15 Mayıs 2016 Pazar

35. İstanbul Film Festivali İzlenimleri: Haklıyız, Kazanacağız - Mavi Bisiklet



Ümit Köreken ve Nursen Çetin Köreken’in ilk filmi, Türk-Alman ortak yapımı Mavi Bisiklet (2016) geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nde Kristal Ayı için yarışmıştı. Bu yıl da festival kapsamında Ulusal Yarışma bölümünde Altın Lale için yarışacak. İç Anadolu’da Akşehir’in bir kasabasında, deyimin tam anlamıyla yaşam savaşı veren Ali (Selim Kaya) ve ailesinin büyük mesajlar veren küçük hikâyesine ortak oluyoruz.

Babasının şaibeli ölümü sonrası annesi ve küçük yaştaki kardeşi ile ortada kalan Ali, okulunda başarılı bir öğrencidir. Annesi, borçla aldığı iplik dokuma makinesiyle örgü kazak, atkı yapıp pazarda satmaktadır. Ali ise ev ekonomisine destek olmak amacıyla okuldan arta kalan zamanlarında lastik tamircisinin yanında harçlığını çıkarmaktadır. Tüm bu yokluklar arasında en büyük hayali, mavi bir bisiklet alabilmektir. Bunun için de aldığı bahşişleri biriktirmeye başlar. Okuldaki öğrencilerin oylarıyla başkan seçilen, sınıf arkadaşı Elif’e karşı da platonik bir sevgi beslemektedir. Okula yeni gelen Hasan’ın, Elif’in yerine başkan atanmasını içine sindiremeyen iki kafadar Ali ve Yusuf (Eray Kılınçarslan) okul müdürüne karşı bir direnişe geçerler.

Ali ile Yusuf’un giriştikleri bu direniş her ne kadar Elif üzerinden sevgi amacıyla çıkmış gibi gözükse de bu durumun, Anadolu insanının haksızlık karşısındaki duruşunu temsil ettiğini de göz artı etmemek gerek. Öğrencilerin oylarıyla seçilene karşı, müdürün kendince birini ataması, ister küçük bir okulda olsun ister ülke siyasetinde olsun, her zaman bir direnişle karşılaşır. İlk başlarda babacan tavırlarıyla öğrencilere ve Ali’nin ailesine yakınlık kuran öğretmenin, direnişin gittikçe dallanıp budaklanmasıyla objektifliğini kaybedip elinde bulundurduğu otoritesini nasıl kendine yonttuğunu görebiliriz. Bu bakımdan öğretmen figürü siyasi ve toplumsal anlamda kasabalılık kavramı içinde önemli bir karakter olarak karşımıza çıkar. Ali ve Yusuf, seçilmişe karşı atanmışa ilk tepki olarak düşüncelerini yazıya dökerler. Direniş literatüründe yazılama denilen tepkinin en naif, en çocukça örneğini gösterirler. El emeği göz nuru afişleri ile tepkilerini okul dışına yayarlar. Tek başlarına engel olamayacaklarını anladıklarında ise ikinci iş olarak kamuoyu oluşturmaya çalışırlar. İkinci el aldıkları telefonla tanıdık tanımadık herkese mesaj atarak haklı direnişlerini geniş(!) kitlelere yaymaya çalışırlar. Bu çabaları, Ali’nin lastiğini değiştirdiği gazeteci tarafından destek görür ve olay gittikçe kontrolleri dışına çıkar.

Kâhya’nın torunu Hasan’ın Ankara’dan gelip Elif’in yerine atanması, hem geldiği yer ironisi bakımından hem de ait olduğu sınıfın özelliğini devam ettirmesi bakımından oldukça önemli. Sınıfsal baskıcılığını zorbalıkla sağlama almaya çalışan Hasan, okulun kabadayı çocuklarını da yanına alıp Ali ve Yusuf’u sindirmeye çalışır. Diğer çocukları ezmekten hoşlanan bu kabadayılar ise koruduğu kişiden çok, güce tapanların bir uzantısı gibidir. Amiyane tabirle kraldan çok kralcı tayfası gibidirler.
Toplum dinamiklerimizle ilgili eleştiri yapılırken genellikle en çok düşülen hata kasabalılıkla-köylülük tanımları arasındaki kargaşadır. Özellikle kâhya karakteri üzerinden tasvir edilen kasabalı kurnazlığı, öğretmen ile birlikte üzerinde düşünülmesi gereken diğer bir önemli noktadır. Kâhya, Ali’nin babasının ölümü ile ilgili tek şahit olmasının yanı sıra olaya ‘olmuş bitmiş, kapatalım gitsin’ sığlığında yaklaşarak onursuz ve pragmatik bir tavır sergilemektedir.
Küçük bir kasaba özelinde tüm karakterleriyle toplumsal bir prototip çizen Mavi Bisiklet’te, İç Anadolu’nun gri atmosferinde bir yandan yaşama savaşı veren diğer yandan da haksızlıklarla mücadele eden; ama hayal kurmayı da ihmal etmeyen küçük insanların büyük hikâyesini izliyoruz. Yağan kara rağmen içinizi ısıtacak güzellikte bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder