3 Kasım 2009 Salı

Issız Bir Film


Issız adam hakkında yazı yazmayı bayadır dusunuyordum. . Issız adam türk sinema tarihinde gerek gişe rakamları bakımından gerekse yaptığı etki bakımından onemli bir yapıt.Bugun televizyonda ilk kez verilmesi vesilesiyle yazmaya karar verdim.Bunu nedeni bu kadar izlenen ve daha da izlenecek film olmasının yanı sıra anlatmak istediğini pek de anlatamamıs olmasıdır.Bir filmin iyi ve ya kotu olarak değerlendirilmesi için tabi birçok etken var ama kült film statüsüne gelmesi için öncelikle çok büyük bir etki yapması gerekir. Mesela Dünyayı kurtaran adam Türkiye'nin dünyaya armagan ettiği en önemli kült filmlerden biri.Hakkında sayısız gönderme yapılan,fan siteleri acılan,bir fenomen.Belki sinema teknikleri ve sanat acısından bakarsak farklı yargılar ortaya cıkarabılır ama gercek su ki; iyi veya kotu olarak adı konulamayacak bır fenomen olmasıdır. Mesela Godfather serisi bir sinema filminden cok etki alanından dolayı cogu sınema otorıtelerınce dunyanın en ıyı fılmı kabul edılır. İtalya'da cogu mafya uyelerının bu fılmden sonra cızgılı takım elbıse gıymeye baslamaları yaptıgı etkıyı gosterme acısında guzel bır ornek. İşte ıssız adamda yaptığı etkı bakımından uzerınde çokca konusulması gereken filmlerden biri.


Peki bu kadar kitleleri etkilemesinin nedeni ne?


Oncelikle gişe filmi olarak adlandırabılecegımız bır tür olmasından dolayı populer ogeleri bolca kullanmıs Çağan Irmak. Filmin müziklerinin yayınlandıgı donemde insanların dılınden dusmemesi ve hala dilinde olması, daha da ileri giderek filmin önüne gecmesi bir noktadan sonra sankı o sarkılara yapılmıs klıp durumuna düşürüyor filmi.Tamam modern sinema düzeninde işitsel öğeler çok önemli olabilir ama unutulmaması gereken nokta ise sinema sanatının görsellik üzerine kurulu olması ve kullanılan işitsel öğelerin aslında görselliğe katkı yapması amacı taşımasıdır.

Bunun dışında kadınla erkek arasındaki ikili ilişkileri, aşkı, kavgayı, ayrılığı üst metinde anlatması yani hali hazırda sinema sektörü için hayat damarı olan şablonu kullanması ve üstüne müziklerle desteklenen romantizmle birlikte harmanlaması görsel açıdan zengin bir menü oluşturuyor.Fragmanda vaat edilen yüksek romantizm filmde seyirci açısından tatmin edici seviyede.Seyircisi için önemli olan duyguların tatmini durumu kesinlikle sağlanmş oluyor.Ama burada kavramları iyi analiz etmek gerekiyor.Zira sinema seyircisi aynı zamanda o ürünün müşterisi olduğu için ve müşteri her zaman haklı olduğu için büyük kitleler tarafından izlenmiş filmleri bu gözle incelememiz lazım.Issız adam’a da müşterisini tatmin eden bir ürün olarak hakkını vermek gerekir.


Peki sinemasal açıdan baktığımızda durum nasıl?


Bir filmi değerlendirmek için ilk önce derdinin ne olduğunu ve bunu nasıl anlattığına bakmalıyız. Yani alt metnine ve üst metnine. Bu filmde de ilk gözüme çarpan şey alt metin ve üst metnin çatışmasıdır. Alt metinde erkek ve kadının toplumda ki yalnızlığını,kuşakların ve cinsiyetlerin farklılıklarını,çatışmalarını anlatma derdi işlediği konu açısından zor ve cesur bir hamle olduğunu belirtmek gerek.Ama bunu yaparken üst metinde dengeyi kuramamış olması filmin de dengesi bozmuş gözüküyor...Alper karakterinin aşırıya kaçan cinsi davranışlarının çok göz önüne getirilmesi ,karakterin altında yatan yalnızlıgı anlatmakta cok buyuk bir engel olarak cıkıyor. Bir anlamda üst metin alt metnin çabasını baltalıyor. Hal böyle olunca erkek izleyici karakterle bir yakınlık kuramıyor. Erkeğin yanlızlıgının yanı sıra kadının da yalnızlıgını anlatma çabası karakterler arasındaki dengesizlik yüzünden es geçilmiş oluyor. Yani filmin isminin içindeki Issız adam – Issız “ada”m okuma hilesi ile vermiş olduğu tarafsızlık vaadi, filmi izledikten sonra yeteri kadar her iki taraf açısından da doyurucu olamıyor. Zira seyirci erkek karakterin haklı olduğu durumlarda bile özdeşlik kuramadığı için savunamıyor ya da tam tersi mağdur durumda bulunduğu için Ada karakterine karşı duyulan ekstra özdeşlik karakterin anlaşılmasını zorlaştırıyor.Ayrıca kadın erkek arasındaki ilişki aşk ekseni etrafında anlatıldığı için Alper’in annesi ile olan ilişkisin örneğinde kuşaklar arası ilişkileri anlatma derdini gölgeliyor.Bir yanlızlık filminden ziyade bir aşk filmi olarak lanse edilmesi seyirciyi yanlış yönlediriyor.



Böylece derdini tam anlatamayan bir film durumuna dusuyor ama populer ogelerle bolca desteklendıgı ıcın musterısı acısından cokda sorun edilmiyor bu durum.Hal böyle olunca alan memnun,veren memnun sözü misali sadece karlı bir alısveris olarak adlandırabilir.


Sonuc olarak sektor acısından bir basyapıt ama derdini anlatması bakımından sınıfta kalmıs bir film sadece.


*
Share/Save/Bookmark

4 yorum:

  1. sinemadan çıkan , neredeyse tüm bayanlar tabiri caizse salya sümük çıktı . Fakat Alper karakteri Türk bayanın alıştığı sevdiği bir tip değilki . Bir bayanın nefret etmesi gereken bir adama neden sevgi duyduğunu anlayamıyorum . Adam devamlı içki içne , seks manyğı bir adam ... Bu durumu görünce insanın içi cız ediyor , ulan biz yapsak şerefsiz oluruz diyorum kendi kendime :)))

    YanıtlaSil
  2. film üzerine yapılan konuşmalara bakınca alperin annesiyle yaşadığı kuşak çatışması biraz geri planda kalmış gibi gerçekten, halbuki karakterin ıssızlığının temel noktası bu.. bunun yanında filmin insanlar üzerinde bıraktığı etki gerçekten büyük, kendimden biliyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Genel konusmayayım ama insanların ozellikle turk bayanlarının aska bakısı cok farklı..bir kaç romantık sarkıyla askı karıstırıyorlar..

    YanıtlaSil
  4. ben öyle düşünmüyorum aslında..Filmin sonundaki sahneydi çünkü asıl insanları ağlatan.. Orada da birbirini seven iki insanın içlerinde bi yerlerde hala o aşkın kırıntıları taşıyo olmaları ve yıllar sonrada karşılaşarak bunu bir şekilde "yüzyüze" paylaşmaları... bence çoğu insan bunu yapamadağı ya da yapmak istediği için ağlamış olabilir...

    YanıtlaSil