Vizyon Tarihi: 25 Aralık 2015
Yönetmen: Yorgos Lanthimos
Oyuncular: Colin Farrell, Rachel Weisz, Léa Seydoux, Ben Whishaw,
John C. Reilly, Olivia Colman, Jessica Barden, Angeliki Papoulia
Yapımcı: Ed Guiney, Lee Magiday, Ceci Dempsey, Yorgos Lanthimos
Senaryo: Yorgos Lanthimos, Efthimis Filippou
Görüntü Yönetmeni: Thimios Bakatakis
Kurgu: Yorgos Mavropsaridis
Müzik: Johnnie Burn
Yapım Yılı: 2015
Ülke: İrlanda, İngiltere, Yunanistan, Fransa, Hollanda
Süre: 118 dk.
İlk gösterimini
yaptığı Cannes Film Festivali’nde izleyenleri şaşkına çeviren ve
Filmekimini’nin bu yıl en çok izlenen filmlerinden biri olan THE LOBSTER, bekar
olmanın yasa dışı olduğu distopik bir geleceği orijinal senaryosu ve büyüleyici
görselliğiyle beyazperdeye yansıtıyor. Karısı tarafından terk edilen David,
kendisi gibi bekar insanların eş bulmak üzere yerleştiği bir otelde kalmaya
başlar. Ruh eşini bulması için 45 günü vardır ve eğer bunu başaramazsa seçeceği
bir hayvana dönüştürülecektir. Otelin absürt kuralları, aynı kaderi paylaştığı
insanların kara mizah dolu halleri ve ceza olarak sürüleceği ormandaki asilerin
korkusu bir araya gelince çaresiz kalan David, düzene ayak direyerek yılın en
özgün filmine imza atacak hikayesini baştan yazmaya karar verir. Colin Farrell,
Rachel Weisz, Léa Seydoux ve Ben Whishaw gibi yıldızları distopik bir aşk hikâyesinde
buluşturan ve modern bir başyapıt olarak nitelendirilen THE LOBSTER, Köpek Dişi
ve Alpler filmleriyle geniş hayran kitlesi yaratan Yorgos Lanthimos’un imzasını
taşıyor.
YAPIM ÖNCESİ
The Lobster, ikinci filmi Dogtooth ile Cannes Film
Festivali’nde Un Certain Regard Ödülü’nü kazanan Yorgos Lanthimos’un İngilizce
çektiği ilk film. Yönetmen, aynı zamanda Dogtooh ile En İyi Yabancı Film
Oscarı’na aday olmuştu. Lanthimos’un üçüncü filmi Alps, Venedik Film
Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü olmak üzere birçok uluslararası ödüle layık
görülmüştü. The Lobster, Yorgos Lanthimos ve uzun süredir beraber çalıştığı
ödüllü senarist Efthimis Filippou tarafından yazıldı. Filmin çekimlerinin
tamamı İrlanda’da yapıldı. Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan ve
gösterildiği festivallerde izleyenleri oldukça etkileyen The Lobster, İngiliz
Bağımsız Film Ödülleri’nde de En İyi Film ve En İyi Yönetmen dâhil olmak üzere
toplam 7 dalda aday gösterildi.
OYUNCU SEÇİMİ:
Prodüktörlerden Ceci Dempsey
cast direktörü Jina Jay ile çalışmaları üzerine şunları söylüyor: “Hem
fırtınalı hem de oyuncu seçimi açısından rüya gibi bir süreçti. Olan bitenleri
gözlemlemek çok keyifliydi. Kadrodan anlayabileceğiniz gibi oyuncuların birçoğu
zaten Yorgos’un daha önceki filmlerinin çalışma şeklinin büyük hayranıydılar.
Sette güvene dayalı bir ortam yaratıyor. Bunun sonucunda da ortaya büyüleyici
performanslar çıkıyor.” Bir diğer yapımcı Ed Guiney de Yorgos Lanthimos’un
aktörler arasında bir çok hayranı olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Bir çok
oyuncu Lanthimos’un önceki filmlerini çok seviyor. Dogtooth da bir çok ülkede
gösterilmişti. Onun yarattığı dünya ve anlatmak istediği şey oyuncuları çekiyor.
The Lobster için castı bir araya getirirken de çok iyi geri dönüşler aldık.
Projeyle birbirinden ilginç isimler ilgilendi. Şansımız da tuttu doğrusu. Colin
Farrell ve Rachel Weisz gibi iki ismi kadroya dahil etmeyi başardık.”
Prodüktörlerden Lee Magiday de oyuncu kadrosundan fazlasıyla memnun: “Colin hikâyeyi
beğenince çok sevindik. Yorgos ile çalışma konusunda da çok arzuluydu. Yorgos,
Colin ve Rachel ile birlikte çalışma konusunda başından beri çok ısrarcıydı.
Biz de – kadrodaki diğer oyuncularda olduğu gibi – onlardan olumlu geri
dönüşler aldığımız için kendimizi çok şanslı hissettik. Yorgos’un oyuncularla
ve elindeki malzemeyle kurduğu bağ gerçekten fazlasıyla kendine özgü.” Dempsey
Colin Farrell’in karakteri hakkında şunları söylüyor: “Yorgos her şeyi çok
fazla ortaya sermiyor. Kişinin kendisinin çözmesini bekliyor. The Lobster’ı
David’in gözlerinden seyrediyoruz çünkü otele getirilen, o. Gizemli de bir
karakter. Bunu bilerek yapmıyor, doğası böyle. Basit bir karakter gibi
yansıtılıyor ama çok ani, beklenmedik ve kışkırtıcı davranışları var. David’den
gözümüzü ayırmıyoruz çünkü bu onun hikâyesi. Bilinmezleri olan bir adam ama bir
taraftan sırf bu özelliği yüzünden aslında herkes gibi biri.” “Daha önce hiç
canlandırdığım bir karakterin geçmişi hakkında bu kadar az fikrim olmamıştı.”
diyor Colin Farrell ve ekliyor: “Ve bu bir şikâyet değil. Yorgos ile ilk
konuşmaya başladığım andan itibaren karakterin geçmişini hiç önemsemediğini
anladım ve bu çok hoşuma gitti. Anlatılan dünya kendi için zaten çok bütünlüklü
ve bizim bildiğimiz hiçbir sosyal yapıyla alakası yok. Tabii ki tanıdık yanları
var ama film konuya o kadar başka bir yerden bakıyor ki en azından benim 37
yıllık hayatımda gördüğüm hiçbir ortamla arasında paralellik kuramazsınız.
Hikayeye çok keyifli bir belirsizlik hakim.” Farrell canlandığı karakter
David’i bize şöyle tanıtıyor: “İlk sahnede görüyoruz ki David karısı tarafından
terkedilmiş. Dolayısıyla çok ağır bir yalnızlık hissediyor. Filmde bizi üç ayrı
dünyaya birden götüren tek karakter. İlk önce şehir daha sonra otel, sonrasında
orman ve son olarak yine şehre dönüyor.”
ÇEKİM AŞAMASI:
Çekimin çoğu aşaması
sıradışıymış. “Her şey alışılmışın dışındaydı.” diyor Farrell. “Çalışma düzeni
de değişikti. Çok hızlı hareket ettik ki bu çok iyiydi.” Ekibin uzun uzun prova
yapma lüksü yokmuş. Fakat bu bir engel olmaktan çok daha maceracı bir çalışma
şeklinin yolunu açmış. “Yorgos sahneler öncesinde sadece bir kez prova yapardı
ve bazen o prova çekimi yeterli olurdu.” diyor Magiday. “Yeni tek prova üzerine
çekim düzeniyle ilerledik. Yorgos doğaçlama yapmayı çok seviyor. Senaryoda
yazana da çok önem veriyor ama o gün setteki enerji neyse ona göre hareket
ediyor.” Dempsey konu hakkında şunları söylüyor: “Provada oyunculara herhangi
bir şey dikte edilmediği için spontane performanslar ortaya çıkıyor ve bunlar
filmin enerjisine normalde bulamayacağınız miktarda katkıda bulunuyor.”
Dogtooth ve Alps filmlerinde Lanthimos’un bütçesi çok kısıtlıymış ama bu ona
filmlerinin üzerinde tamamen kontrol sahibi olma fırsatını vermiş. The
Lobster’da ise ilk kez İngilizce çekmenin yanı sıra kendini ilk kez anavatanı
Yunanistan’ın dışında film çekerken bulmuş. Ekibinde, görüntü yönetmeni Thimios
Bakatakis ve editör Yorgos Mavropsaridis dışındaki herkesle ilk defa çalışmış. “Yorgos
sette olabildiğince doğal bir ortam oluşturmak istiyor. Sürekli durup tekrar
başlamaktansa kendini çekimin ritmine kaptırıp sahneleri arka arkaya çekmeyi,
aktörlerle yakaladığı enerjiyi kaybetmeden çalışmayı tercih ediyor.” diyor
Magiday. Film neredeyse tamamen doğal ışıkla ve aktörlere makyaj yapmadan
çekilmiş. John C. Reilly konuyla ilgili şunları söylüyor: “Sadece gece
çekimlerinde ışık kullandık. Herkesin makyajını çıkarttırdılar. Yorgos ve
Thimios birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Filmde çok büyük bir zanaat havası
var. Basit bir yöntem ama çok etkili. Sinematografiye ve filmin genel haline
çok değişik bir tarz hakim. Bu filme benzer bir örneği ancak Kubrick
filmlerinde bulabilirsiniz. Orada da olaylar çok garip bir dünyada geçmelerine
rağmen çok doğal ve gerçekçi bir şekilde ilerlerler. Bu filme de çok karanlık
bir mizah hakim. Rahatsız edici ama bir taraftan çok komik bir yanı var.” Ben
Whishaw’un da konuyla ilgili yorumları benzer: “Bu role çok hazırlanamadım
çünkü hikaye çok sıradışı bir dünyada geçiyor. Filmden bağımsız bir çalışma
yapmak çok zor. Sanırım Yorgos da böyle olmasını tercih ediyor. Oyuncuları
belli bir belirsizlik içerisine hapsedip rollerinin üzerinde gereğinden fazla
düşünmelerinin önüne geçiyor.” Lea Seydoux da Ben Whishaw’a katılıyor:
“Yorgos’un direktiflerine uymak zorundasınız. Rolümün üzerinde çok düşünmemeye
çalıştım çünkü hikaye zaten gerçekte var olmayan bir dünyada geçiyor. Sadece iç
güdülerime göre hareket ettim ve hayal gücümü kullanmaya çalıştım” “Bu filmin
genelde oyuncu olarak kendinize sorduğunuz geleneksel sorularla ve içinden
geçtiğini her zamanki süreçle hiçbir alakası yok.” diyor Colin Farrell.
“Olabildiğince az şey katmalısınız çünkü her bir kelime, sahne ve karakterlerin
iç dinamikleri o kadar özenle yazılmış ki bir aktör olarak ne kadar az yeni
fikir geliştirirseniz o kadar iyi. Çekim süreci gerçekten kendimi geride tutma
ve elimdeki materyale bırakma konusunda ilginç bir antrenman oldu.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder