19 Haziran 2011 Pazar

KÖRSELLİK

 fft5_mf738451 

Yüksel Aksu Dondurmam Gaymak ‘tan sonra ikinci filmi Entelköy-Efeköy çekimlerini yapıyor şu an.Ege şivesini çok iyi harmanlayıp ülkemizdeki diğer şivelerin karikatürleştirilerek kullanılamaz hale gelmesinden sonra bu hataya düşmeyip şiveyi filmin doğallığıyla bütünleştirmesi filmin başarısını getirmişti.Bu başarı ödüllere ve Türkiye’nin oskar aday adaylığına kadar gitti.Şimdi ikinci filmin çekimlerinden ziyade daha farklı bir konu var.Sinema medyasında yer alan haberlere göre Yüksel Aksu’nun sinema okulundan tanıdıkları Devrim Tarım ve Civan Ilci konuk olarak filmden bir planı çekecekler ve fotoğraflayacaklar.Bunda ne var diyeceksiniz ama bu iki kişi görme engelli iki insan.Görselliğin temelini oluşturduğu bir sanat dalında çalışmaları başlı başına bir başarı.

Civan Ilci, Galata Diyalog Derneği’nde ‘Kör Fotoğrafçılar Projesi’ni başlatarak  Görenlere ‘körlük’ algısını anlatmayı amaçlayarak toplumsal bir empati ortamı yaratmaya çalışıyor.Mesela yaptıkları etkinliklerden bir kaçı  ‘karanlıkta yemek’, ‘karanlıkta tiyatro’ gibi etkinlikler.Hele hele meşhur görme engelli mevlit üstadı Kani Karaca’ya hürmetle ‘karanlıkta mevlit’ bile yapmışlar.

Devrim Tarım yönetmen Yüksel Aksu’nun İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde Sinema-TV bölümünde öğrencisi.ODTÜ'de Uluslararası İlişkileri okuyamayacağını anlayıp sinemaya adayan kalbiyle gören bir görme engelli insan. Karnındaki bebek düşsün diye annesinin hamileyken içtiği ilaçlar yüzünden iki yaşından beri görmüyor. Filmlere konu olabilecek bu drama rağmen hayatla bağını koparmayıp deyim yerindeyse doğanın bütün kurallarını hiçe sayarcasına bir meydan okumaya yelken açıyor.

598378311106

Peki nasıl oluyorda görsellik gereken bu işte bu kadar tutkulu olabiliyorlar.Gazetecilere verdikleri söyleşide bu konuyu kendi açılarından bahsediyorlar : Körsellik..Devrim Tarım’a göre ; “Körlükte eksik olan renk ve ışık duygusu. Bizim form duygumuz sizden daha iyi.Bir gölge sayesinde nasıl form daha iyi kavranıyorsa, ‘körselliği’ anlayarak, ‘görselliği’ anlayabilirsiniz”.İşte kilit nokta burası.Gözlerimizle algıladığımız nesnelerin beynimizde bir form oluşma süreci bu görsellik.Tabi burada yanıldığımız nokta beynimizde oluşturduğumuz bu görsellik sadece görme organıyla oluşmuyor.Diğer dört duyumuzla birlikte bir form oluşturabiliyoruz.Görme engellilerin görme işlevi bir dezavantajları gibi gözükse de bizlerden farklı olarak diğer duyuları çok iyi çalışıyor.Mesela Civan İlci sette çalışanları fotoğraflarken en uçtaki kişilerin ses çıkarmasını istiyor böylelikle kadrajı ortalamayı amaçlıyor.

“Perception is reality” algı gerçekliktir olarak çevirilebilecek felsefenin en ünlü aforizmalarından biri.Bütün duyuları tam olarak çalışan insanların faşistçe koyduğu kurallara göre yaşıyoruz şu hayattaki görselliği.Yani mavi nasıl bir mavi.Kime göre mavi kime göre kırmızı? Devrim Tarım ve Civan Ilci gibi insanların bize öğrettiği en güzel şey hayat bizim etraflarımızda dönmüyor ve görsellik de sanat da bazı insanların tekelinde olan birşey değil..

110530Entelkoy-Efekoy.hlarge

*
Share/Save/Bookmark

5 Haziran 2011 Pazar

Pazar Sabahları Kalkmak

tumblr_kyley6jQLE1qzmkczo1_500 *
Share/Save/Bookmark

Depremi Kaderine Bırakma

010620111735478481949_2

Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun toplumdaki deprem algısını değiştirmek için başlattığı kısa film yarışmasının bu yıl üçüncüsü düzenleniyor. Depremi kaderine bırakma mottosuyla yola çıkan yarışma kurulu esas başarı faktörü olarak yarışmaya giren eserlerde deprem riskinin yönetilebilirliğinin yansımasını arıyor. Sadece iletişim ve güzel sanatlar bölümlerinde lisans ve lisansüstü öğrenimi gören öğrencilerin katılabildiği yarışmaya son katılım tarihi ise 17 Haziran. Jürinin ilk elemesinden sonra 4-31 Temmuz tarihleri arasında internette yapılacak oylama sonucu kazanan belli olacak.Yakın geçmişimizde kötü anıları hala taze olan 17 Ağustos depreminin yıldönümünde bu günün önemine uyacak şekilde ödüller dağıtalacak.

Hep diyoruz ya sinema toplumsal algıyı değiştirmek için en etkili yol, deprem gibi her gün karşılaşabileceğimiz ama sanki hiç yaşamayacakmışız gibi cahil olduğumuz bir konu hakkında yapılması çok önemli.

Ayrıntılı bilgi için;

http://www.dask.gov.tr/550.html

*
Share/Save/Bookmark

Hayvanlar Alemi Belgesellerden Çekiliyor

documentarist-2011-filmlerinden-goruntuler_2011_860779-13863927355_6640d65853_o“Hayvanlar alemi belgesellerden çekiliyor.” Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Documentarist-İstanbul Belgesel Günlerinin sloganı.Ne güzel bibr mottodur öyle. Yıllarca belgesel diye afrika sahanlarında aslanların günlük yaşamını izleye izleye belgesel türünün sadece hayvanları anlatması olarak zannettik.Yakın zamanda belgesel kanallarının artıması bunu değiştirmedi maalesef.Toplumun büyük bir kesiminde hala bu algı devam ediyordu ta ki documentarist ekibinin dört yıl önce bu tabuyu yıkmak için yola çıkmasıyla yavaş yavaş değişmeye başladı.
Bu yılki program  tükettiğimiz dünya,uluslararası panaroma,insan manzaraları:portreler,post komünizm dönemi,Arap dünyasından,mercek altında:Romanya gibi oldukça ilginç bölümlerden oluşuyordu.Oluşuyordu diyorum çünkü bugün saat sekizde  Emek Sinemasının önünde yapılacak törenle kapanacak.Bu haliyle bile sokakta kapanış töreni yapılan ilk festival olacak galiba.
Cumartesi deyim yerindeyse bir maratonla üç seansına katıldım.Öğlen dörtten akşam ona kadar resmen belgesele doydum.İzlediklerim ve izlenimlerim ise;
  •  DİREN İŞ –YASAKLI SANATIN ÇÖLÜ(THE DESERT OF FORBIDDEN ART)
synopsis
Post komünizm bölümünün iddialı yapımlarında biri Yasaklı sanatın çölü.Ekim devrimi sonrası devrimin kalıcılığını sağlamak adına kendi sanatını yaratan Sovyet anlayışı Stalin zamanında yönetime karşı gelen her türlü sanatsal akıma ket vurdu ve o zamanlarda ilerici muhalefet yürüten binlerce sanatçı ya idam edildi ya da sovyet çalışma kamplarına hapsedildi.Sanat meraklısı Igor Savitsky Orta Asya’da Özbekistan’ın kuzeyinde Karakalpak özerk bölgesinde daha önce yasaklanmış ve insanların evlerinin bodrumlarında çürümeyi bekleyen Rus Avangart Sanat akımının örneklerini toplamaya başlaması ve çölün ortasında bir vaha misali nadide parçalarıyla bir müze kurmasını anlatıyor bu belgesel.Tabi bu işi yaparken yeni çalışmaları gün ışığına çıkartmasının heyecanının yanı sıra KGB’nin nefesini her zaman ensesinde hisseden bir adamın yine de davasından ve sanat sevgisinden vazgeçmemesi filmin temelini oluşturuyor. Devlet görevlisiymiş gibi topladığı 40.000’e yakın parçayı Nukus müzesi çatısı altında birleştiriyor ve çölün ve despotizmin hiç bir zaman inanmış insanı işinden alıkoymayacağını çok güzel özetliyor.
http://www.savitskycollection.org/
http://www.desertofforbiddenart.com/
Desert1desert-of-forbidden-art4
  • ORADA HAYAT VAR – 12 KIZGIN LÜBNANLI (12 Angry Lebanese)
12Yakın zamanda kaybettiğimiz yönetmen Sidney Lumet'in efsanevi filmlerinden bir tanesi 12 Kızgın Adam'dan yola çıkan Lübnanlı yönetmen Zeina Daccache (tutukluların deyimiyle erkek gibi kadın Ebu Ali) hapishanedeki mahkumlardan  bir ekip kurar ve bu konuyu tiyatroya taşır.Konunun esas önemi izleyenler bilir 12 Kızgın Adam filmindeki bir kişiyi şuçlu bulmak için başkalarının fikirlerinin öneminden hareketle bu konuyu tiyatroda oynamaya çalışanların hepsinin kendinin suçunun bildigini ve kabul ettiğini  görüyoruz.Yani kısacası belgesel boyunca konusmalarından anladığımız kadarıyla hayatlarını mahvettıklerı olaylardan kendılerını sorumlu tutmaları ve pısmanlık duymaları hapıshane  kosullarının kendılerı acısından ne denlı ogretıcı oldugunu gosterıyor.Ama daha genıs acıdan  ele alınınca bu konu hepsının kaderın ve adaletsız adalet sıstemının bır kurbanı olarak goruluyorlarkı  12 kızgın adam fılmınde de sırf sıyah oldugu ıcın dogustan suclu sayılan bır cocugun hayatını kurtarmaya adayan Henry Fonda karakterının herkesın ıcınde olması gereken vıcdan duygusu ıle eslestırebılıyoruz.Tabı bu belgesel bir baska seyı gosterıyor kı bunu yapacak bir kahraman olmadıgından butun suclular yasamlarını halen hapıshanede devam ettırıyorlar. Sadece kendı ıclerıne kurdukları hapıshaneden kurtulmalarını saglıyor bu tıyatro oyunu.Her ne kadar ısledıklerı konusun ana teması hapıshane ve tutsaklık olsa da son derece keyıflı bır belgesel bu.Insanın ıcıne umut asılıyor resmen.Bır seyı daha anlıyoruz kı ınsan ıcındekı hapıshaneden kurtulmadıkca her yerde tutsaktır dısarıda olsa bıle.
MG_3857
21940_244998502059_243363177059_3766528_2750904_n
site_28_rand_1944810414_12_angry_lebanese_627

  •  Evlilik Hikayeleri : Zuzanna –Stanislav / Evlilik Hikayeleri Yirmi Yıl Sonra :Zuzanna -Stanislav
Zuzana_Stanislav_1 Ünlü Çek belgeselci Helena Trestikova’nın  80’lerde baslayan bır projesı olarak Prag'da bır evlendirme yerinde rastgele gelen ilk 6 çiftin tüm evlilik hayatlarını anlatan bu proje ilki 80’lerde ve cıftlerın ılk yıllarını anlatmasından sonra ikinci proje olarak gunumuzdekı ılıskılerını anlatıyor. 6 çiftin hikayelerınde olusan bu projenın gösterilen bölümü Zuzanna ve Stanislav'ın hikayesi idi.Genç yaşlarında evlenen bu ikili o zamanın komünist rejimindeki zorluklar dolayısıyla evlenmelerınden yaklasık üç-dört sene sonra ayını evde yaşamaya başlamalarının sonuçlarını evliliklerinde de görüyorlar.İkinci kısmı ise komünizmin yıkılmasından sonra(stanislav'ın tabiriyle devrimden sonra) acı bir gerçekle karşılaşıyoruz ki çiftimiz boşanmış ve kendi hayatlarını çizmişler.İlk bölümde bebekliklerini izlediğimiz çocukları  birer genç  olmuşlar ve kendi ayakları üstünden durmaya çalışıyorlar.Beşer onar dakikalık konuşmalarla devam eden film aralarda sene geçişleriyle öyle dramatik hal alıyorki insan izlerken boğazında bir yumru oluşuyor. Sıradan insanların hayatlarında buluyoruz sıradan kendimizi. Sosyalist rejimden kapitalist rejime geçişin izlerini de çok kolay görebiliyoruz ve bunun uzantılarını da karakterimizin yaşamlarında görebiliyoruz
Film sonrası esas süpriz filmin yönetmeni Helena Trestikova’nın filmle ilgili söyleşiye katılmasıydı. Her soruya içtenlikle  yanıtlayan Trestikova bu projenın devam edeceğini ve çiftlerimizin bu sefer ellili yaslarındaki hikayelerini aktaracaklar müjdeledi .Kahramanlarımızın 18’lerinde basladıkları bu röportaj serüveninde karakterlerimizi 50’li yaşlarını görmek son derece ilginç bir deneyim olacağına benziyor. Bu proje ne kadar ileri gidecek bilemem ama doğumlarını ve hayatlarını gördüğümüz insanları sanki bizimde tanıdıklarımızmış gibi gördükten sonra hayatlarının sonuna yaşlaştıklarını görmek insanın içini burkuyor.
759_6593937014a6ec8ff2760112833-default-katalog_2009_freedom_manzelske-etudy_wf-1                

Helena Trestikova;
http://www.documentarist.org/2011/fest/Eng/programme/section_trestikova.html
stoja-tresti-1  beran-helena-trestikova *
Share/Save/Bookmark

22 Mayıs 2011 Pazar

Yalnız ve Güzel Ülkenin Gururu

64. Cannes film festivali güzel bir törenle kapandı ve dünya sinemasının en prestijli ödülleri sahiplerini buldu.Bu günü daha anlamlı kılan olay ise milli gururumuz Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Bir Zamanlar Anadolu'da(Once upon a time in Anatolia) ve Dardenne kardeşlerin The Kid with a Bike filmi ile başkanlığını efsane oyuncu Robert De Niro'nun yaptığı juriden Juri Büyük ödülüne layık görülmesiydi..

Gecenin diğer kazananları ise


  • Palme d'Or -- The Tree of Life (Terrence Malick)
  • Juri Büyük Ödülü ;
  • -- Bir Zamanlar Anadolu'da (Nuri Bilge Ceylan)
  • --The Kid with a Bike( Jean Pierre Dardenne-Luc Dardenne)
  • En iyi yönetmen -- Nicolas Winding (Drive)
  • En iyi kadın oyuncu -- Kirsten Dunst (Melancholia)
  • En iyi erkek oyuncu -- Jean Dujardin(The Artist)
  • En iyi senaryo -- Joseph Cedar(Footnote)
  • Juri özel Ödülü - Polisse
  • En iyi kısa film -- Cross(Maryna Vroda)



*
Share/Save/Bookmark

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Cannes'da Güzeller Geçidi

Film festivali bahane güzeller şahane diyoruz ama hakikaten güzellerle daha bir güze şenlik oluyor.İnsanın gözü gönlü açılıyor ama o değilde bu güzelliğin sonucu bir bir ödülle dönsek hiç de fena olmaz.Eleştirmenlerden olumlu tepkiler alan Bir Zamanlar Anadolu'ya gönülden başarılar diliyoruz.Bu sene dişli rakipleri arasından sıyrılırsa Türk sineması adına yine bir tarihi bir gün olmuş olur..

 











*
Share/Save/Bookmark

20 Mayıs 2011 Cuma

Üstaddan Aforizmalar


"Ben tür yönetmeniyim.Sindrella'yı film yapsam,insanlar at arabasında ceset ararlar..."


"Belgesellerde temel malzeme Tanrı tarafından yaratılmıştır.Kurgu filmlerde yönetmen Tanrıdır,hayatı onun yaratması gerekir..."


" Babam bana her zaman “ışık saçmayan küçük lambam” derdi..."


"Sinemaya olan tutkum, herhangi bir ahlaksal kaygıdan önemlidir. Ahlaksal açıdan nasıl karşılanırsa karşılansın, bu filmi de, diğerlerini de yapmakta hiç duraksamam..."


"Dine karşı değilim, belki biraz inkarcıyım...." *
Share/Save/Bookmark

Babasına bak Oğlunu al

Karayip Korsanları'nın Cannes çıkarmasından iki efsaneyi tekrar bir araya getiren ilginç bir kare. 


Ekibe bak;

*
Share/Save/Bookmark

16 Mayıs 2011 Pazartesi

BSG BTK VE TİB


Her ne kadar üç maymunu oynayan medyaya rağmen geçen pazar onbinler istiklalde internet yasaklarını protesto etti.Kimi Avrupa ülkesinde internet, elektrik su gibi halkın doğal ihtiyacı sayılıyor ve temel hak ve özgürlükten sayılırken dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış uygarlıkların beşiği sayılan Anadolu toprakları böyle keyfi uygulamalar görmedi.İnsanların bilgiye bu kadar kolay ulaşabildiği bir tıkla binlerle kişiyle aynı ortamda bulunduğu durumlar eskiden yoktu ve diğer baskıcı rejimleri bu kadar korkutmuyordu.Eskiden insanların birlik olmasını önlemek için sokağa çıkma yasağı koymak yetiyordu ama internet öyle güçlü bir ortak alanki muktedirlerin ne kadar korktuğuna bakarak bunu çok kolay anlayabiliriz..

Velhasım kelam bu dünya sultan üleymana kalmamış mutlaka rüzgar eken fırtına biçecek,geldiği gibi gidecektir ve asıl önemlisi kimse halkın temek hak ve özgürlüklerine dokunamayacaktır.Bunu bir kez  daha binlerin Taksimde buluşmasıyla gördük..

Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için mutkala girilmeli ve takip edilmeli;

http://sansuresansur.blogspot.com/





*
Share/Save/Bookmark

15 Mayıs 2011 Pazar

Sexy Girls Have It Easy

Toplumdaki seksi kadın imajına ve ona verilen değeri anlatan çok çarpıcı bir çalışma..





Documentary : Sexy Girls Have It Easy from Bright Hand Pictures on Vimeo. *
Share/Save/Bookmark