24 Ekim 2009 Cumartesi

Don Draper abimiz iyi bir abimizdir..




Reklamcılık aleminin en kral abisi Don Draper yada dizideki genclık ismiyle Dick Whitman yada ona can veren Jon Hamm...Heralde yakın zamanda dizi camiasında rolunu onun kadar etkileyici oynayabilen yoktur ..Gerçi iki sezon boyunca emmy'i kimseyen bırakmayan şimdiden fenomen olmuş dizinin baş karakteri emmy'i bir türlü kapamadı.Ama önümüzdeki yıllarda kesin alacaktır.

Peki bu abimizin ve dolayısıyla dizinin başarısı nelerden kaynaklanıyor?Öncelikle hakkını verelim bir dönem dizisi olarak dönemini yansıtma konusunda kusursuz..İkinci dünya savaşı sonrası soğuk savaşın iyice şiddetini arttırdığı yılları konu alan dizinin yapımcısının açıkladığı gibi beatnik kuşağından sonra, hippi kuşağından önce. yani tam bir geçiş dönemi..Dönem dizisi derken sadece o dönemin kıyafetlerini,arabalarını koyarak dönem dizisi yaptıklarını zanneden yerli yapımcılara göre cok cüretkar bir açıklama..Çünkü anlattığın tam bir geçiş dönemi..Ele alacak,dönemi özetleyecek unsurlar yeteri kadar yokken böyle bir diziyi çekmeye cesaret etmek galiba işin özüneki başarının nedeni.Özellikle lippsisters.com adlı mad men blogunda ki cultural references kısmına bakarsanız detayların diziyi anlamada ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.



Bir diğer önemli unsur da karakterlerin sağlamlığı.Her bir karakterin yapısında kendi içindeki tutarlığının en üst derecede korunması olaylara verilen tepkilerin önceden tahmin edilebilmesini kolaylaştırıyor.Sanki gerçek hayatımızda da tanıyormuşuz hissini uyandırıyor.Yazının asıl konusu Draper abimizde de bu his en yüksek seviyede.Konu reklamcılık dünyası ekseninde ilerlediği için reklamcılık dünyasının belli başlı yargılarını da sırtlayan karakterler doğruyu söyleme- yalan söyleme ikilemini de taşırken Draper bu konuyla zerre ilgilenmiyor.Yani dizideki en tarafsız adam olduğu kesin.Ne reklamcılığı kötülüyor ne de savunuyor.Sadece şirket-müşteri-tüketici ekseninde yerini cok iyi biliyor , ben işime bakarım arkadas diyor.Belki gerçek hayatta olsa yüzüne tüküreceğimiz , tüüü karaktersiz adam diye itham edeceğimiz kişi modeli gibi gözüksede işin özünde onu sempatik gösteren samimiyeti.Yani hiç bir zaman ben iyiyim dememesi ve kendini savunmaması ya da daha açık tabirle öyle bir çabasının olmaması.Diğer ofis elamanlarının başta pete campbell'in verdiği varolma mücadelesi,birbirine laf sokma çabası o kadar iğrenç oluyor ki coğu zaman kazansalarda hepsinin birer loser olduğunu tescilliyor.

Gerçi Draper da sütten çıkmış ak kaşık değil.Dizinin jeneriğindeki gibi sürekli düşüş halinde ama kaybederken bile gösterdiği karizma takdiri hakediyor.Sonuç olarak izleyin izlettiriniz efenim...



Son olarak Betty yengemiz GQ dergisi poz vermiş.O kadar abiyi övdün,yengeye yan gözle bakmaya utanmıyor musun derseniz söyleyeyim , yenge de taş, devirden galiba:)) *
Share/Save/Bookmark

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder