31 Ocak 2010 Pazar

Sinema Dedektifliği

Film izlemek zamanı iyi bir şekilde geçirmenin heralde en güzel yoludur.Arkadaşlarla veya aileleyle izlenen güzel filmler hem geçirilen zamanı değer verir hem de izlenilen kişilere ve ilişkilere değer verir.Daha sonraları filmi hatırladığınızda eğer o filmin keyif almışsanız geçirilen o güzel saatleri keyifle yad edersiniz.Bu açıdan bakıldığında sinema bir sanattan çok güzel bir aktivite aracıdır.Bir de aslında sinemanın çoğu insan için bir tutku aracı olması.Ki artık orada bir sinema izleyicisinden çok bir sinema tutkunu kişisinden bahsedebiliriz.

Hal böyle olunca benim gibi sinemaya tutkulu insanlar filmleri bir başka gözlerle izlerler.İzlemekte yetmez bir okuma,bir araştırma alanı haline gelir.Filmden sonra onun hakkında kritikleri okumak,filmin diğer detaylarını incelemek bir meslek haline gelir.İşte başlıkta bahsettiğim sinema dedektifine dönüşür insan bir noktadan sonra.

Çünkü sinema filmi her ne kadar iyi niyetle bir zaman geçirme aracı olarak görülsede aslında insanın ufkunu açan,hayata başka gözlerle bakmayı öğreten bir hoca.Hal böyle olunca sinemayı sinema yapan saniyede 24 kare çok anlamlı oluyor bunun okumasını bilene.

Mesela filmlerde başka filmlere göndermeler,küçük süprizler,hoş detaylar genel anlamda çok küçük gözüksede aslında çok seyler anlatırlar.Ben özellikle filmleri izledikten sonra trivia denilen filmle ilgili küçük ayrıntıları araştırmayı çok severim.Dediğim gibi bir nevi sinema dedektifliği.

Son izlediğim filmlerden biri olan Wall-E bu bakımdan son derece zengin.Imdb’de ki sayfasında bolca hoş detay var.Mesela bir kaçı;

Camera:   DCS420A         
Serial #: 420-2040
Width:    1524
Height:   1012
Date:  11/24/97
Time:   11:39:45
DCS4XX Image
FW Ver:   081596          
TIFF Image
Look:   Product
----------------------
Counter:    [88]
ISO:        100 
Aperture:   F2.8
Shutter:    60  
Lens (mm):  28  
Exposure:   M   
Program:    Po  
Exp Comp:    0.0
Meter area: Mtrx
Flash sync: Norm
Drive mode: S   
Focus mode: S   
Focus area: Wide
Distance:   3.4m
  bscap0005

*Wall-E’nin Axiom’la birlikte dünyanın yörüngesinden çıkarken kafasına takılan aslında uzaya ilk atılan Sovyetlerin Sputnik uydusu.Uzay gemisinin adı AXIOM da kendiliginden apacik olan ve bu nedenle kanitlanmaya ihtiyaci olmayan onerme anlamına geliyor.

 pizzaplanettruckpizza planet1

*Eve dünya’ya indikten sonra araştırdığı nesnelerden biri Pixar’ın önceki filmlerinden Toy Story’den Pizza Planet arabası

bscap0055 bscap0056

*Eve  Wall-E’yi dünyaya kaçırmak için uzay gemisinin tabi caizse filikalarına götürürken gözüken kapı numarası 1912.Yani filika sayısının yetersizliği yüzünden çok kayıp verdiğine inanılan Titanic’in batış tarihi.bscap0059 bscap0032

*Eski kaptanların fotoğrafları da Pixar yazarlarının uzay gemisine uyacak şekilde şişmanlatılmış fotoğraflarından oluşuyor.Wall-E’nin izlediği film de 1969 yapımıHello Dolly filmi.Yönetmenin bunu seçmesinin nedeni de filmin ve müziğinin ‘birbirini seven kişilerin birşey söylemeden aşklarını ifade etmelerini el tutma sahnesiyle anlatan en iyi örnek"’ olduğu içinmiş.

bscap0018 bscap0019 bscap0021 bscap0023

*Filmin sonunda gözüken filme uyarlanmış tablolar Van Gogh,George Seurat,Auguste Renoir gibi önde gelen empresyonistlere güzel bir gönderme

*Ayrıca Wall-e’nin reboot yaparken Mac OS sesi çıkarması,Hello Dolly filmini I-pod’unda izlemesi Pixar’ın eski Ceo’su Steve Jobs’a ve Apple’a gönderme.Ayrıca 700 yıl dünyada kalan Wall-E’nin hala bunları kullanıyor olması zaman ne kadar geçerse geçsin Apple ürünlerinin eskimeyeceğini öne sürüyorlar.

Başka filmlerden de örnek vermek gerekirse arşivimden bulduğum ve çok sevdiğim bir kaç detay;

the italian job_3the italian job_1

*2003 yapımı Italian Job filminde ki gözetme sahnesinde hırsız Edward Norton evinde 1969 yapımı ilk versiyonunu izliyor.Ekranda gözüken de ilk filmin başrolü Michael Caine.Diğer filmden karede de filmde kahramanın iddia ettiği Napster olayı.Karakterimiz Napster’ı kendinin yarattığını ama arkadasının onu çaldığını iddia ediyor.Arka planda ise Metallica posterinin olması metallica-napster kavgasını bilenler için son derece hoş bir detay.

big lebowski_11 eylülbscap0021

*Big Lebowski’de Dude abimizin markette yazdığı çek’in tarihinin 11 Eylül olması,Mel Gibson’ın Apocalypto filminde kovalamaca sahnesinde bir an için belirip kaybolan “Where is Waldo” karakteri çocukluğumuzun gezgin kahramanı waldo’yu(diğer adıyla wally) hatırlatıyor.

Film_f.otothegreenmile2

*Geleceğe Dönüş filmin Marty McFly’in geleceğini anlattığı ikinci filminde tele-konferansla konuştuğu Needles’ı canlandıran Red Hot Chili peppers’ın bascısı Flea olması Fleaseverler için güzel bir raslantı.Green Mile’da da John Coffey(JC) ismen Jesus Christ’ı (JC) andırması karakterin iyilik ilişkisini gönderme yoluyla sağlamaya çalışıyor yönetmen..

    

Filmler aslında birkaç saat süren aktivitelerden ziyade ,okunması yazılması gereken sonsuz dünyalardır.Böyle bakarsak her film aslında çok şey anlatıyor bizlere.

*
Share/Save/Bookmark

Bir Pazar Sabahı Ruh Hali

 

Günlerden pazar,dışarıda hafif bir yağmur,playlistte de huzurlu şarkılar olunca bir pazar sabahı yazısı farz oluyor bünyeye.Bütün şartlar oluşunca halihazırda varolan hüzün tozlandığı yerden çıkarılıyor gün yüzüne.Hep bir gitme isteği ve yapamamanın pişmanlığı galiba bu hüznün nedeni.Fiziki ya da manevi her türlü gidiş.Arkana bile bakmadan,geride kalanları düşünmeden.Ne bir çanta ne bir bavul.Üstünde rastgele kıyafetler,hafızada iyi kötü anılar.Dudaklarda bir ezgi,placebo’dan song to say goodbye mesela…..my,oh my……ya da Lhasa’dan rising…….

Hava bir tuhaf,hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada.Kaçmaya müsait bir bulutluluk…demiş üstad..

Hiç kimsenin seni tanımadığı yerlere kaçmak istiyor insan.Üstünde umursamayacağın paçavra kıyafetler.Sadece soğuktan korunmak için.Aniden bir yağmur bastıracak,sığınacaksın eski bir sinemaya.Vizyonu geçmiş ucuz filmlerin oynatıldığı.Kimselerin umursamadığı ama büyük laflar eden filmler.Hayatın kıyısında kalmış hayatları anlatan.Tüm kaybedenler adına bir destansı bir masal tadında.

Gitmeler ama geri dönmeyi de kafadan çıkarmadan.Ha olurda yine bir kaybediş yaşanır,muzaffer komutan edasıyla geri dönülür.Kimse sormamalı ama yaşananları.Hiç bir şey olmamış gibi devam etmeli hayat.Zaten birşeyler kazanmak için çıkılmamalı,o zaman anlamı olmaz gitmelerin.Sadece gitme,alıp başını gitme yada onun avuntusu.Başkalarının hayatlarına köle olmuş bedenimize ve ruhlarımıza bir söz geçirme uğraşı.Asıl sahibin benim mesajı.Herşey bana bağlı iddiası…

Galiba asıl hüznün nedeni bu kaybediş.Beynin ruhu ve bedeni kaybetmesi..Gidişler de aslında arama,sağda solda.Ya da bir başka beden ve ruhta avunma.

 

accueil *
Share/Save/Bookmark

29 Ocak 2010 Cuma

Coen Biraderler sunar;Dünya Sineması

İnternette gezerken rastladım.Olay biraz eski."Chacun son Cinéma" projesi kapsamında ilk gösterimi 2007 Cannes Film Festivalinde yapılan Coen kardeşlerin kısa filmi "World Cinema" kısa filmi.Oyuncular ; Josh Brolin,Grant Heslov,Brook Smith..Nuri Bilge Ceylan’ın sitesinde rastladım ve çok duygulandım.Aşağıda ise Die Zeit gazetesinin Coen Kardeşlerle yaptığı röportajdan bir alıntı.Son dönem Türk sinemasının geldiği noktaya güzel bir örnek.

http://www.nbcfilm.com/iklimler/news.php?mid=2

Coen kardeşlerle söyleşi
Katja Nicodemus, Die Zeit, 25 Eylül 2008

Die Zeit: Cannes Film Festivali’nin 50. Yıldönümü için bir kısa film çevirdiniz. Filmde şöyle bir ütopya vardı: Bir çoban Amerika’nın herhangi bir yerinde bir sinemaya gider. Tesadüfen bir Türk sinemacının bir eserini izler. Bir ilişkinin dağılması üzerine yavaş bir filmdir bu. Ve çoban filmi beğenir.
Joel Coen: Çobanın izlediği film, Türk yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler filmi. Biz filmi iki sene önce gördük ve olağanüstü bulduk.
Ethan Coen: Bir çobanın bu filmi beğenmesi çok güzel bir tasavvur.
Joel Coen: Mesele elbette bir çobanın böyle bir filmi anlayamayacak olması değil.
Ethan Coen: Mesele, Amerika’da bir çobanın Türk filmi izleyebileceği sinemaların çok az olması.

Joel Coen: Amerikalı çobanlar Türk filmleri izleyebilseydi ne güzel olurdu.
Ethan Coen: Ne güzel olurdu, evet.
Joel Coen: Evet.
(...)

*
Share/Save/Bookmark

İlkbahar,Yaz,Sonbahar,Kış…ve İlkbahar

spring_summer_fall_winter_and_spring_movie

Soğuğun iliklerimize kadar işlediği şu günlerde en çok özlemle andığımız mevsimler ilkbahar ve yaz galiba.Ya da biraz melankolikler için daima en iyisi olmuş bir sonbahar.Gerçi insanoğlu biraz nankördür.Zira yazın da en çok özlediğimiz kıştır.Türkiye için genellikle dört mevsimin yaşandığı yer denir,bu film de aynen öyle.Ana karakterlerinin dört mevsim olduğu Kim-Ki Duk yönetmenliğinde 2003 yılı Güney Kore,Almanya ortak yapımı bir film.İlkbahar,Yaz,Sonbahar,Kış…ve İlkbahar…Hayatın bütün keşmekeşinden kendinin soyutlamış bilge bir kişi ve yanında hayatı ve bilgeliği öğrenmeye çalışan mevsimlerle beraber ruhsal evriminin izlediğimiz keşiş adayı.Budist inancında ;ki dünyadaki diğer bütün tasavvuf öğretilerinin ortak noktası NEFS’i eğitme çabası filmin ana eksenini oluşturuyor.Gölün ortasında yüzen tapınak,duvarları olmayan kapılar,her mevsimin temsili bir hayvan,reenkarnasyon,aşk,suç,intikam ve türlü türlü bu dünyaya ait olan veya olmayan semboller bütünü bir film.Tamamen farklı bir dünya onların ki.Her geçen gün yalan bir yarışın içinde kendimize kattığımızı zannettiğimiz sıfatların aksine adı,sanı bile geçmeyen bilgelerin hayatı.Değil mi ki nefsi eğitmek için önce varolmamak gerekliliği.O zaman ne gerek var ki bir ada bir sana.Balıkla,kurbağayla,yılanla eşit bir hayat insanınki.Tek farkımız vicdanımıza bağlanmış taşlar.Hayatın hengamesinde unutmuş olduğumuz spiritüel sembolleri ve kendine özgü dili olan mevsimleri ayrı ayrı okumak gerek bu filmi anlamak için.

--İLKBAHAR--

Doğadan ayıra ayıra kendimizi yapay evrenlere soktuk.İnsanın hayvanla eşit olduğunu ve bir uyum içinde yaşayabileceğimizi anlayamanlara uzak gelir,onlara karşı giriştiğimiz savaşın boşuna oluşu.Bu bölümde keşiş adayı çocugumuz hayatı tanımaya başlar doğanın ve hocasının yardımıyla.Her bölümde olduğu gibi bu bölümün sembol hayvanı yavru köpek.Çocuğun masumiyetinin temsil ediyor.Bele bağlanan taş hayvanların hayatlarını kısıtlamamızın bizi de en az onlar kadar vicdanımızda kısıtladığını düşündürüyor.Ve asıl adalet duygusuna vicdanı gelişmiş insanların sahip olabileceğini hissettiriyor.Değil mi ki vicdanına sığdırabiliyor musun bir insana ve ya hayvana eziyet etmeyi.Boris Cyrulnik’in bir sözü vardır bunu anlatan; “Hayvanlarda dilsiz bir düşünce biçiminin varolduğunu öğrendiğimiz gün, onları hayvanat bahçesine kapatmış olduğumuz için utançtan öleceğiz.”

spring-summer-fall-winter

--YAZ--

Duvarı olmayan kapılar ki mahremiyete işarettir bu.Sosyal anlamda içiçe geçtiğimiz hayatımızda artık duvarlar ayırır oldu insanları.Oysaki nefsimiz ayırmalıydı mahremiyeti.Evlerinin içine kamera koyup izlemeye başlayınca içeridekileri yitirmiştik galiba mahremiyetimizi.Bir de sahiplenme güdüsü vardı,aşkla karıştırılan.Sonucu öldürmeye kadar giden.Tabi kıskançlık ve intikam bunun doğal sonucu. Bu bölümde çocuk olarak bıraktığımız karakterimizi gençlik haliyle görüyoruz.Hastalığına çare arayan genç bir kızın gelmesiyle kahramanımız için asıl sınav başlıyor.Aslında sınav değil bu,hayatı öğrenme durumu ve yeni keşfettiği duyguları.Sembol hayvan Horoz ile anlatılmak istenen herşeye baskın duyguyu veren ve insanın sağlıklı düşünmesini engelleyen üreme ve sahiplenme güdüsü.Daha doğrusu aşk sandığımız,aşk ile karıştırdığımız güdüler.Daha Fruedyen tabirle libido.

Mahremiyetin çiğnenişi olmayan duvarlardan geçme ile anlatılmış.Yani libido uğruna bütün değer yargılarından vazgeçme.Ademi bile cennetten eden o duygu.Ustanın teknede onları yakalayışı ve tekneyi horozla çekişi filmden alakasız başka bir şeyi hatırlattı bana.Horozun neden öttüğünü??

“Athena (barışın ve güzelliğin tanrıçası) Zeusu istemesinde dolayı zeusun karısı tarafından şikayet edilir ve ceza olarak çirkinliği ile ünlü demirciler tanrısı HEPHAİSTOS ile evlendirilir. Athena güzel ve işveli olmasına rağmen Hephaistos yaşlı ve çirkindir. Geceleri sabaha kadar demir dövmekte ve sabaha karşı gelip uyuyakalmaktadır. Athena bu duruma artık dayanamaz ve Yakışıklı ve genç Ares'e (savaş ve mertlik tanrısı) asılmaya başlar. Ares te güzelliği ile meşur Athenanın işvesine dayanamaz ve onla birlikte olmaya başlar. Ares her gece Athenanın Kinidos (DATÇA) daki evine gelmekte ve kapıyada bir askerini koymaktadır. Asker güneş doğmadan Arese haber vermekte ve onun Hephaistos gelmeden kaçmasını sağlamaktadır. Günler birbirini izler ve bir gün kapıdaki asker uyuya kalır gün aydınlanmaya başlar. Yavaş yavaş güneş tanrısı Okeanos ortaya çıkar Ve birde ne görsün Athena Hephaistosu Ares ile boynuzlamakta. Bunun üzerine Ares cezalandırılır ve Trakyaya sürülür. Bunu hazmedemeyen Ares kapıdaki askerini horoza çevirir. O gün bu gündür o asker hatasını düzeltmek için güneş doğmadan öter ve kendisinin affedilmesini bekler durur.”

Coğrafyalar ne kadar farklı olursa olsun,anlatılan şeyler hep aynı.

6a00d8341c78bf53ef00e54f734ac38833-640wi

--SONBAHAR--

Sahiplenme güdüsünün nihayet fiziksel zarar verme noktasına gelmesiyle tekrardan geriye dönüş.Ama ne kadar kaçarsa kaçsın adaletten kaçamayacağı durumu hakim.Tabi adalet dediğimiz şey en baştan beri anlatılan vicdanlarımız olmalı.Polisiyle,mahkemesiyle sadece toplumsal vicdan temizlenebilir.Bu bölümde kahramanımızın bir kız uğruna ustasını terkedişi kedi ile sembolize edilmiş.Ve usta için ölüm vardı sonunda.Sonbahar ile alakalı.Adı üstünde bir son.Zira bütün gidişler sonbaharda olurdu.Bile bile isteye isteye.Ama fiziksel durumu varolmak sananlara anlatılamaz insanın manevi varlığı.Evet ölüm var ama fiziksel bu,bir yılanın bedeninde reenkarne olan.Yılan da bilgeliğin sembolüdür,gitmek istenen nihai nokta.kinopoisk.ru-Bom-yeoreum-gaeul-gyeoul-geurigo-bom-626943

--KIŞ--

Ve nihayet kış.İnsanın doğa karşısında en aciz kaldığı mevsim.Doğanın insafına kalmış yaşamlar.Ve insanın süphesiz ki insanın içine yöneldiği zamanlar.Hava ne kadar kapalı olursa o kadar kendini tanımaya başlıyor insan.Bu bölümde de kahramanımız son haliyle karşımıza çıkıyor(aynı zamanda yönetmen Kim-ki Duk’tan başkası değildir bu.)Her şeye tekrardan başlamak üzere cezasını çekmiş olarak buz tutmuş gölün ortasındaki tapınağa geri döner.Bu arada yüzü tamamen kapalı bir kadın bir bebek getirir ve onu bırakarak kaçar.Yüzü gözükmeyen bu kadın aslında bir insandan çok var olan döngünün devam etmesini anlatıyor.Filmin başında da hiçbir şekilde bilmediğimiz kahramanımızın geçmişi gibi,burada da yeni gelen bebeğin neden geldiğini söylemiyor.Böylelikle insanların adı,sanı,geçmişi ne kadar farklı olursa olsun,aslında bu döngünün bir parçası olduğumuzu anlarız.

springsummerfallwinterandspringpic

Ve herşey tekrardan başlar,bu döngü devam eder………………….Yine yeniden ilkbahar…..

Sonuç olarak son dönem yükselişe geçen Güney Kore Sinemasının çok başarılı ve çarpıcı örneklerinden biri.İçerdiği zengin spiritüel öğelere ek olarak harika denilebilecek görsel manzaralara sahip olan,her türlü ruhsal ihtiyacımızı karşılayan son derece başarılı bir film.

*
Share/Save/Bookmark

25 Ocak 2010 Pazartesi

AVATAR vs. TITANIC

avatar-vs-titanicBir insanın kendiyle yarışması çok onurlu ve güzel birşey.Yukarıdaki değerlendirme James Cameron’un için bir gurur tablosu adeta.Box Office’in tahminlerine göre  Avatar’ın Titanic’i hasılatta geçmesine kesin gözüyle bakılıyormuş.İşin maddi tarafının yanı sıra başarısının manevi tarafı da tatmin edici.Altın Küre ödüllerinde En iyi film ve en iyi yönetmen ödülünü alan James Cameron’ın bu başarısını oscarlarda da devam ettireceği bir çok sinema otoritesince öngörülüyor.

*
Share/Save/Bookmark

19 Ocak 2010 Salı

67. Altın Küre Ödülleri

17 Ocak Pazar günü yapılan görkemli törenle sahiplerini buldu.Öncesinde hollywood güzellerinin arz-ı endam bulundukları kırmızı halı seremonisine yağan yağmur damgasını vurdu.Ricky Gervais’in taşı gediğine koyan esprileri ile eğlenceli hale gelen sunumunda özellikle son yıllarda Steve Carell’le girdiği polemikleri yeni bir boyuta taşıması hayli komikti.(bkn: 59. ve 60. emmy ödülleri).Ayrıca sunarken alttan da birayla demlenmesi ve şakalarının suçunu ona atması tam Ricky Gervais’lik bir durumdu.

Kazananlara gelince;


SİNEMA

En İyi Film (Drama): Avatar
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Jeff Bridges (Crazy Heart)
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Sandra Bullock (The Blind Side)
avatarjeff bridgessandra bullock  

En İyi Film (Müzikal-Komedi): Felekten Bir Gece/ Hangover
En İyi Erkek Oyuncu (Müzikal-Komedi): Robert Downey Jr. (Sherlock Holmes)
En İyi Kadın Oyuncu (Müzikal-Komedi): Meryl Streep (Julie & Julia)

  LiveImages_Foto Haber_Altın Küre Sahnede Yıldızlar Geçidi_R18063211 LiveImages_Foto Haber_Altın Küre Sahnede Yıldızlar Geçidi_P18070851 LiveImages_Foto Haber_Altın Küre Sahnede Yıldızlar Geçidi_oscar

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz (Soysuzlar Çetesi/ Inglourious Basterds)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Mo'Nique (Precious)
En İyi Yönetmen: James Cameron (Avatar)
En İyi Senaryo: Aklı Havada/ Up In The Air (Jason Reitman, Sheldon Turner)
En İyi Animasyon: Up
En İyi Yabancı Film: The White Ribbon (Michael Haneke - Germany)
En İyi Müzik: Michael Giacchino (Up)
En İyi Şarkı: Ryan Bingham and T Bone Burnett - The Weary Kind (Crazy Heart)

michael haneke LiveImages_Foto Haber_Altın Küre Sahnede Yıldızlar Geçidi_R18063616jason reitman 

  TELEVİZYON

En İyi Dizi (Drama): Mad Men
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Michael C. Hall (Dexter)
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Julianna Margulies (The Good Wife)
mad men

En İyi Dizi (Müzikal-Komedi): Glee
En İyi Erkek Oyuncu (Müzikal-Komedi): Alec Baldwin (30 Rock)
En İyi Kadın Oyuncu (Müzikal-Komedi): Toni Collette (United States Of Tara)

En İyi Mini Dizi: Grey Gardens
En İyi Erkek Oyuncu (TV filmi veya Mini Dİzi):  Kevin Bacon (Taking Chance)
En İyi Kadın Oyuncu (TV filmi veya Mini Dİzi): Drew Barrymore (Grey Gardens)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Dizi, TV filmi veya Mini Dİzi): Chloe Sevigny (Big Love)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Dizi, TV filmiveya Mini Dİzi): John Lithgow (Dexter)

*Ayrıca dostları çok özlemişim…

jennifer aniston 2  courtney cox

*
Share/Save/Bookmark

16 Ocak 2010 Cumartesi

Eski Türk Filmlerinde Devrim

Eski-Filmler-Artık-Yeni-e1263509796276

Son günlerde Türk sineması adına güzel haberler geliyor.Sanatsal içerikten çok teknolojik boyutu olan bu haberler VİPSAŞ  stüdyolarından geldi.Arzu Film ve Gülşah Film tarafından gelen ilk girişimlerle yenileme işlemleri başladı ve asıl bizi sevindiren ilk görüntüler internette yayınlandı.

Gülşah Film’in internet sitesinde verilen bilgilere göre 1080 çözünürlükte HD olarak restore edilen filmlerdeki diğer teknolojik geliştirmeler şöyle;

*orijinal 35 mm negatif veya pozitifler 2k yüksek çözünürlükte tarama ile dijital ortama aktarılmakta ve daha sonra barındırdığı çizikler, toz zerrecikleri, montaj lekeleri, küf lekeleri, titreme gibi daha birçok hatadan arındırılıp grain miktarı azaltılmaktadır. Ayrıca ses seviyelerin eşitlenmesi ve gürültü azaltılması gibi ses resterasyonu da yapılmaktadır.
Filmler, son aşama olarak color correction ile renk düzeltmeleri yapılıp, High Definition 16:9 Digital Betacam ve Betakam SP 4:3 veya 16:9 formatında yayın bandı alınmaktadır. Ayrıca 2K dpx dosyalarıda arşivlenmek üzere hard diske alınmaktadır.

Böylelikle

1- Filmlerin yanması, yıpranması, yok olması söz konusu olmayacak.
2- Filmlerin saklanması kolaylaşacak ve dev depolar gerekmeyecek.
3- Filmlerin restorasyon yapıldıktan sonra 35 mm.ye basılması daha kolaylaşacak.
4- Hiç bir kanal “maalesef filmin orjinali kötüydü” diyemeyecek.

DVD ve Blueray olarak ekranlarımıza gelecek bu efsane filmler böylelikle yeni kuşaklara daha net ve daha güzel şekilde aktarılacak.Hollywood sineması ve onun gelişen teknolojileriyle başa çıkmanın zorlaştığı sinema endüstrisinde rekabet adına böyle adımların atılmaya başlanmış olması gurur verici.Daha fazla örnek için aşağıdaki linklerle Gülşah Film’in sitesinden izlenebilir.Özellikle Çiçek Abbas’tan öyle bir efsane sahneyi düzeltmişlerki bir kez daha takdiri hak etmişler.Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

*
Share/Save/Bookmark

14 Ocak 2010 Perşembe

42.Siyad Ödülleri

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)’ın her yıl düzenlediği Siyad ödülleri bu yıl 31 Ocak’ta sahibini bulacak.Farklı kategorilerde 20 filmin yarışacağı ödüllerde uzun metraj film kategorilerinin hepsinde aday olan VAVİEN öne çıkan filmlerden biri.Onur ve Emek ödüllerinin önceden duyurulacağı ödül töreninde daha önceki yıllarda verilen  yılın umut veren sanatçısı ödülünün adında hoş bir jestle değişiklik yapılmış.Yakın zamanda kaybettiğimiz yönetmen AHMET ULUÇAY’ın adı bundan böyle “Ahmet Uluçay Umut Ödülü” olarak yaşayacak.

42. SİYAD Ödülleri, 31 Ocak Pazar akşamı Beşiktaş Kültür Merkezi’nde yapılacak törenle sahiplerini bulacak.

http://www.siyad.org

EN İYİ FİLM

film_afis hayat-var-reha-erdem-poster 1476 vavien-afis Pandoranin-Kutusu-Film-Afis

  • HAYAT VAR (Yapımcı: Ömer ATAY)
  • İKİ DİL BİR BAVUL (Yapımcılar: Orhan ESKİKÖY, Özgür DOĞAN)
  • PANDORA’NIN KUTUSU (Yapımcılar: Yeşim USTAOĞLU)
  • SÜT (Yapımcı: Semih KAPLANOĞLU)
  • VAVİEN (Yapımcı: Müge KOLAT)


EN İYİ YÖNETİM

  • Reha ERDEM (HAYAT VAR)
  • Semih KAPLANOĞLU (SÜT)
  • Yağmur TAYLAN, Durul TAYLAN (VAVİEN)
  • Yeşim USTAOĞLU (PANDORA’NIN KUTUSU)
  • Derviş ZAİM (NOKTA)


MAHMUT TALİ ÖNGÖREN EN İYİ SENARYO

  • Reha ERDEM (HAYAT VAR)
  • Yılmaz ERDOĞAN (NEŞELİ HAYAT)
  • Engin GÜNAYDIN (VAVİEN)
  • İnan TEMELKURAN (BORNOVA BORNOVA)
  • Yeşim USTAOĞLU, Sema KAYGUSUZ (PANDORA’NIN KUTUSU)

CAHİDE SONKU EN İYİ KADIN OYUNCU PERFORMANSI

  • Nesrin CAVADZADE (DİLBER’İN SEKİZ GÜNÜ)
  • Tsilla CHELTON (PANDORA’NIN KUTUSU)
  • Elit İŞCAN (HAYAT VAR)
  • Binnur KAYA (VAVİEN)
  • Nergis ÖZTÜRK (KISKANMAK)

EN İYİ ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

  • Erdem AKAKÇE (KARANLIKTAKİLER)
  • Öner ERKAN (BORNOVA BORNOVA)
  • Mert FIRAT (BAŞKA DİLDE AŞK)
  • Engin GÜNAYDIN (VAVİEN)
  • Nadir SARIBACAK (UZAK İHTİMAL)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU PERFORMANSI

  • Derya ALABORA (PANDORA’NIN KUTUSU)
  • Övül AVKIRAN (PANDORA’NIN KUTUSU)
  • Büşra PEKİN (NEŞELİ HAYAT)
  • Damla SÖNMEZ (BORNOVA BORNOVA)
  • Serra YILMAZ (VAVİEN)

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

  • Erdal BEŞİKÇİOĞLU (HAYAT VAR)
  • Kadir ÇERMİK (BORNOVA BORNOVA)
  • Settar TANRIÖĞEN (VAVİEN)
  • Mustafa UZUNYILMAZ (MOMMO: KIZ KARDEŞİM)
  • Onur ÜNSAL (PANDORA’NIN KUTUSU)

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ

  • Özgür EKEN (SÜT)
  • Florent HERRY (HAYAT VAR)
  • Levent SEMERCİ, Vedat ÖZDEMİR (NEFES: VATAN SAĞOLSUN)
  • Gökhan TİRYAKİ (VAVİEN)
  • Ercan YILMAZ (NOKTA)

EN İYİ MÜZİK

  • Mazlum ÇİMEN (NOKTA)
  • Fairuz Derin Bulut (ACI AŞK)
  • Reşit GÖZDAMLA (HAYATIN TUZU)
  • Erkan OĞUR (MOMMO: KIZ KARDEŞİM)
  • Attila ÖZDEMİROĞLU (VAVİEN)

EN İYİ KURGU

  • Reha ERDEM (HAYAT VAR)
  • Orhan ESKİKÖY, Thomas BALKENHOL (İKİ DİL BİR BAVUL)
  • Bora GÖKŞİNGÖL (VAVİEN)
  • Çiçek KAHRAMAN (GÖLGESİZLER)
  • Levent SEMERCİ, Erkan ERDEM (NEFES: VATAN SAĞOLSUN)

EN İYİ SANAT YÖNETİMİ

  • Eren AKAY (7 KOCALI HÜRMÜZ)
  • Ömer ATAY (HAYAT VAR)
  • Nilüfer ÇAMUR GİRİTLİOĞLU (KISKANMAK)
  • Naz ERAYDA (11’E 10 KALA)
  • Elif TAŞÇIOĞLU (VAVİEN)

EN İYİ BELGESEL

  • 5 NO’LU CEZAEVİ (Yön: Çayan DEMİREL)
  • ÖLÜM ELBİSESİ: KUMALIK (Yön: Müjde ARSLAN)
  • ŞAİRİN ÖLÜMÜ (Yön: Elif ERGEZEN)
  • 100 BİN KİŞİYDİLER (Yön: Metin KAYA)
  • ZİYARETÇİLER (Yön: Melis BİRDER)

EN İYİ KISA FİLM

  • CENNETTE DE ÖLÜM VAR (Yön: Savaş BAYKAL)
  • 2932 (Yön: Veysel ÇELİK)
  • KÖY (Yön: Mustafa DOK)
  • ÜÇTE BİR (Yön: Ferit KATİPOĞLU)
  • YAZLIK (Yön: Eray MERT)

neseli-hayat-afis bornova-bornova-poster IL1ZYuR5Fa yedi-kocali-hurmuz-ad Baska-Dilde-Ask-18-Aralik-ta-1 dilberin8gunu Golgesizler-Film-Afis afis kiskanmak1 Karanliktakiler  uzak-ihtimal resim063241dd6328779709c3eacd0480cc7f 206 090811mommo kız kardeşim.widec 75-nefes_vatan_sagolsun *
Share/Save/Bookmark