Cem Yılmaz her ne kadar gösteri dünyasında bir efsane olsa da yeni yeni ilerlediği sinema dünyasında en büyük özelliği türünün diğer örneklerinden ayıran kaleminin güçlülüğü.Mizah dergisi çıkışlı olduğu için metne dayalı espri anlayışı sinema dünyasında da çokca işine yaramışa benziyor.Sinema sanatı her ne kadar görsel imgelere dayanıyor gibi gözükse de asıl önemli olanın filmin üstüne kurulu olduğu metnin sağlamlığıdır.Bunun önemini iyi bilen Cem Yılmaz kendi kuşakdaşları arasından sıyrılarak yeni kuşak sinemacılar için iyi bir referans oluşturabilecek senaryo yazım notlarını kitaplaştırdı.Bu bile başlı başına Cem Yılmaz’ın artık iyiden iyice sinema dünyasında da gösteri dünyasındaki gibi efsaneler arasında yer etmek istediğinin göstergesi.Aşağıda ise kitaptan tanıtım amaçlı bir kaç taslak resim ve onlarla ilgili notlar..
“"EĞLENCELİ BİR ANI
Arog’un ilk 3 dakikası diye çektiğimiz kısa filmle bir sene öncesinden filmin duyurusunu yaptık. Bu çok rastlanan bir tanıtım türü değildi, bir benzerini daha önce belki Gora’da yapmıştık.
Eğlenceli bir anı; Arif büyük bir arı tarafından kovalandığı sahnede 3 farklı şehirde çekilmiş planlarla neredeyse 2000 km. yapar. Sahne totalde 12 saniyedir ve aslında 20 metre bile koşmamıştır. Tuhaf doğrusu...
Eh sinema işte.
YAHU BİR KOVBOY FİLMİ YAPSAK DA NEŞELENSEK
... Yahşi Batı senaryosu, 2008 yılının Ağustos ayında A.R.O.G. filminin seti devam ederken, “yahu bir kovboy filmi yapsak da neşelensek” diyerek başladığımız maceranın sonunda kan ter gözyaşı ile ortaya çıkmış, Latin alfabesi ile yazılmış bir eserdir.
İlk önce bir Amerikan filmi yapmak istiyordum. Hatta oyuncuların isimlerini dahi sanki başka adamlarmış gbi afişe yazacaktım: Jack Bailey (ben), Eugene O’hara (Ozan), William Lloyd (Zafer), ‘Kim ki oğlum bunlar’ hissini yaratmak istedim.
...
Öykü iki beceriksiz at hırsızının kahramana dönüşmesi gibi gibiydi. Bu arada filmin her dokusu Amerikan, bir tek dili Nevşehir aksanlı Türkçe olacaktı. Herkes Orta Anadolulu gibi konuşuyor ama mevzu gayet Amerikan. Bu fikirle Arog setinde çok güldük.
Geçen 3 senaryoda olduğu gibi, abimle oturup öykü üzerine konuşmaya başladık. Ancak bir gün, bu tamamı Amerikan karakterler fikrinden sıkıldığımı ve ‘doğal’ olarak oraya giden (mesela ber görev sebebiyle) iki Osmanlının daha neşeli bir fikir olabileceğini düşündüm.
ÖZLEM ÖZEL BİR DURUMDU
Bu filmde Özlem’in oynaması da çok özel bir durumdur bence. Onu, Mucizeler Komedisi müzikalinde sahnede izlediğimde doğrusu hiç şaşırmadım, çok rahattı ve komikti de. Teklifimi reddetmediğine çok sevindim. Ben genellikle aktörlerle değil müzisyenlerle çalışırım fikri Özlem’le iyice pekişti.
GORASAPİEN’İN MACERALARI
Film, Karanlık Çağ’da geçecekti; Arif ilk insanlarla temas kuracaktı; dinozorlar, şunlar bunlar olacaktı. ‘Gorasapien’ diye tuhaf bir isim de bulmuştum. Bir müddet bu kod isimle notlar biriktirdim. Belgesellere ve her türlü resmi tarihe gıcık olduğum için, sıfırdan olaylara şahit olan bir Arif, kulağa hoş geliyordu. Ateş bulunurken orada, yazı bulunurken orada gibi.
Ancak eloğlu elbette erken davranmıştı (30 sene kadar). Mel Brooks’un History of the World’ünde ‘yapılmayan esprileri’ yapmaktan başka şansımız yoktu.
GORASAPİEN’İN MACERALARI
Film, Karanlık Çağ’da geçecekti; Arif ilk insanlarla temas kuracaktı; dinozorlar, şunlar bunlar olacaktı. ‘Gorasapien’ diye tuhaf bir isim de bulmuştum. Bir müddet bu kod isimle notlar biriktirdim. Belgesellere ve her türlü resmi tarihe gıcık olduğum için, sıfırdan olaylara şahit olan bir Arif, kulağa hoş geliyordu. Ateş bulunurken orada, yazı bulunurken orada gibi.
Ancak eloğlu elbette erken davranmıştı (30 sene kadar). Mel Brooks’un History of the World’ünde ‘yapılmayan esprileri’ yapmaktan başka şansımız yoktu.
*
CMYLMZ ve Senaryo Günlükleri