösteriler yapmaya başladığı 95'ten bu yana yaptığı işlerde sürekli çıtayı yükseltti ama bir noktadan sonra Cem yılmaz adı kendisinin fiziki varlığının önüne geçerek komiklikle eşdeğer bir hale geldi.Bu durum sanatla uğraşanlar için varoluş sebebi gibi birşeydir.Yapıtlarının kendilerini aşarak yeni bir kimlik kazanması.Ama bu başarı genellikle bir insan hayatı süresinde kazanılırken Cem Yılmaz örneğinde ise yolun başında bu başarıya erişmek çok da iyi bir durum değil.Hele hele sinema açısından baktığımızda daha emekleme aşamasında olan Cem yılmaz için varolan sinema stantartlarının yanısıra isminin standartlarının da sırtına yük olarak binmesi anlamına geliyor.

YahsiBatiyahsi-bati

Cem Yılmaz'ın diğer filmlerine baktığımızda fantastik Türk sinemasının bir çok unsurunu görebiliriz.Bir Türk uzaya gitse ne olur?,taş devrine gitse ne olur?,vahşi batıya gitse ne olur? soruları ekseninde çıkan filmlerinin Türk ve dünya sinemasında ilk olmadığı aşikar.Hayal etmenin başlama noktası "what if" önermesi alternatif evren yaratma konusunda hayli ufuk açıcı.Zaten kendisi de aksini söylemiyor.Eski Türk filmlerinden beslendiğini Gora zamanı Arif-Turist Ömer ilişkisi ile açıklamıştı zaten.Bunda da bir gariplik yok.Zira sinemaya giden veya bu işi yapan herkesin ortak noktası içlerinde yatan sinema anlayışlarının Türk sineması kökenli olması.Bağımsız sinemadan başka bişi izlemem diyip Kemal Sunal filmlerine burun kıvıranların bile geçmişinde "eşşoğlueşşek" repliğine katıla katıla gülmüşlüğü ve okulda sınıfta Kemal Sunal taklidi yapmışlığı vardır.Kimseyi kandırmayalım.Tamam eski Türk filmlerinin iyiliği,kötülüğü,kalitesi,dünya sinemasında nerde durduğu tartışılabilir ama her Türk evladının içinde yer tuttuğunu inkar etmek koca sinema geçmişine bir ihanettir

Neyse Cem Yılmaz da filmlerinde aslında kendi gösterilerinde çokca beslendiği "Türk nereye gitse sırıtır" düşüncesini kendi diliyle anlatıyor.Bunu anlatırken de bir sinema dili yaratmaktan ziyade stand-up tarzı espri anlayışının bir devamı olarak sunuyor bizlere.Sorun da burda ortaya çıkıyor.Tek kişilik gösteri sanatının her ne kadar zor gözükmesine karşın kulandığı yol bakımından kolay olması yani güldürmekten başka hiçbir kuralının olmaması Cem Yılmaz'ı bu günlere getirdi."Güldün mü? güldün.Gülmediysen bana ne.Bitti." gibi özetlenecek anlayışla bütün eleştirileri bertaraf etmesinin yanısıra zaten halihazırda insanları güldürüyor olması başarısının en büyük anahtarıydı.Ama iş sinemaya gelince işler öyle yürümüyor.Sinemayı seven biri için iş gülmekle bitmiyor.Gülmek için giden varsa eyvallah,bir şey diyemeyiz ama eğer sinema yapıtıysa bu, yedinci sanatın kuralları etrafında şekilleniyorsa bir film eleştirilerin merkezi de bu kurallar olmalı.

yahsi_bati_01

Filme gelecek olursak çıkış fikri yukarıda bahsettiğimiz gibi eski olsa da çok iyi kotarılmış bir konu.Böyle bir konuda esas nokta varsayımsal oluşturulan tezatlara uygun düşecek esprilerin seyircide karşılık bulması.Ve bunda da oldukça başarılı.Zira konu ne kadar ilginç olsa da esprilerin zayıflığı Osmanlı Cumhuriyeti'nde olduğu gibi filmi batırabilirdi. Karakterler arasında uyum diğer filmlerindeki gibi son derece iyi.Arif-216-Bob Marley Faruk;Maradona-İskender veya Arif-Taşo gibi bunda da Aziz Bey-Lemi Galip ikilisi komiklik için tezat yaratmada son derece başarılı.Suzan Van Dyke rolü ile Demet Evgar'a ise ayrı bir parantez açmak gerek.Son dönem kadın oyuncuları arasında yeteneği ile her zaman öne çıkan iyi oyunculardan biri ve bu filmde de gayet başarılı bir performans sunuyor bizlere.Nil Karaibrahimgil hüsranından sonra yeteneğin güzellikten önce geldiğini farketti galiba Cem Yılmaz.Diğer karakterlerde Zafer Algöz ve Özkan Uğur içinse fazla söze gerek yok heralde. Arka planda konunun esas kahramanı vahşi batı ve onun klişelerin çok başarılı bir sanat yönetimi ile hayata geçirilmesi filme asıl canlılık kazandıran özelliği.Konu güzel,espriler güzel,oyunculuklar güzel,detaylar güzel ama filmin esas talihsizliği bunları birleştirecek devamlılığın olmaması.Yukarıda da bahsettim Cem Yılmaz'ın stand-up gösterilerindeki gibi daldan dala atlama ve espri çıkartma başarısı burda filmin bir bütün olarak algılanmamasına deyim yerindeyse parçalanmasına neden oluyor.Tabi burda kişinin sinemaya bakış açısı önemli.Gülmek için gidenler açısından sorun yok,bolca güldürüyor(ki bazılarına da bu kadarı bile yetmemiş olabilir.Ne diyeyim stand-up mı bekliyordunuz.)Ama eğer bir komedi filmini içerdiği şakalarla eş tutmuyorsanız, her şeyiyle bir bütün olarak görüyorsanız Yahşi Batı'nın bu yönleriyle aksadığını görebiliriz.

YahsiBati-6 Bir başka konu da filmin türleri ve pazarlama stratejileri ile ilgili.Gora ve Arog gibi yüksek bütçeli gişe filmi olması bir seçimdir,saygı duyulur.Fragmanlarıyla,reklam filmleriyle,sponsorlarıyla pazarlama adına her şey yapılmış ve hatta ileri gidilerek sponsoru için özel sahneler yazılmış.(aksini düşünmek mantıksız bence,Cem yılmaz kesin bunlar sponsor olur, ben yazayım diye yazmamıştır heralde) Neyse bu kadarına eyvallah lafım yok,yüksek bütçeli bir film için pazarlama çoğu zaman senaryo ve oyunculardan daha önemli olduğu bir gerçek.Böyle bir film yapmak Cem Yılmaz'ın seçimidir,saygı duyulur ve tüketime sunulan bir meta gibi sanatsal bir ürün olmasına bakılmaksızın tüketilir.Ama bence asıl olması gereken eleştiri Hokkabaz veya Herşey Çok Güzel Olacak gibi büyük büyük laflar etmeyen samimi filmler yapıp insanların ağzında hoş bir tat bıraktıktan sonra devamını getirmemesi ;sinemaya tutkulu insanların umutlarını bir sonraki Cem Yılmaz filmine taşımasına neden oluyor.Yani kıvrak zekalı Arif ile iyi niyetli sakar İskender arasında bir seçim.İkisinin de ayrı güzelliği var.Ama ben İskender'in hisli dünyasını tercih ederim.

Sonuç olarak Yahşi Batı Gora - Arog doğrultusunda standartı tutturan iyi bir film ama Hokkabaz-Herşey Çok Güzel Olacak doğrultusunda umutları erteleten bir film.

*
Share/Save/Bookmark

30 Aralık 2009 Çarşamba

Son 10 Yılın En İyileri

2009'un bitmesine sayılı saatler kala IMDB'den Son 10 yılın en iyi filmleri listesini görebiliriz.Yakın zamana ait bir film tepede.Batman/Kara Şövalye şimdilik son 10 yılın en iyisi konumunda.Bundan sonra değeri anlaşılamamış filmler listenin üstlerini zorlar mı bilmiyorum ama bu haliyle bence son 10 yılı çok iyi özetliyor.Listeye baktığımızda son yılların filmleri ön plana çıkmış.Bu da IMDB kullanıcılarının değerleme yaparken soz izledikleri filmlere eski filmlere oranla daha yakın baktıklarının bir sonucu.Mesela Nefes:Vatan Sağolsun 31. sıradan listeye girmiş.Tabi hakedipte girmiş olabilir ama izleyenlerin daha duygusal bir oylama yaptığının sonucu da olabilir.Zamanla gerçek değerleri anlaşılır yeni filmlerin.Yıllar geçtikçe liste daha da yerine oturur.


1 - Kara Şövalye (2008)
http://www.antalya.bel.tr/varliklar/turkce/etkinlik/images/kara_sovalye_b.jpg
2 - Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü (2003)
http://www.arcaajans.com/genel_images/yuzuklerin-efendisi-1.jpg
3 - Tanrı Kent (2002)
http://www.sanatlog.com/wp-content/uploads/2008/11/city-of-god-kiss.jpg
4 - Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği (2001)
http://www.dinolog.com/wp-content/uploads/2007/02/yuzuk.jpg
5 - Avatar (2009)
http://static.reelmovienews.com/images/gallery/avatar-movie-poster_353x529.jpg
6 - Akıl Defteri (2000)
049639ph3zw4.jpg
7 - Yüzüklerin Efendisi: İki Kule (2002)
http://images.habervitrini.com/haber_resim/yuzuklerin_efendisi3.jpg
8 - WALL·E (2008)
http://www.costumzee.com/view/wp-content/uploads/2008/06/wall-e-poster1-big.jpg
9 - Amelie (2001)
http://blog.nain-de-jardin.fr/images/photos%20blog/Le-fabuleux-destin-d-amelie-poulain.jpg
10- Başkalarının Hayatı (2006)
http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2009/05/baskalarinin_hayati2.jpg
11- Ruhların Kaçışı (2001)
12- Piyanist (2002)
13- Köstebek (2006)
14- Sil Baştan (2004)
15- Up (2009)
16- Düşlere Bir Ağıt (2000)
17- Soysuzlar Çetesi (2009)
18- Pan'ın Labirenti (2006)
19- Çöküş (2004)
20- Prestij (2006)
21- Gran Torino (2008)
22- Milyoner (2008)
23- District 9 (2009)
24- Günah Şehri (2005)
25- Hotel Rwanda (2004)
26- Fantastic Mr. Fox (2009)
27- İhtiyar Delikanlı (2003)
28- Batman Başlıyor (2005)
29- Gladyatör (2000)
30- İhtiyarlara Yer Yok (2007)
31- Nefes:Vatan Sağolsun(2009)
32- The Wrestler (2008)
33- There will be Blood (2007)
34- Donnie Darko (2001)
35- Intı the Wild (2007)
36- Kill Bill Vol 1 (2003)
37- Star Trek(2009)
38- Million Dollar Baby (2004)
39- Snatch(2000)
40- The Bourne Ultimatum (2007)
41- Amores Perros (2000)
42- Okuribito (2008)
43- Finding Nemo (2003)
44- Ratatouille (2007)
45- V for Vendetta (2005)
46- Kelebek ve Dalgıç (2007)
47- A serious man (2009)
48- The Incredibles (2004)
49- Tasogare Seibei (2002)
50- Saliuni Chueok (2003) *
Share/Save/Bookmark

28 Aralık 2009 Pazartesi

Işığın Barışla Valsi : Beşir’le Vals

thumb_waltz_with_bashir1

 

 

 

 

 

Beşir’le Vals (Valse avec Beshir) Ari Folman’ın 2008 yapımı anti-militarist filmi.Girdiği hemen hemen bütün festivallerden ödüllerle dönmüş son dönemin en etkileyici filmlerinden biri.Altın Küre ,Cesar ,Britanya Bağımsız filmler festivallerinde  en iyi yabancı film ödülünün yanı sıra Oscar,Bafta,Cannes adaylıkları da başarısının örneklerinden sadece bir kaçı.Konusunu 15-29 Eylül 1982 tarihlerinde Beyrut'a giren İsrail ordusunu İsrail yanlısı Falanjistler'in de yardımıyla Sabra ve Şatilla Filistin Mülteci Kamplarında yaptığı korkunç katliamdan alıyor.Filmin yönetmeni ve senaristi Ari Folman da bu askeri operasyonlarda gördüklerini aktarmaktadır.Animasyon tekniği ile belgesel anlatımını deneysel biçimde harmanlanması anlattıklarına bakılmaksızın zaten hali hazırda merak uyandıran etkileyici bir durum.Bunu üstüne anlatım dilindeki tarafsızlık ilkesi daha da ileri gidilerek bir nevi günah çıkarma durumu filmin etkileyiciliğini ve gerçekliğini arttırıyor.Filmin isminde geçen beşir o dönemin öldürülen Lübnan devlet başkanı Beşir Cemayel’den gelmektedir. O dönemde Filistinli milisler tarafından öldürülen Hrtistiyan kökenli Beşir Cemayel’den sonra İsrail ordusundan destek alan Falanjistlerin intikam duyguları ile bütün insanlık kuralları yıkarcasına giriştiği katliam dünya kamuoyunda tartışılmasa bile vicdanlarda yargılanmaya başlaması ve bu sesin haksız görülen taraftan çıkması günahların temizlenmesi adına çok önemli bir gelişme.Sonuçta her nerden bakarsak bakalım gerçeklerden kaçamayağımızın bir örneği.

waltz-w-bashir

Filme teknik yönden bakacak olursak son dönemde Persepolis,Renaissance,Karanlığı Taramak gibi politik-eleştirinin çizgilerle anlatılmaya başlanmasının son örneği.Politik eleştirinin ve savaş suçunun bir belgesel tadında ders verir gibi akademik dille anlatılmasından ziyade kurgusal animasyona önem verilmesi bu filmi diğer unsurlarından ayırarak öncelikle bir animasyon filmi yapıyor.Bunu yaparkende animasyon filmine alaycı bakışı ve basitliği bertaraf etmek için savaşın acımasızlığı ve ölümün masumiyetini çizgilerle birlikte cok iyi harmanlıyor.Zira baktığımızda kullanılan çizim tekniğinin günümüzün gelişmiş teknolojisi ile ayrıntılı resmetmekten ziyade daha basit durması ve çizgilerin karanlık-aydınlık tekniği ile ayrılması arka plandaki savaşın karanlığını cok güzel yansıtıyor. Son dönemdeki hollywood’un animasyon yapımlarında kullandığı ve pazarladığı üstün teknoloji görsellik açısından önemli olabilir ama alt metni ile zıtlık yaşarsa filmi baltalayabilir.Ama Beşirle Vals’de çok güzel bir uyum var.

2692800px-Stroop_Report_-_Warsaw_Ghetto_Uprising_06 

Filme yapılan eleştirilerde ise duygusal değerlendirmeler ön planda.Öncelikle film her ne kadar yaşananları göstersede , her hangi bir yargıya varmıyor.Film vizyona girdiğinde ülkesinde eleştiri bombardımanına tutuldu.Devlet fonundan yararlanıpta İsraili keskin eleştiriyor diye.Ama müslüman kamuoyunda da yeteri kadar keskin anlatmamakla eleştirildi.Hristiyan dünyasında da İsraile benzer eleştiriler yükseldi.Yani film kimseye yaranamadı açıkcası.Çünkü bunun altında orta doğu’daki çözümlenemez dengesizlik yatıyor.Dünyanın en eski toprakları her toplumun kendi doğrularını dayattığı tansiyonun hiç eksilmediği yerler.Mesela yukarıdaki filmde geçen karede ellerini kaldırarak yerinden yurdundan kopartılan çocuk imgesi yahudi toplumunun Nazi zulmünde çektiği acıların bilinaltılarındaki görüntüsü.Eleştiler de burada ortaya çıkıyor.Kimi çevreler Filistine ve Lübnana yaptıkları zülmü bu kareyle vicdanlarını temizlemeye çalışmasını deyim yerimdeyse “zamanında aynısı bize de oldu” söylemini taraflılık olarak görüyor.İşte bu düşünce Ortadoğunun çözümlenemez düğümü.Her toplum sanki bir futbol maçındaymş gibi skor tutması ortadoğı halklarının birleşmesini değil iyice ayrışmasına neden oluyor.Millliyet veya din birleştiricilikten çıkıp ayrışmaya yöneltiyorsa tek ortak payda İNSAN OLMAK’ta buluşulmalı.

bashir1

Filme bakarken bütün milli,dini,kültürel gözlüklerimizi çıkarıp sadece insan kimliğimizle izlediğimizde yaşanılan dramların ne kadar bize yakın olduğunu görürüz.Aynı durum diğer bütün filmlerde de geçerli. Pianist’i,Schindler’in Listesini,Hotel Ruanda’yı,Kaplumbağalar’da Uçar’ı,Er Ryan’ı Kurtarmak’ı izlerken bütün önyargılarımzdan kurtulup daha insani gözle izlersek yaşanılan dramları daha iyi anlayabiliriz.Bir anne oğlunun bir ülkeye hangi amaçla savaşa gittiğini önemsemez.Ölüm gibi hayatın en büyük gerçekliğinin sanal duygularla örtülemeyeciğini bu gözlüklerimizden sıyrıldığımızda anlarız ancak.

Ari Folman’ın savaşa ve ölüme ışık tutmasının verdiği depresif hüznünü,insanlığa ve barışa ışık tutarak huzura dönüştürme çabası takdirlerinin en büyüğünü hak ediyor.Beşirle Vals de sinemanın dili en sert anti-militarist bir filmi olarak tarihte yerini alacak.

*
Share/Save/Bookmark

27 Aralık 2009 Pazar

Yeşil sahalarda beklediğimiz hareketler

610x

Güzel ablamız Charlize Theron 2010 Dünya kupası kuralarında arz-ı endam etmiş.

*
Share/Save/Bookmark

2009’da Kaybettiklerimiz

Özellikle son aylarda art arda gelen vefat haberleri ile 2009 yılı sanat camiası açısından hayli üzücü oldu.Hem Türkiye açısından hem de diğer ülkeler açısından genci yaşlısyla çok değerli sanat insanlarını kaybettik.Efsaneler ölmez mottosu altında her zaman savunduğumuz kaybettiklerimizin sadece fiziki anlamda aramızdan ayrılmış olması ama eserleri ile daima aramızda olacak olmaları sanat açısından tek telafimiz.İnşallah bir daha başımıza gelmez böyle olaylar diyecek halimiz yok,doğanın kanununa karşı gelemeyiz.Bize düşen tek görev de onları unutturmamaya çalışmak ve yeni kuşaklara tanıtmak.

patrickswayzeretna_468x666 farrah   brittany_murphy   Gazanfer_ozcan Yaman_tarcanKarl Malden b-437786-Halit_Refiğ_Hastaneye_Kaldırıldı  resimler-haber-seydo-day 320802027_4349aee7d2_o mete cuneyt gokcer  zekiokten (1)

*
Share/Save/Bookmark

23 Aralık 2009 Çarşamba

Sinemanın Haritası

Eğer sinema dünyasının içinde yolunu şaşırırsanız size yolunuzu gösterecek güzel bir harita.Imdb sitesinin Top 250 listesinden yola çıkılarak hazırlanmış güzel bir kaynak.Gerçi liste sürekli güncellenmesiyle değişiyor ama yinede bazı filmler yerini koruyor.Yani kısacası takip edilesi bir harita

 

imdb top 250 map

*
Share/Save/Bookmark

20 Aralık 2009 Pazar

Güneşi Gör(me)mek

    59721

 

 

 

Güneşi Gördüm Mahsun Kırmızıgül’ün ikinci filmi.Kendisinin türkücülükten yönetmenliğe dikey geçişinin tepkileri sürerken filmlerinin gişede gösterdiği başarılarla da konuşulmaya devam ediliyor..En son oskarlara Türkiye’nin adayı olarak gösterilmesi çoğu kesimce baya eleştirildi.Ülkenin imajını kötü gösterir noktasında birleşen sert eleştiriler filmin iyiliği kötülüğü noktasından çıktı verdiği mesajlar düzeyinde değerlendirilmeye başlandı.Elbette bir sinema filmini oluşturan bir çok etken vardır.Yönetmenin anlayışı,oyuncuların performansı,senaryosu,kurgusu, verdiği mesaj ve daha daha birçok etken.Ama bunların es geçilip yönetmenin sanat geçmişi,başkaları ne düşünür nasıl gözükürüz düşüncesi ile eleştirilmeye başlandı mı eleştirilerden sağlıklı sonuç elde edilemez.Maalesef bu filmde de film dışı bir çok unsur filme mal edilmeye çalışıldı.Bu yüzden eleştirilerin yoğun olduğu vizyon sırasında değil daha sonra izlemek istedim.Böylelikle gereksiz eleştiriler yapılıp bitecek,filme önyargısız bakmak mümkün olacaktı.

Gunesi-Gordum_5Kafamızdaki ön yargıları elemine ettikten sonra filme gelecek olursak Mahsun Kırmızıgül’ün sinemada yeni olmasına karşın iki filminde de söylemesi zor şeyleri söyleme derdi onu daha samimi ve cesur kılıyor.Beyaz Melek’te yaşlılar ekseninde doğu-batı karşılaştırmasına soyunması doğu kökenli ve medyatik türkücü geçmişine aksi yönde son derece objektif bir yaklaşımdı.Gerçi gelebilecek eleştirileri önleyen çok yoğun bir duygu seli vardı ve bu bir noktadan sonra duygunun sömürülmesi kıvamına geliyordu.Güneşi Gördüm’e de gelecek olursak ilk filmdeki gibi bir duygunun kontrolü söz konusu değil.O kadar dibine vuruluyor ki dramın artık ağlayası varsa bile seyircinin ağlayamayacak duruma geliyor.Evet belki anlatmak istediği hayatlar zor ve yaşanan dramlar gerçekçi olabilir ama eğer bu verilen mesajlar aklı selim bir şekilde seyirciye ulaşamıyorsa sinemanın derdinden uzaklaşmış oluyor.Yani sinema eğer insanların kendini görmek ve anlamak için sosyal sorumluluğu olan bir mecraysa eğer,duyguların dozunda verilip düşüncelerin önüne geçmemesi gerekiyor.Ama Mahsun Kırmızıgül’ün iki filminde de izlediği yol eski Türk filmlerindeki gibi dramın dibine vurmak.Sadece farklı olan yaşanan coğrafyalarda ki dramlar.Akraba evliliği,terör,erkek egemen anlayış,bir yere ait olamama durumu,geçim sıkıntısı,doğayla savaş vs…Bu noktadan bakarsak her biri koca bir film konusu olabilecek bu dramlar Güneşi Gördüm’de hepsi bir arada modeliyle izleyiciye sunuluyor.Bu durum filmin temposunun hiç düşmemesini sağlıyor olabilir ama izleyici de kafasını toplaması ve gözyaşını silmesi için fırsat bırakmıyor.Tıpkı eski Türk filmleri gibi.Eski Türk filmlerinde kızla erkeğin başına gelmeyen kalmıyordu.Kör oluyor,batakhaneye düşüyor,derbeder oluyor ve bizi üzüntülerden üzüntülere sokuyorlardı.Aynısı burda da var ama tek fark olarak siyaseten daha gelişmemizden kaynaklı artık yüksek sesle dile getirilen Kürt kimliğinin sonucu doğu sorunlarına odaklanan sinema anlayışının bir ürünü olması.Belki de Amerikada ki gibi siyah egemen blaxploitation tarzı gibi yeni bir sinema akımımız oluşuyor olabilir. Eskiden ne zaman baş karakterin başına türlü türlü olaylar gelse” hımm klasik türk filmi işte” derdik,galiba bundan sonra Güneşi Gördüm gibi terörden kaçan,akraba evliliği yapmış,erkek çocuk isteyen,kardeşi travesti olmuş Kürt eksenli filmlere “hımm klasik kürt filmi işte”diyeceğiz.Mahsun da belki Türkiye’nin Spike Lee’si olacak.Yıllardır doğu sorununda bir adım bile ilerleyemeyişimizin sonunca yaşanan dramlarda artık klasikleşiyor maalesef.Sonuçta bütün bu dramlar bizim dramımız ve ne kadar sahiplenirsek sinemamıza da o kadar yansır.

Gunesi-Gordum-22

Keşke siyaset anlayışımız darbelerle,işkencelerle,sürgünlerle kesintiye uğramasaydı da Yılma z Güney gibi değerlerimiz  sinemamızın üstü kapalı,yasaklı sinemacıları değilde göğsümüzü kabarta kabarta övüneceğimiz  Doğunun dramını anlatan sinema anlayışının en önemli temsilcileri olurlardı.

İşte Güneşi Gördüm,Beyaz Melek gibi filmler aslında zihinlerimizdeki perdelerin yavaş yavaş kalkmasının sonuçlarıdır.Ve anlattıkları bakımından daha emekleme safhasında olduklarından şu noktada iyi veya kötü diye değerlendirme yapmak yanlış olur.Zira anlattıkları çok sıcak.Zaman geçtikçe ve bazı değerler yerine oturunca görebileceğiz gerçek değerlerini.

gunesi-gordum-fest-afis *
Share/Save/Bookmark