Film ekiminde izlediklerimden üçüncü sırada François Ozon ustanın son filmi Jeune et jolie (Genç ve güzel) .Mayıs ayında Cannes Film festivalinde görücüye çıkan film,tipik Fransız burjuva ailesinde her türlü konfora sahip 17 yaşındaki Isabelle’nin ailesiyle çıktığı yaz tatilinde alman turist Felix ile ilk cinsel deneyimini yaşamasını ve bunun ardından cinsel uyanışını anlatır.
4 şarkı 4 mevsim olarak adlandırılan her bir bölümde Isabelle’nin yaşadığı cinsellik toplumsal normlardan oldukça uzaklaşarak para-haz eksenine kayıyor ve hiç bir rasyonel nedene sahip olmaksızın filmin isminde de geçtiği gibi Isabelle gençliğinin ve güzelliğinin (son)baharında fahişelik yapmaya başlıyor. Gerçi filmin karakteri için Ozon bir röportajında fahişelik tanımını kullanmıyor ve para karşılığı seks yapmanın her kadın için arzulandığını vurgulayarak esas kızımızın da bundan hareketle arzularının peşinde kendi cinsel kimliğini aradığını söylüyor.
Yaz ve sonbaharın ardından internetten tanıştığı kişilerle para karşılığı ilişkiye girmeye devam eden Isabelle’nin yaşadığı bir talihsizlik hayatını ve sürdürdüğü küçük oyunu alt üst edecek,kendisini bir anda toplumun namus bekçileri tarafından suçlu konumunda bulacaktır.
Filme dair eleştirilere gelecek olursak, Bunuel’in ünlü Gündüz güzeli filminden hareketle tipik fransız burjuvasının ahlaki çöküntüleri üstüne bir eleştiri olarak çekilseydi eğer işte o zaman üstüne kurduğu dramatik ve erotik yapı bir anlam ifade ederdi. Oysaki Ozon ustadan beklenmeyecek bir şekilde, sadık fanlarını da hayal kırıklığını uğratıp sadece ekrana getirdiği 17 yaşındaki Isabelle’nin hayatını bir röntgenci misali izlemekle yetiniyoruz. Konu hakkında zihnimizde kurduğumuz mahkeme sahnesini filmin hiç bir yerinde oynatmayarak bıçak sırtı ilerleyen konu çok derin sulara doğru gidiyor. Filmle ilgili çoğu eleştiride de bu noktaya değiniliyor.
François Ozon hikaye ettiği Isabelle’nin cinsel uyanışında nedenlere ve etkilerine hiç bulaşmadan, derinlemesine irdelemeden sadece görsel anlamda yaşananları göstermesi,suya sabuna bulaşmak istemeyip adeta ‘sex sells’in amacıyla çekildiği hissiyatı uyandırmıyorda değil hani.
Tabi şunu da belirtmek lazım, teşbihte hata olmaz derler, Perdeye yansıyan o erotizmin, Isabelle’nin o masum güzelliğin filmin ana omurgası olması, bir meta olarak da olsa güzelliğin başrol olması François Ozon gibi bir ustanın elinden çıkabilirdi elbet. Hiç bir sahnede çiğ bir ‘sex sells’ amacı asla hissedilmiyor. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz. Bir kadın ve onun saf güzelliği Ozon filmlerinde her zaman vardır ama bu güzelliğin arkasında da dramatik bir yapı yatar. İşte Juene et jolie de maalesef bu bahsettiğimiz dramatik hikaye yok maalesef. Ozon sinemasına aşina olanların hep beklediği bir beklentidir bu.Ken Loach filmi izleyip ingiliz işçi sınıfına ait bir hikaye beklememek gibi. Her filmi öncesi büyük beklentiler uyandıran sinemacı olmanın da belki de olumsuz bir tarafıdır bu galiba.
17 yaşındaki Isabelle’ye hayat veren Marine Vacth’un saf güzelliği filmi tek başına sırtlıyor kesinlikle. Dramatik bir yapı olmadığı için oyunculuk anlamında pek kendini gösteremese de güzelliğiyle sadece görünmesi son derece sinematik bir izlek oluşturuyor. Tabi kameranın arkasında da Ozon gibi bir usta varsa mümkündür bu.
Sonuç olarak senaryo anlamında yeteri kadar doyurucu olmasa da görüntü anlamında tam bir Ozon filmi.