Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan ve coğrafi bakımdan da medeniyetlerin beşiği
sayılan Nil nehri kıyısındaki Mısır; bütün o köklü geçmişine inat edercesine 20.yüzyılda içine
girdiği despot yönetim altında olması gereken yerden kat be kat uzakta yer alıyordu. Son
yıllarda özellikle batılı devletlerin de desteği ile eski doğu bloku ülkelerinde yaşanan “renkli”
devrimlerden sonra sıra Kuzey Afrika’ya geldi ve ardı ardına Arap dünyasını elinde bulunduran
diktatörler bir bir devrildi. Yaşanan bu ‘değişimler’ her ne kadar devrim olarak adlandırılsa da
sosyalist metodoloji açısından bir devrim sıfatıyla adlandırılması için bundan sonrası da önemli
zira gelenin gideni arattığı bir düzen tekrardan kurulursa devrim olarak nitelendirilemez ama
kitlelerin bu değişimin fitilini ateşlemeleri bakımından da devrim fikrinin özünü benimsediğini
söyleyebiliriz.
Son yıllarda Arap dünyasında ardı ardına yaşanan devrimlerin belki de en etkililerinden Mısır'da
yaşanan ve siyaset tarihine Arap Baharı olarak geçen süreci içeriden bir gözle sınıfsal temelde
anlatan bir film “Çatışmadan sonra”. Yeniçağın habercisi devrimlerin sonuç olarak değil aksine
bir süreç olduğu üzerine alt metinde gayet başarılı anlatıyor. Zira devrim denen olgu toplumsal
iç dinamiklerin zamanla kararsız isyan boyutundan çıkıp yeni düzen kurulana değin düzenli bir
kaosa sürüklenmesi değil midir?
Hali hazırda yeniden oluşum süreci devam eden devrimi, devrimin taşıyıcı unsurları küçük
insanların büyük hayalleri üstünden anlatan "Çatışmadan sonra" ; konusu itibariyle Arap baharı
tarihine Deve savaşı olarak geçen Tahrir'deki gösteriye civar yerleşim yerlerinden Mübarek
yanlısı atlı-develi devrim karşıtlarının göstericilere saldırmasının altında yatan maddi ve manevi
nedenleri oldukça yalın bir anlatımla perdeye yansıtıyor. Küçük insanların var olan yozlaşmış
düzeni sırf kendi maddi menfaatleri uğruna bilinçsizce korumaya altına alması Stockholm
Sendromumun da aslında bir örneği. İlk isyan etmesi gerekenler olması lazım gelirken devrim
ve isyan kültürüne sahip olmayan bilinçsiz halk kitlelerinin provokasyonlara daha kolay kanan
algılarını oldukça gerçekçi bir perspektifte izliyoruz. Dünyanın her yerinden gelen milyonlarca
kişinin gezdiği Piramitler ’de turistleri atıyla gezdiren Mahmoud (Bassem Samra) devrim
karışıklığı nedeniyle sekteye uğrayan turizm sektörünün tek kurtarıcısı olarak var olan düzeni
görür ve Mübarek yönetimini devrimcilere saldırarak korumaya çalışır. Deve savaşı sırasında
devrim yanlılarından temiz bir dayak yiyince ülke gündeminde yer alır ve bu sebeple sivil toplum
gönüllüsü Rimi (Menna Shalabi)‘nin dikkatini çeker. Rimi'nin Mahmoud ve ailesi üzerine gittikçe
devrim karşıtlıklarının altındaki yatan esas sebeplerini görürüz ve özellikle Rimi’nin insanları
bilinçlendirirken çabalarını gördükçe Einstein'in atom-algı aforizmasını daha iyi idrak ederiz.
Oyunculuklar anlamında klasik doğu abartısını oldukça çok hissediyoruz. Bassem Samra, Menna
Shalabi, Nahed El Sebaï gibi genç oyuncuların hayat verdiği kahramanlarımız devrim karmaşası
altında yaşam mücadelesi veren insanların duygusal karmaşıklıklarını çok güzel özetliyorlar. Tabi
bu duygu yoğunluğunu coğrafi anlamda daha yakından tanırız ve aynı durum bir parça bizde de
vardır. Batı’nın soğukkanlılığına inat her daim sıcakkanlı, aşırı tepkili insanların coğrafyasında
devrimi bu gözde izlemek hayret uyandırmamalı. Bu noktada da oyunculuklar anlamında yer
yer göze batsa da abartılı oyunun filmin atmosferine uyduğunu söyleyebiliriz. Oyunculuklardan
söz etmişken pek alakalı olmasa da ‘Arapça’ hakkında bir şeyler söylemek gerek. Fonetik
olarak alışılmışın dışında batılı dillerin aksine yer yer kulağa batsa da filmin temposunu
koruması anlamında büyük bir görev yükleniyor. Bir oyuncu gibi zaman zaman rol çaldığını bile
söyleyebilirim.
“Çatışmadan Sonra” Mısır’da halen yaşanmakta olan devrim sürecinin içinden bir gözle de
maddiyat ve maneviyat arasında sıkışmış küçük insanların büyük hayallerini gerçekçi yalın bir
dilde tüm çıplaklığıyla bize sunuyor.
filmi nerde izlediniz acb çok merak ettim hiçbir yerde bulamıyorum
YanıtlaSilbu yılki İstanbul Film Festivali kapsamında görme şansım olmuştu. Dvdsi yakın zamanda çıkar mı bilmiyorum açıkçası?
YanıtlaSil