1-8 Mayıs 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 13. Anadolu Üniversitesi Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nde gelenekselleşen “Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri” bu yılki sahiplerini arıyor.Yedinci sanat’ın düşünsel anlamda da gelişmesine katkıda bulunan her türlü akademik çabayı takdir etmeyi amaçlayan bu tür girişimler sinema kültürünün gelişmesi adına çok önemli adımlardır.
Sinema sadece kitleleri eğlendirme amacıyla ürünler ortaya koymaz, asıl işlevi tüketiciden çok katılımcı izleyicinin sinema ürünü sırasında ve ya sonra bile sorgulamaya itme amacı gütmesidir. Zaten sadece sinemayla alakalı bir durum değil bu, bütün sanat dalları açısından en temel amaç insanın,kendini yapıtların soyut dünyasında görmek ve dünyayı,hayatı daha iyi anlaşılır kılmak değil midir. Hal böyle olunca sanat dalının çok daha işlevli olması için toplumsal olarak sanat dalına iyi entegre olması gerekir.Yani kısacası sanatsal ürünleri gelişim adına sinderebilecek bireyler yaratmak adına öncelikle sanat kültürü yaratmak gerekir.Yani şöyle ki bir filme sırf zaman geçsin diye gidilemeyeceği gibi bireyin tüketiciden ziyade sanatsal sürecin bir parçası olarak perdeden aldığı veriyi kendi sanat kültürüyle ve bilgi birikimiyle harmanlayıp işe yarar bilgiye dönüştürmesi gerek.Tabi bunlar daha ütopik bir toplumda geçerli olacak kurallar.Gerçeğe dönersek daha yediği patlamış mısırı sessiz yemeyi bile beceremeyen bir birey nasıl olacak ki perdede gördüğü sanatsal imgeyi içselleştirip anlamlı bir geridönüş yapacak. Tabi burda kişilik problemlerini göz ardı ederek asıl sorunun sanat dalına ilişkin bir kültürün gelişmemiş olmamasına bağlayabiliriz.Piyasadaki sinemayla ilgili dergi olsun,gazetelerdeki yazılar olsun Türk Sineması diye övüp övüp bitiremediğimiz nerdeyse cumhuriyetle yaşıt bir sinema kültürüne yetmeyecek kadar az. Aynı şeyi müzik için de söyleyebilir. Yakın zamanda bir bir kapanan efsane dergiler sonrası çokca konuşulmuştu bu durum. Sorsanız herkes evinde,dışarıda sürekli müzik dinler ama esas buna kafa yoran kaç kişi vardır ki. Maddi yetersizliklerle iflasın eşiğine gelen dergilerin yapımcıları göre bu darboğazı yaratan asıl sorun sanatı tüketmekten ziyade bilinçli talep eden kitlenin kültürel anlamda yeterli olmadığıdır.Kimin sözüydü hatırlayamadım ama “müzik dinlenmez,okunur” diyordu.Aynı mantık sinemada da geçerli.”Film izlenmez,okunur.”Tabi bunun için önceden hazırlık yapmak gerekir. Sadece tüketim kısmında devreye girerek herhangi bir kültür ortaya konulamaz. Sinemanın öncesi ve sonrasıyla çok daha kültürel bilgi birikimini hak ettiğini söyleyebilirim.
Tabi yine söylüyorum bunlar ancak romanlardaki gibi ütopik toplumlarda olabilecek hadise ama bu yine de bu kültürü yerleştirmek adına bütün çabaları tek bir potada toplayıp bunu motive edici bir şekilde ödüllendiren her türlü organizasyona saygıda kusur etmemek gerekir.Yukarıda bahsettiğim gibi Sinema kültürüne katkı ödülleri son derece önemli bir organizasyondur ve sanatsal ürünü üretenler dışında tüketenler kısmında da böyle daha sağlıklı bir yapı kurmak adına takdir edilesi bir fikirdir.
En iyi sinema kitabı, en iyi sinema makalesi, televizyonda yayınlanan en iyi sinema programı/ en iyi internet sinema dergisi/sitesi/ blog” olmak üzere üç ayrı alanda sahiplerini bulacak ödüller için son başvuru tarihi 20 MART 2011 ve başvurular sonrası sinema yazarları ve akademisyenlerden oluşan beş kişilik bir “Seçici Kurul” tarafından değerlendirilecek. Her kim alırsa alsın kazanan mutlaka sinema kültürü olacaktır.
Ayrıntılı bilgi için;
http://eskfilmfest.anadolu.edu.tr/
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder