30 Haziran 2011 Perşembe
29 Haziran 2011 Çarşamba
Bir Foto Bir Film
------spoiler-----
----spoiler----
bahsi geçen film:http://www.imdb.com/title/tt0480242/
*Bir Foto Bir Film
20 Haziran 2011 Pazartesi
19 Haziran 2011 Pazar
Sektör Refleksi
Sinemayı sadece sanat dalı olarak görenlerin en nefret ettiği terim olabilir sektör refleksi.Kısaca özetlemek gerekirse sürekli üretim yapan ve her daim çalışan sektörleşmiş bir sinema düzeninde güncel olaylar halkın belleğinde hala tazeyken perdede onları yakalamak adına filmlerin yapılmasıdır.Bunu en iyi başaran tabiki Hollywood sinemasıdır.Hani derler ya daha kırkı çıkmadan ölen adamın filmini yaparlar diye aynı o hesap.Mesela bu sektör refleksini öyle abartmışlardır ki 2012’deki malum dünyanın sonu hikayesini 2010’da filme çekerek gelmemiş günün bile ekmeğini yediler.Bir nevi doğmamış çocuğa don biçtiler.
Haberdeki konu ise yakın zamanda eski IMF başkanı Dominique Strauss Kahn’ın bir skandalla dünya ekonomik çevrelerini sarsması olayı.Strauss Kahn New York’da bir otel odasında oda hizmetcisine tecavüz ve tacize yeltenmesi sonucunda yakalanmış ve yargı önüne çıkartılmıştı ve dünya gündeminde bomba etkisi yaratmıştı.İşte bu konuyu beyazperdeye aktarmak için Fransız sinemacılar kolları sıvamışlar ve deyim yerindeyse bir yarış içine girmişler.Fransa Senaristler ve Besteciler birliğine göre olay hakkında şu an 17 senaryo başvurusu olduğu ve devamının da geleceği yönünde bir görüş var.
Fransa senaristler ve besteciler birliği başkanı Yves Boisset yaptığı açıklamada senaryolarda Strauss Kahn için en fazla düşünülen aktörün Gerard Depardieu,kadın hizmetçi içinse Halle Berry olduğunu vurguladı.Strauss Kahn’ın eşi için Annette Bening,avukatı içinse Joe Pesci ve ya Danny De Vito isimleri geçiyor.Filmlerin önümüzdeki yıl vizyona girmesi planlanıyor.
*Sektör Refleksi
Efsaneler Ölmez-AYHAN IŞIK
AYHAN IŞIYAN (5 MAYIS 1929-19 HAZİRAN 1979)
BİR YUDUM İNSAN :AYHAN IŞIK BELGESELİ ;
*Efsaneler Ölmez-AYHAN IŞIK
KÖRSELLİK
Yüksel Aksu Dondurmam Gaymak ‘tan sonra ikinci filmi Entelköy-Efeköy çekimlerini yapıyor şu an.Ege şivesini çok iyi harmanlayıp ülkemizdeki diğer şivelerin karikatürleştirilerek kullanılamaz hale gelmesinden sonra bu hataya düşmeyip şiveyi filmin doğallığıyla bütünleştirmesi filmin başarısını getirmişti.Bu başarı ödüllere ve Türkiye’nin oskar aday adaylığına kadar gitti.Şimdi ikinci filmin çekimlerinden ziyade daha farklı bir konu var.Sinema medyasında yer alan haberlere göre Yüksel Aksu’nun sinema okulundan tanıdıkları Devrim Tarım ve Civan Ilci konuk olarak filmden bir planı çekecekler ve fotoğraflayacaklar.Bunda ne var diyeceksiniz ama bu iki kişi görme engelli iki insan.Görselliğin temelini oluşturduğu bir sanat dalında çalışmaları başlı başına bir başarı.
Civan Ilci, Galata Diyalog Derneği’nde ‘Kör Fotoğrafçılar Projesi’ni başlatarak Görenlere ‘körlük’ algısını anlatmayı amaçlayarak toplumsal bir empati ortamı yaratmaya çalışıyor.Mesela yaptıkları etkinliklerden bir kaçı ‘karanlıkta yemek’, ‘karanlıkta tiyatro’ gibi etkinlikler.Hele hele meşhur görme engelli mevlit üstadı Kani Karaca’ya hürmetle ‘karanlıkta mevlit’ bile yapmışlar.
Devrim Tarım yönetmen Yüksel Aksu’nun İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde Sinema-TV bölümünde öğrencisi.ODTÜ'de Uluslararası İlişkileri okuyamayacağını anlayıp sinemaya adayan kalbiyle gören bir görme engelli insan. Karnındaki bebek düşsün diye annesinin hamileyken içtiği ilaçlar yüzünden iki yaşından beri görmüyor. Filmlere konu olabilecek bu drama rağmen hayatla bağını koparmayıp deyim yerindeyse doğanın bütün kurallarını hiçe sayarcasına bir meydan okumaya yelken açıyor.
Peki nasıl oluyorda görsellik gereken bu işte bu kadar tutkulu olabiliyorlar.Gazetecilere verdikleri söyleşide bu konuyu kendi açılarından bahsediyorlar : Körsellik..Devrim Tarım’a göre ; “Körlükte eksik olan renk ve ışık duygusu. Bizim form duygumuz sizden daha iyi.Bir gölge sayesinde nasıl form daha iyi kavranıyorsa, ‘körselliği’ anlayarak, ‘görselliği’ anlayabilirsiniz”.İşte kilit nokta burası.Gözlerimizle algıladığımız nesnelerin beynimizde bir form oluşma süreci bu görsellik.Tabi burada yanıldığımız nokta beynimizde oluşturduğumuz bu görsellik sadece görme organıyla oluşmuyor.Diğer dört duyumuzla birlikte bir form oluşturabiliyoruz.Görme engellilerin görme işlevi bir dezavantajları gibi gözükse de bizlerden farklı olarak diğer duyuları çok iyi çalışıyor.Mesela Civan İlci sette çalışanları fotoğraflarken en uçtaki kişilerin ses çıkarmasını istiyor böylelikle kadrajı ortalamayı amaçlıyor.
“Perception is reality” algı gerçekliktir olarak çevirilebilecek felsefenin en ünlü aforizmalarından biri.Bütün duyuları tam olarak çalışan insanların faşistçe koyduğu kurallara göre yaşıyoruz şu hayattaki görselliği.Yani mavi nasıl bir mavi.Kime göre mavi kime göre kırmızı? Devrim Tarım ve Civan Ilci gibi insanların bize öğrettiği en güzel şey hayat bizim etraflarımızda dönmüyor ve görsellik de sanat da bazı insanların tekelinde olan birşey değil..
*KÖRSELLİK
5 Haziran 2011 Pazar
Depremi Kaderine Bırakma
Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun toplumdaki deprem algısını değiştirmek için başlattığı kısa film yarışmasının bu yıl üçüncüsü düzenleniyor. Depremi kaderine bırakma mottosuyla yola çıkan yarışma kurulu esas başarı faktörü olarak yarışmaya giren eserlerde deprem riskinin yönetilebilirliğinin yansımasını arıyor. Sadece iletişim ve güzel sanatlar bölümlerinde lisans ve lisansüstü öğrenimi gören öğrencilerin katılabildiği yarışmaya son katılım tarihi ise 17 Haziran. Jürinin ilk elemesinden sonra 4-31 Temmuz tarihleri arasında internette yapılacak oylama sonucu kazanan belli olacak.Yakın geçmişimizde kötü anıları hala taze olan 17 Ağustos depreminin yıldönümünde bu günün önemine uyacak şekilde ödüller dağıtalacak.
Hep diyoruz ya sinema toplumsal algıyı değiştirmek için en etkili yol, deprem gibi her gün karşılaşabileceğimiz ama sanki hiç yaşamayacakmışız gibi cahil olduğumuz bir konu hakkında yapılması çok önemli.
Ayrıntılı bilgi için;
http://www.dask.gov.tr/550.html
*Depremi Kaderine Bırakma
Hayvanlar Alemi Belgesellerden Çekiliyor
Bu yılki program tükettiğimiz dünya,uluslararası panaroma,insan manzaraları:portreler,post komünizm dönemi,Arap dünyasından,mercek altında:Romanya gibi oldukça ilginç bölümlerden oluşuyordu.Oluşuyordu diyorum çünkü bugün saat sekizde Emek Sinemasının önünde yapılacak törenle kapanacak.Bu haliyle bile sokakta kapanış töreni yapılan ilk festival olacak galiba.
Cumartesi deyim yerindeyse bir maratonla üç seansına katıldım.Öğlen dörtten akşam ona kadar resmen belgesele doydum.İzlediklerim ve izlenimlerim ise;
- DİREN İŞ –YASAKLI SANATIN ÇÖLÜ(THE DESERT OF FORBIDDEN ART)
Post komünizm bölümünün iddialı yapımlarında biri Yasaklı sanatın çölü.Ekim devrimi sonrası devrimin kalıcılığını sağlamak adına kendi sanatını yaratan Sovyet anlayışı Stalin zamanında yönetime karşı gelen her türlü sanatsal akıma ket vurdu ve o zamanlarda ilerici muhalefet yürüten binlerce sanatçı ya idam edildi ya da sovyet çalışma kamplarına hapsedildi.Sanat meraklısı Igor Savitsky Orta Asya’da Özbekistan’ın kuzeyinde Karakalpak özerk bölgesinde daha önce yasaklanmış ve insanların evlerinin bodrumlarında çürümeyi bekleyen Rus Avangart Sanat akımının örneklerini toplamaya başlaması ve çölün ortasında bir vaha misali nadide parçalarıyla bir müze kurmasını anlatıyor bu belgesel.Tabi bu işi yaparken yeni çalışmaları gün ışığına çıkartmasının heyecanının yanı sıra KGB’nin nefesini her zaman ensesinde hisseden bir adamın yine de davasından ve sanat sevgisinden vazgeçmemesi filmin temelini oluşturuyor. Devlet görevlisiymiş gibi topladığı 40.000’e yakın parçayı Nukus müzesi çatısı altında birleştiriyor ve çölün ve despotizmin hiç bir zaman inanmış insanı işinden alıkoymayacağını çok güzel özetliyor.
http://www.savitskycollection.org/
http://www.desertofforbiddenart.com/
- ORADA HAYAT VAR – 12 KIZGIN LÜBNANLI (12 Angry Lebanese)
- Evlilik Hikayeleri : Zuzanna –Stanislav / Evlilik Hikayeleri Yirmi Yıl Sonra :Zuzanna -Stanislav
Film sonrası esas süpriz filmin yönetmeni Helena Trestikova’nın filmle ilgili söyleşiye katılmasıydı. Her soruya içtenlikle yanıtlayan Trestikova bu projenın devam edeceğini ve çiftlerimizin bu sefer ellili yaslarındaki hikayelerini aktaracaklar müjdeledi .Kahramanlarımızın 18’lerinde basladıkları bu röportaj serüveninde karakterlerimizi 50’li yaşlarını görmek son derece ilginç bir deneyim olacağına benziyor. Bu proje ne kadar ileri gidecek bilemem ama doğumlarını ve hayatlarını gördüğümüz insanları sanki bizimde tanıdıklarımızmış gibi gördükten sonra hayatlarının sonuna yaşlaştıklarını görmek insanın içini burkuyor.
Helena Trestikova;
http://www.documentarist.org/2011/fest/Eng/programme/section_trestikova.html
*
Hayvanlar Alemi Belgesellerden Çekiliyor