Günlerden pazar,dışarıda hafif bir yağmur,playlistte de huzurlu şarkılar olunca bir pazar sabahı yazısı farz oluyor bünyeye.Bütün şartlar oluşunca halihazırda varolan hüzün tozlandığı yerden çıkarılıyor gün yüzüne.Hep bir gitme isteği ve yapamamanın pişmanlığı galiba bu hüznün nedeni.Fiziki ya da manevi her türlü gidiş.Arkana bile bakmadan,geride kalanları düşünmeden.Ne bir çanta ne bir bavul.Üstünde rastgele kıyafetler,hafızada iyi kötü anılar.Dudaklarda bir ezgi,placebo’dan song to say goodbye mesela…..my,oh my……ya da Lhasa’dan rising…….
Hava bir tuhaf,hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada.Kaçmaya müsait bir bulutluluk…demiş üstad..
Hiç kimsenin seni tanımadığı yerlere kaçmak istiyor insan.Üstünde umursamayacağın paçavra kıyafetler.Sadece soğuktan korunmak için.Aniden bir yağmur bastıracak,sığınacaksın eski bir sinemaya.Vizyonu geçmiş ucuz filmlerin oynatıldığı.Kimselerin umursamadığı ama büyük laflar eden filmler.Hayatın kıyısında kalmış hayatları anlatan.Tüm kaybedenler adına bir destansı bir masal tadında.
Gitmeler ama geri dönmeyi de kafadan çıkarmadan.Ha olurda yine bir kaybediş yaşanır,muzaffer komutan edasıyla geri dönülür.Kimse sormamalı ama yaşananları.Hiç bir şey olmamış gibi devam etmeli hayat.Zaten birşeyler kazanmak için çıkılmamalı,o zaman anlamı olmaz gitmelerin.Sadece gitme,alıp başını gitme yada onun avuntusu.Başkalarının hayatlarına köle olmuş bedenimize ve ruhlarımıza bir söz geçirme uğraşı.Asıl sahibin benim mesajı.Herşey bana bağlı iddiası…
Galiba asıl hüznün nedeni bu kaybediş.Beynin ruhu ve bedeni kaybetmesi..Gidişler de aslında arama,sağda solda.Ya da bir başka beden ve ruhta avunma.
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder