14 Ekim 2013 Pazartesi

Film Ekimimden 'Sen Aydınlatırsın Geceyi'

"...yarayla alay eder yaralanmamış olan.
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden.
sen çok daha parlaksın çünkü...
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki,
sen aydınlatırsın geceyi..."
Sheakespeare

 Film Ekimi 2013 seçkisinden ticari vizyona girmediği için en çok merak ettiğim Leyla ile mecnun tayfası olarak tanınan Onur ünlü, Ali Atay, Serkan Keskin, Ahmet Mümtaz Taylan, Cengiz Bozkurt ekibinin elinden son derece absürt ve ilginç bir yapım ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’
Öncelikle menşei olarak Türk yapımı olsa da kesinlikle bir Türk filmi kalıbına oturtulmaması gerekir. Bugüne kadar görmediğimiz bir sürreal yapıda kendi gerçekliliğini oturtmuş sıra dışı bir film. Kendi akranları arasında biçim ve içerik olarak farkını belli eden Sen aydınlatırsın geceyi izleyici için sınırları zorlayan özeliklere sahip. Sektörel anlamda gişe kaygısıyla beraber sahip olduğu bütün bu riskleri yine bunun gibi en başta da belirttiğimiz Türk televizyon tarihinin belki de en absürt yapımı olan Leyla ile Mecnun’un maddi ve manevi başarısından hareketle bertaraf ediyor ve aynı kadronun tezgahından çıkmasıyla bu yapım da daha doğmadan ağzında gümüş kaşıkla doğuveriyor. Onur ünlü gibi kendine has sinema diline sahip bir ustanın kaleminden ve vizöründen çıkacak olması zaten en başından haberi alınır alınmaz insanı meraktan meraka sürüklemeye yeter de artardı, ve bu bahsettiğim gibi herkes de daha çekimleri sürerken iyi bir iş çıkacağına dair umutlarla beklendi. Prömiyerini İstanbul film festivalinde yapan film en iyi film seçilmesi çoğu kişiyi şaşkınlığa uğratmadı. Filmin bu başarısının ardından oldukça radikal sayılabilecek ama Onur ünlü yapınca normal sayılacak bir kararla vizyona sokulmama ve sadece festivallerde gösterilmesi kararı alındı. Ana akım film endüstrisine içerik olarak bir başkaldırı niteliğindeki film maddi anlamda da lafını esirgemiyordu.Tam da kabul görmek için sinema yapmıyorum diyen Onur ünlü’ye göre bir davranış. Filmi vizyona sokmamasını kendi sözleriyle şöyle açıklıyor “turne mantığıyla isteyen şehirlere tek tek götürüp izletmeyi düşünüyoruz. Üniversite salonları, kültür merkezleri, düğün salonları..neresi denk gelirse... Kim isterse... Tek kopya ile dolanıp duracağız. Filmi istediğimiz kadar kopyayla çıkabilecek gücümüz var fakat mevcut dağıtım ağıyla daha fazla muhatap olmak istemiyorum, sıkıldım onlardan.”
Onur ünlü bir röportajında filmin çıkış noktasını balkondan çıkıp gidiyormuş gibi yaptığı ama kendi tabiriyle komik olmayan şakasından hareketle, normal hayatta da böyle özelliklerimiz olsa ama hiçbir işimize yaramaas nasıl olurdu sorununun üzerine kuruyor Yani kısacası süper kahraman özelliklerine sahip olup sıradan hayat yaşayan insanların sıradan hikayesi olarak özetliyor.
Kadrodan tek tek bahsetmek gerek. Zira genç kuşağın en yetenekli oyuncularının başında gelen daha düne kadar değeri pek bilinemeyen Ali Atay ününe ün katmaya devam ediyor. Berkun Oya ile birlikte Krek de yaptığı sıra dışı işlerle beraber sinemada bir kaç kaliteli yapımda boy gösterdikten sonra asıl ününü Leyla ile Mecnun ile yaptı. L&M için sayfalar dolusu yazsak yeterli olmaz. Bu zamana kadar hiç görmeye alışık olmadığımız absürtlükte duymaya alışık olmadığımız repliklerle gönüllere taht kuran dizi yayınlandığı zaman hak ettiği ilgiyi görmüş ve daha şimdiden türk televizyon tarihinin fenomeni olmuştu. Seinfeld’e ithafen denilir hiçbir şey hakkında dünyanın en iyi dizisi diye. Aynı tabiri L&M için de gönül rahatlığıyla kullanabiliriz. Gerçi son zamanlardaki Gezi parkı olayları sırasındaki Onur Ünlü ve tayfasının onurlu duruşları ve bazılarının(!) tavuğuna kış demeleri bazı mabat kıllarını kızdırmış olmalı ki reyting yalanıyla yayından kaldırıldı. Zaten TRT’nin memur kültürüne ters gelmesi ve ama yine de orda parlamaları başlı başına bir hayret konusuydu ama yönetim buraya kadarmış diyip Türkiye de hiçbir başarı cezasız kalmaz sözünü bir kez daha hatırlattılar. Aynı ekibin gelecek sezon yeni diziyle geri gelecek olmaları kızgınlığımızı ve özlemimizi biraz olsun giderecektir.
Ali Atay’ın karşısında yine genç kuşağın başarılı kadın oyuncularından Demet Evgar kendine has güzelliği ve yeteneğiyle Ali Atay’la beraber güzel bir oyunculuk resitali sunuyor bizlere. Ahmet Mümtaz Taylan, Cengiz Bozkurt, Ercan Kesal, Derya Alabora, Serkan Keskin, Ezgi Mola ve daha nice usta oyuncularla renklenen kadro belki de son zamanlardaki en zengin kadrolardan biri olma özelliğinde.


Filmden biraz bahsetmek gerekirse kısaca; kahramanlıklarının ekmeğini yiyememiş süper kahramanların hikayesi desek filmi tamamen özetlemiş oluruz. Memleketim Manisa’nın Akhisar ilçesinde geçen hikayede babasının berber dükkanında berberliğin yanı sıra amatör küme maçlarında yan hakemlik yapan Cemal duvarların içerisinden geçebilmektedir. Annesini ve kardeşlerini yangında kaybeden, bu sebeple hayatın amacını sorgulamakta olan Cemal hiç bir şekilde bu özelliğinin artıları yaşayamamaktadır. Cemal gibi bütün kasaba da bu durumdadır. Ölümsüz  zengin fabrika sahibi Dündar, eşyaları hareket ettirebilen Yasemin, görünmez ilkokul öğretmeni Vildan,hayatı durdurabilen Defne, parmağından ateş edebilen Samim ve daha nice süper kahraman özelliğine sahip ama sıradan hayat yaşayan küçük kasabanın küçük insanları. Sürekli gözünden kan gelen doktor İrfan’ın ne biçin insansınız siz dediği garip insanlarla dolu bir garip Anadolu kasabası.



Cemal hayatın anlamsızlığı karşısında savrulan, ve değiştirmek için hiçbir şey yapmayan bir insan. Babasıyla beraber yaşamını sürdürürken traş için sürekli gittiği Dündar Bey’in fabrikasında Yasemin’i görür ve hayatını değiştirebileceğini düşünür. Yasemin Cemal’i sorularını gidermektense daha başka sorular da beraberinde getirir. Üstüne üstlük hayatı durdurabilen korsan kitap satan Defne Cemal’in aklını daha da karıştırır.
Sen Aydınlatırsın Geceyi, Türk filmi diyince insanın aklına gelen bütün klişeleri bertaraf edercesine çağdaş türk sinemasının en güzel örneklerinden biri. Umarız Onur Ünlü'nün bu sürreal absürt sinema anlayışı genç kuşak sinemacılar için örnek alınır ve kalıplarına sığmayan örnekleri görmeye başlarız. Zira bu seyirci yıllardır ağdalı melodramlardan, sulu zırtlak tuvalet mizahından, birşey anlatıyormuş gibi gözüküp hiç bir şey anlatmayan filmlerden oldukça sıkıldı.




*Son bir parantez film kadar soundtrack'i de enfes. Mehmet Erdem'in sesinden sevmek için yaratılmış filme çok güzel gitmiş. Umarım yazıya da güzel gider. Okurken dinlenilmesi şiddetle tavsiye edilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder