30 Ekim 2011 Pazar

Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm

behzat_c_afisCanımız ciğerimiz Behzat komiserimizin filmi nihayetinde vizyona girdi.Yapımcıları ilk seans hasılatını Van depremzedelerine bağışlayarak yine Behzat ç efsanesine yakışır bir şekilde takdir topladılar.Filme gelicek olursak yakın zamanda dizisi sayesinde bir fenomene dönüşen Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi uzun bir aranın ardından seyircisiyle buluştu.Yeni sezonunun başlamasına daha bir ay varken bu film arası hasreti bir nebze de olsa giderdi.Hala bilmeyenler olabilir Emrah Serbes’in 2006’da başlayan Behzat Ç. serisi Her temas bir iz bırakır kitabıyla diziye dönüştürüldü ve şimdi serinini ikinci kitabı Son Hafriyat’tan hareketle Behzat Ç.Seni Kalbime Gömdüm filmi gelmişti.

   LiveImages_Kelebek Haber Galerisi_386_BEHZAT Ç. SENİ KALBİME GÖMDÜM (2011)_1behzat2
Öncelikle filmi analiz etmeden önce şunu söylemek gerek.Kitabı,diziyi ve filmi aynı potada düşünmemek gerekir.Bütün kitap uyarlamaların en büyük handikapı olarak karşımıza çıkan beklentileri karşılayamama durumu ne yazık ki bu filmde de karşımıza çıkıyor.Başarı kuralı olarak her okuyanın kendi kafasında oluşturduğu filmle sadece yönetmenin kendi algısıyla oluşturduğu filmin denk gelmesi gerekir ki yeteri kadar takdir görsün.İşte bu yüzden kitabının üstüne dizisiyle bir efsaneye dönüşen Behzat Komiseri beyazperdeye taşımak hiç kolay değildi ama yine de yönetmen Serdar Akar’ı ve senarist Emrah Serbes’i tebrik etmek gerekir.Edebiyat olsun televizyon yapımı olsun şimdi de sinema yapımı olsun çok farklı disiplinleri olan bu mecralarda bu kadar başarılı olmak her babayiğidin harcı değildir diye düşünüyorum.


Karakterlere tek tek inecek olursak en başta tabi canımız ciğerimiz Behzat komiserimiz geliyor.Erdal Beşikçioğlu’nun ete kemiğe büründürdüğü komiser Behzat dizideki halinden çok farklı olarak kitaba daha yakın bir yerde duruyor.Kitapta kendisiyle özdeşleşen sigarasına ve küfürlerine kavuşan Behzat özüne dönmüş gibi.Ama bir de şu var bu küfürlü konuşma durumunun (her ne kadar bunu sonuna kadar savunsam da) filmde çok fazla kullanıldığını kabul etmek gerekir.Bunun da nedeni televizyon kurallarından sıkılıp filmde patlamaları olarak algılıyorum.Bir yerde okumuştum Rtük kurallarının biraz yonttuğu komiserimiz bu sayede herkesçe özellikle kadınlar arasında sevilen romantik tarafını ortaya çıkardığını söylüyordu.Evet dizide de maçoydu,yeri geldiğinde biplensede küfür ediyordu ama filmde hiçbir kural kalmayınca Behzat komiserin maçoluğu da almış başını gitmiş.Şimdi küfürüyle,sigarasıyla,donla televizyon karşısında oturmasıyla maçoluğun dibine vurduğu kesin.Bana göre kitaptaki karakterin ve maçoluğun doğasında ne varsa onu ortaya koyması gerekiyordu ama diziden alışılagelmiş bir karakterin beyazperde de farklı davranması hayranları arasında büyük bir ikililik yaratacağı kesin.

LiveImages_Kelebek Haber Galerisi_386_BEHZAT Ç. SENİ KALBİME GÖMDÜM (2011)_1behzat4-a
Diğer karakterler ise hemen hemen hiç yok gibiydiler.Diziden alışkanlık Harun’u olsun,Akbaba’sı olsun,Hayalet’i olsun kendi hikayeleriyle konunun hep içinde olurlardı.Ama filmde tam birer yan karakter durumundalar.Eğer sıkı bir Harun ve ya Hayalet hayranıysanız pek de içinize sinmeyecektir bu film.Gerçi Harun yine esprileriyle kırıyor geçiriyor ama yine de kendi konusuyla hikayeye dahil olamıyor.

behzat-c-seni-kalbime-gomdum-8
Yeni karakterlere gelirsek sosyal medyada sıkça bahsedildiği üzere evet Cansu Dere olmamış,olmamış,olmamış.Zaten oyuncuğu tartışmalı olan birinin sırf diğer dizilerdeki ünü üzerinden bu kadroya dahil olması kabul edilebilir bir durum değil.Yine de izleyip görmek gerekirdi ama gittik gördük ki pek olmamış.Hele hele Erdal Beşikçioğlu’yla karşılıklı oynamak deyim yerindeyse 1-0 geride başlamakla eşdeğer.Bu konuda da bir şansızlığı olduğu kesin.Kendini ahmet sanan süleyman karakterinde Hakan Boyav ise çok iyiydi.Red kit,pembo ve gorbaçov da özünde iyi adamlar ama hayat onları kötü yaptı kontenjanını iyi dolduruyorlar.

 LiveImages-Foto-Haber-793-Behzat-Ç.-Seni-Kalbime-Gömdüm-05-eni05-kalbime-gomdum-10
Sonuç olarak Behzat Ç Seni Kalbime Gömdüm herkesçe ortak bir kanı olarak rtük denetimden kurtulmuş uzun metraj bir dizi tadında.Diziyi seven bunu da sevecektir kesin ama salt bir sinema filmi olarak tam da oturmamışa benziyor.Belki üzerinde daha çok çalışılarak serinin devamı olarak ikinci filmin gelmesini beklemekten başka bir yapacak bir şeyimiz yok.

*
Share/Save/Bookmark

29 Ekim 2011 Cumartesi

Türk Sinemasının "YÜZ" Akı

Sinema dergisi daha önceden de duyurduğum gibi en iyi 100 Türk filmini seçti.Beş bin kişinin oylarıyla seçilen  film listesinde birinci sırayı 96 yılında deyim yerindeyse şu an patlamasını yaşadığımız yeni akım Türk sinemasının başlangıcı olarak kabul edilen Yavuz Turgul ve Şener Şen'in efsane filmi EŞKIYA aldı.Ayrıca Şener Şen ilk on sırada dört filmiyle de açık ara Türkiye'nin en iyi oyuncusu olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
 1-Eşkıya 
(Yavuz Turgul/1996) 



2-Selvi Boylum Al Yazmalım 
(Atıf Yılmaz/1978) 

3-Hababam Sınıfı 
(Ertem Eğilmez/ 1975) 


4-Babam ve Oğlum 
(Çağan Irmak/ 2005) 































5-Züğürt Ağa 
(Nesli Çölgeçen/1985) 



6-Masumiyet 
(Zeki Demirkubuz/ 1997) 


7-Ağır Roman 
(Mustafa Altıoklar/ 1997) 



8-Muhsin Bey 
(1987) 

9-Yol 
(Şerif Gören/ 1981) 


10-Neşeli Günler 
(Orhan Aksoy/ 1978) 
*
Share/Save/Bookmark

17 Ekim 2011 Pazartesi

Bir film ekimi de böyle geçti

Havaların soğumaya başlamasına mütakiben insanın sıcak bir yere girme ihtiyacını bolca karşılayan film ekimi maalesef bu sene de bitti.Az sayıda siinemada var olma çabasını devam ettiren festivalde gittiğim bütün seanslardaki doluluk oranı beni oldukça memnun etti.Yazın o kavurucu ve sıkıcı sıcağından iyice sıkılan insanları bir araya getirdiğine inandığım bu günlerde herkesin yüzünde o memnun ifadeyi görmek mümkündü.Hele hele film bittikten sonra istiklalde hafif yağmur altında yürümenin keyfi başka hiçbir yerde yok.İzlediğin film ister kötü olsun ister iyi farketmez yüzde o mutluluk hissini başka hiçbir şey veremez gibime geliyor.İşte sanatın gücü bu sanırsam.   

Gelelim izlediğim daha doğrusu biletini kapabildiğim filmlere;Her ne kadar Dardenne kardeşler’in bisikletli çocuk’una ya da Lars Von Trier’in Melankoli’sine çok isteyipte yer bulamayınca hafta içi olmasına rağmen iki filme hemen atladım.Acı tatlı tesadüfler ve Yeni başlayanlar iş çıkışı günün bütün yorgunluğunu unutturacak cinstendi.Son cumartesi ise kapanışı usta yönetmen Aki Kaurismaki’nin Le Havre (Umut Limanı) ile yaptım.Kısa kısa geçecek olursak;

Ma-part-du-gâteau-Affiche-France
Ma Part du Gâteau(My piece of the pie-Acı tatlı tesadüfler)
Cédric Klapsich’in yönetmenliğinde bu aralar sinemada moda olan tesadüf kavramı üstünden hayli hareketli ve eğlenceli bir film Acı tatlı tesadüfler.
Dunkirk’de bir sanayi şirketinde çalışan France şirketinin borsada değer kaybetmesiyle hayatı deyim yerindeyse tepetaklak oluyor.Eşinden ayrı üç çocuğuna bakmaya çalışan France iş olanakları yaratmak için Paris’in yolunu tutar.Kader bu ya temizlikçi olarak şirketini batıran borsacının evinde iş bulur.Karşıdan bakıldığında taban tabana zıt olan iki karakterin zaman geçtikçe birbirine ısınmasını izliyoruz.Evet her ne kadar çok klişe bir konu da olsa filmin ritmi ve mizah düzeyi klişelerden sıyırıyor filmi.Sınıf farkını sosyal mesajın dibine vurmadan mizah sosuyla dozunda anlatması ise filmin en büyük artısı

beginners-movie-poster
Beginners (Yeni Başlayanlar)  
Yönetmen Mike Mills’in kendi hayatından kesitlerin yer aldığı Yeni Başlayanlar amerikan bağımsız sinemasının son dönem iyi örneklerinden biri.Orta yaşlarını sürmekte olan Oliver annesinin ölümünden sonra gerçeği kabul etme sürecinde her zaman arasında mesafe hissettiği babasının 75 yaşında eşcinsel olduğunu itiraf etmesiyle duyguları başka bir boyuta geçiyor.Anne ve babası arasındaki uzaklığı ama yine de sıkıcı birlikteliklerini devam ettirmelerinin nedeni olarak kendini gören Oliver bu yüzden hayatında hiçbir kadına bağlılık duymamıştır ve karşı tarafın da bağlılık duymamasını istemiş bir kişi..Babasının itirafından sonra sessiz duygusal birinden hareketli ve hayat dolu bir adama dönüşmesini gören Oliver’ın hayatında da köklü değişiklikler yaşanacaktır.Temposu yer yer sıkıcı düzeye inse de genel olarak bağımsız sinemanın bütün gerekliliklerini yerine getiren iyi bir yapım Yeni başlayanlar..
Le Havre (Umut Limanı)

le_havre
Finlandiya sinemasının sağlam yönetmenlerinden Aki Kaurismaki’nin Fransa’nın liman kenti Le Havre’de rahat hayatlarını süren Avrupa’lı uygar insanlarla afrika’dan kopartılmış ve umudun peşinde amansızca mücadele eden kaçak göçmenlerin hikayesine misafir oluyoruz.Tamamen avrupai komformizmin karikatür tasviri olarak verilen ayakkabı boyayarak halka hizmet eden eski bohem yazar Marcel Marx’ın tesadüf eseri hayatına giren kaçak göçmen çocuğun hayatını kurtarma çabasını izliyoruz.Karşılarında ise yine tüm mekanizmalarıyla Batı Devleti’nin yasakçı gücü polisler yakalarını bırakmayacaktır.Böyle anlatıldığında ne kadar hareketli görünse de son derece sakin bir tempoda ilerleyen film kimilerine sıkıcı gelse de aslında ordaki bu tempo oyunu avrupa yaşamındaki o bohem anlayışın  kaçak göçmenlerin hayati mücadelesine bakış açısını gösteriyor bize.Onlara göre her şey tozpembe,hiç bir kaos unsuru yok ,her şey dört dörtlük ve istenirse herşey hallolur.Yönetmen Aki Kaurismaki’nin baltık ülkelerindeki yapay kapitalist yaşam ferahıyla sürekli dalga geçtiğini biliyoruz ve Umut Limanı’da da tozpembe bir sonla aslında onlarında gözüyle dalga geçiyor.Hayat asla böyle kolay ve tıkırında gidemez mesajını tam tersi bir kurguyla tüm absürdlüğüyle anlatıyor bize.

*
Share/Save/Bookmark

16 Ekim 2011 Pazar

48. Altın Portakallar sahiplerini buldu





























Bu yıl hayli hareketli,bol laf sokmalı geçen antalya'da altın portakal nihayet sahiplerine verildi.Müjde Ar başkanlığında sadece kadınlardan oluşan juri her ne kadar anlamlı bir oluşum da olsa izleyenleri ve sinema yazarlarını pek memnun etmişe benzemiyor.


Sinema yazarlarındaki ortak görüş ise kadın bakış açışıyla değerlendirilip ortak bir sinema görüşünde uzlaşamadıkları.Özellikle en iyi film olarak Güzel Günler Göreceğiz'in seçilmesinde çok ciddi itirazlar yükseldi.Çoğunlukla Ümit Ünal'ın Nar filminin hakkının yenildiği yönünde düşünceler hakim.Ayrıca sırf en iyi oyuncu ödülünü Erdal Beşikçioğlu'na vermek için Zenne'deki rölüyle Erkan Avcı'ya en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünün verilmesi şaşırtıcıydı.Zira Zenne'de hikayesi anlatılan kişiyi canlandıran Erkan Avcı rolüyle kime yardımcı olmuştu diye soranlar var.



Bir de ödül töreni hikayesi var ama ona girmeyeceğim.Yıllarca anlatmaktan dilimizde tüy bitti ama hala olumlu bir gelişme yok.Kabul etmeli artık sanırsam biz ödül töreni düzenleyemiyoruz.O kadar sıkıcı,o kadar baştan savmaydı ki insanın izleyesi gelmiyor.Ortalarında koltukların yarısının boşalması mı dersin,eşofmanla ödül almaya çıkanlar mı dersin,sosyal mesaj vermek için kasanlar mı dersin ne ararsan vardı.Sonuç olarak bir Oscar töreni olsun bir Cannes töreni gibi elit törenler bunlar bize uzak kavramlar şu an için.





Ulusal Uzun Metraj:
En İyi Film: Güzel Günler Göreceğiz (Hasan Tolga Pulat)
En İyi İlk Film: Zenne (Caner Alper-Mehmet Binay) 

Kadınlar Jürisi Özel Ödülü: Nar (Ümit Ünal)
En İyi Yönetmen: Çiğdem Vitrinel (Geriye Kalan)
En İyi Senaryo: Emre Kavuk (Güzel Günler Göreceğiz)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Kenan Korkmaz (Lüks Otel) - Norayr Casper (Zenne)
En İyi Müzik: Frank Schreiber, Hemin Derya (Yürüyüş)
En İyi Kadın Oyuncu: Devin Özgür Çınar (Geriye Kalan)
En İyi Erkek Oyuncu: Erdal Beşikcioğlu (Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Tilbe Saran (Zenne) - Nesrin Cavadzade (Güzel Günler Göreceğiz)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Erkan Avcı (Zenne)
En İyi Kurgu: Kalendar Hasan (Güzel Günler Göreceğiz)
En İyi Sanat Yönetmeni: Giyasettin Şehir (Yürüyüş)
Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: “En İyi Film” Lüks Otel, “En İyi Müzik” Ömer Erciyes (Lüks Otel), “Çocuk Oyuncular” Okan Koç (Öngörüye Ağıt), Yusuf Berkan Demirbağ (Can), Abdullah Ado ve Nujiyan Kilgi (Yürüyüş)
Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Canavarlar Sofrası (Ramin Matin)

Antalya Kent Konseyi Seyirci Ödülü: Can (Raşit Çelikezer)

Uluslararası Uzun Metraj: 
En İyi Film Ödülü: “On the Edge - Sınırda” (Leila Kilani)
Uluslararası Uzun Metraj Jüri Özel Ödülü: Welcome to Germany - Almanya (Yasemin Samdereli)
Gençlik Jurisi Ödülü: “Goodbye - Güle Güle” (Mohammad Rasoulof)

Belgesel Ödülleri: 
En İyi Belgesel Film Ödülü: Bedensiz Ruhlar (Sabite Kaya)
En İyi İlk Belgesel Film Ödülü: Oğlunuz Erdal (Tunç Erenkuş) - Geçmiş Mazi Olmadı (Mehmet Özgür Candan)
Jüri Özel Ödülü: Arabeks (Gökhan Bulut ve Cem Kaya)
Jüri Özel Ödülü: Kadim (Okan Avcı)

Kısa Film Ödülleri: 
En İyi Kısa Film Ödülü: Dua (Tuna Balkan)
Jüri Özel Ödülü: Kırmızı Alarm (Emre Akay)
Jüri Özel Ödülü: İnfantil Amnezi (Can Mengilibörü)

SİYAD Ödülleri: 
En İyi Ulusal Uzun Metraj: Zenne (Caner Alper , Mehmet Binay)
En İyi Uluslararası Uzun Metraj: Goodbye - Güle Güle (Mohammad Rasoulof)

Halkın Portakalı:
 
Rengim-Rengim Grubu 
*
Share/Save/Bookmark

13 Ekim 2011 Perşembe

"2"

Büyüdüler yaşar bey büyüdüler..2 sene ne zaman oldu ya? Daha dün gibi ne isim koyayım diye düşünüyordum...



 


*
Share/Save/Bookmark

9 Ekim 2011 Pazar

Sanatçı Duruşu

rutkay-aziz

 

 

 

 

Bu yılki Altın Portakal film festivali hayli hareketli başladı.Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür ve Sanat Vakfı(Aksav)’nın ortaklaşa düzenlediği festival “Açılış ve Onur Ödülleri” töreni ile bir açıldı pir açıldı.Tüm haberlerde özellikle sosyal medyada hayli yer alan Rutkay Aziz’in konuşması büyük bir olay yarattı.Uzun zamandır unutulan sanatçı duruşuna dair deyim yerindeyse ders vardi Rutkay üstad.Kendisine verilen sanatta sosyal sorumluluk ödülüne yaraşır şekilde bunu sonuna kadar hakettiğini bir kez daha ortaya koydu.Sanatçının toplumun aynası olduğu ve her zaman ona ışık götürme,aydınlatma sorumluluğunu göstererek son dönemlerdeki ülkemizde olanlara kayıtsız kalmadığını açıkca gösterdi.Bunu yaparkende eylemden çok sözün gücüne sığınarak yapması sanatçı duruşunun ve yaratıcılığın en büyük örneğiydi.

Üstad’ın sözlerini bir kez daha dikkatli okumak ve anlamak lazım..

''Umarım faşizm ve darbe döneminden geçen ülkelerin sinemacıları da bu örneği kendi ülkelerinde paylaşırlar. Dilerim bu ödülü hak etmişimdir. Ola ki moda deyimle 'bir döneklik' olursa, bu verdiğiniz ödülü özgürce geri alma hakkına sahipsiniz. Gerçek sanatçılar ülkesinin ve dünyanın gerçeklerine tanık olmakla yükümlüdür. Benim ülkemde tanık olduğum, hukukun üstünlüğünün yittiği, adaletsiz bir kalkınma girişiminin hızla yol aldığı, parasız eğitim pankartı açan öğrenci arkadaşımın 16 ay hapis yatması... Dünyanın hiçbir ülkesinde kadın, çocuk bu kadar tacize, cinayete maruz kalmıyor. Dünyanın gerçeği, savaş çığlıkları, açlık, işgal, sömürü... Sinema, Şarlo'nun dediği gibi bir barış sanatıdır ve kendi içindeki barış niteliğini koruyarak dünyaya katkı sağlayacaktır.''

*
Share/Save/Bookmark

7 Ekim 2011 Cuma

84 Yaşında Anthony Quinn ve Zorba


*
Share/Save/Bookmark

6 Ekim 2011 Perşembe

How to make stop motion scene?


*
Share/Save/Bookmark

3 Ekim 2011 Pazartesi

Ama biz güçlü olmak istemiyoruz ki



Leyla ile Mecnun, kendi çölünde kaybolanların hikâyesidir. Umudunu yitirmeden bekleyenlerin, hüznün olduğu yerde kahkahayı eksik etmeyenlerin, hala sevdiği kızın gözlerine bakıp “seni seviyorum” demekte zorlananların hikâyesidir.

Leyla ile Mecnun, hayatı boyunca hep yedek kalmışların hikâyesidir. Beethoven’ın 9. Senfoniyi bestelediğinde sağır olduğunu bilenlerin ama arabeskten de vazgeçemeyenlerin, başka hikâyelere dâhil olamadığı için kendi hikâyelerini yazanların, bazen küfürlü konuşup, aşkla susanların, kafası hayli karışık olanların hikâyesidir.


Leyla ile Mecnun, güçlü olmak istemeyenlerin hikâyesidir. Daha çok deneyen, daha çok yenilen, hep deneyen ve hep yenilenlerin hikâyesidir. 

Neemiş? İşte Leyla ile Mecnun bizim hikâyemizmiş. Vir vir vir, vir vir vir konuşmaya gerek yokmuş.


İmza;
LAAAPS!!!
*
Share/Save/Bookmark

En iyi 100 Türk Filmi

 Sinema dergisi önümüzdeki sayıda yayınlanmak üzere internet üzerinden tüm zamanların en iyi 100 Türk filmini seçiyor.Türk sineması sonsuz bir derya..Aslında her listede insanın içi o kadar acıyorki ,istenin dışında bıraktıklarına üzülüyor.Mesela aşağıda naçizane kendi seçimim.Kırk saat düşünsem kırk farklı liste yapabilirim.Ama galiba çoğunluk olarak aşağıdaki filmlerde uzlaşabilirim.Sadece ilk filmi yazarken hiç tereddüt etmedim.Çok net tüm zamanların en iyi türk filmi..



*
Share/Save/Bookmark