18 Haziran 2014 Çarşamba

Sınırsızlar Kulübü

Bu sene akademi ödüllerinde başta en iyi film olmak üzere 11 dalda adayık kazanıp oskar tarihinde nadir yaşanan en iyi erkek ve yardımcı erkek ödüllerini kapan Dallas Buyers Club bu yılın bence hakkı yenen yapımlarından. Zaten son yıllarda özellikle en iyi film dalında oldukça eleştiriye tutulan akademi bu yıl da her ne kadar 12 yıllık Esaret favori olup kazansa da bence diğer filmlerde göz önünde bulundurulduğunda en iyisi olmaya aday bir filmdi.
Öncelikle filmin ana kahramanı Ron Woodroof'un gerçek hikayesinden yola çıkıldığını söyleyelim. Genel olarak sinemada" based on a true story" hikayeler nedense oldukça derinden etkiler beni. Diğer kurmaca filmler her ne kadar gerçek olabilecek kadar gerçeksi olsa bile gerçek bir hikayenin yarattığı etkiyi yaratmıyor bende. Eğer içinde yoğun dram varsa özellikle kahramanla direk bağ kurarak empati yanı ağır basıyor. Belki bu durum perdede gösterilen dramaya olumsuz etki de yaratadabilir. Karaktere, konuya, mekana girilmesini engelleyebilir. Bir bakıma kurmaca filmden çok belgeselvari bir izlenceye dönüşme ihtimali doğuyor. İşte burda esas filmin kalitesi ortaya çıkıyor. Ne kadar konuyu ve ya kahramanı içselleştirseniz de film kurmaca yanını koruyabiliyorsa başarılı bir uyarlama olduğu ortaya çıkar. Yani kısacası gerçek hikayelerden beslenen yapımlarda izleyici kurmacanın kalitesini anlamak için soyutlamak yerine içselleştirmesi işe yarayabilir. Ya da ne bileyim sadece bende işe yarıyor da olabilir.
Yukarıda da bahsettik Ron Woodroof'un gerçek hikayesinden yola çıkılarak senaryosu oluşturulan Dallas Buyers Club(Sınırsızlar Kulübü) yapım süreci de hayli ilginç geçmiş. 90'ların başında yazımına başlanan senaryo Woodroof'la yapılan söyleşiler ve günlüklerinden yararlanılarak oluşturulmuş. 90'ların ortasında filme çekilmesi gündeme gelmiş ama maddi durumlar yüzünden proje hep ileri bir tarihe ertelenmiş. Taki 2013 yılında başrol oyuncusu sorunsalı çözülerek rol Matthew McConaughey'e teslim edilmiş. Öncesinde Woody Harrelson, Brad Pitt, Ryan Gosling gibi adaylar üzerinde çokca durulmuş ama en son McConaughey de karar kılınması oldukça isabetli olmuş. Bunun nedeni de hem fiziksel anlamda McConaughey'in Woodroof'a benzemesi hem de güneyli aksanı için Teksas doğumlu bir aktörün seçilmesi gerekçilik anlamında işe yaramış. Özellikle method oyunculuğu bakımından McConaughey biçilmiş bir kaftandı ve rolü için 23 kilo vermesi işine ne kadar tutkuyla bağlı olduğunun bir ispatı. Yine aynı şekilde Jared Leto'nun da hakkını yememek lazım. O da Aids'li eşcinsel Rayon rolü için 13 kilo vermiş. Hatta Jared Leto için ayr bir parantez açmak isterim. Filme başlarken oynadığını bliyordum ama hangi rol olduğunu bilmediğimden sürekli ne zaman çıkacak diye bekledim. Rayon'u izlerken de ben bu adamı bir yerden tanıyorum diye dövündüm durdum katiyen Leto bu olabilir hissine kapılmadım, abartı değil anca film bittikten sonra credits de anlayabildim. McConaughey ile birlikte en iyi oyuncu oscarları yanı sıra Altın küre olsun, oyuncular derneği ödülleri olsun, Spirit ödülleri olsun piyasada nerdeyse bütün oyunculuk ödüllerini toplamaları ne kadar kaliteli iş yaptıklarının da bir ispatı.
Filmden bahsedelim biraz. Ron Woodroof tam teksaslı protipine uygun çizmeleri, büyük tokalı kemeri, kovboy şapkasıyla tam bir yürüyen klişe. Maço tavırları, homofobik görüşleri, uyuşturucu, alkol ve seks müptelası bir hayata sahip. Zaten bunun sonucu 80lerin ortasında dünyaya yayılan HIV virüsüne kapılıyor. O zamanlar tıp dünyası bu yeni hastalık ile tanışma halinde. Toplumda da eşcinsel ilişkilerin sonucu olduğunu dair genel bir kanı yer etmiş. Bizim homofobik kahramanımız da ilk başlarda bu hastalığı eşcinsel ithamıyla birleştirip inkar yöntemine başvuruyor ama hastalığının ilerlemesiyle bir nevi aydınlanma yaşayarak hastalık hakkında geniş bilgi sahibi olmaya başlıyor. O yıllarda AIDS tedavisi için henüz emekleme aşamasında olan ilaç sektörü yüksek toksin barındıran AZT isimli ilaç ile hastalığın tedavisi mümkün kılınmaya başlıyor. Ama asıl sorun burada ortaya çıkıyor ve film hasta adam hikayesinden çıkarak sistem eleştirisi rayına oturuyor. Piyasa da satan en pahalı ilaç olması, insanların tedaviden yararlanması için denek olmaları (ki deneklerin yarısı plasebo ilaçlarının etkisinde tedavi olamama durumunu da var,yani bir nevi piyango) ilaç sektörünün ne kadar acımasız olduğunu vurguluyor. Özellikle Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu'nun büyük ilaç şirketleri tekelinde kararlar alması, alternatif tedavi yöntemlerinin göz ardı edilmesi vahşi kapitalizmin en büyük göstergelerinden biri olarak yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Milyonlarca insanın umutsuzca ölümü beklerken ilaç şirketinin borsada hisselerinin yükselmesi vahşi kapitalizm değil de nedir?
Bu sisteme Teksas’lılığının vermiş olduğu cesaretle yasalardaki boşluklardan yararlanarak kendince bir sistem kuruyor Woodroof. Meksikada daha çok merdiven altı tabir edilebilecek küçük bir hastanede AZT'nin ne kadar zararlı olduğunu ve asıl vitaminler ve benzeri bağışıklığı güçlendirici ilaçlarla hastaların daha iyi olabildiğini keşfeden Woodroof yurtdışından kaçak ilaçlar getirerek filme isim olan Dallas Buyers Club'ı kuruyor. Genelde yabancı film isimlerine skandal çeviriler yaparlar ama bunda tam cuk oturmuş. Sınırsızlar Kulübü. Yani üyelik bedeli karşılığında kulüp üyeleri sınırsız ilaç alma hakkına sahip. Woodroof’un bundaki amacı yasadaki boşluktan yararlanmak. Kağıt üzerinden kendi hastalığı için ilaç bulundurması ve ilacı satmaması işlerini ilerletmesini sağlıyor. Tabi vahşi kapitalizm bu kendine tehdit herşeyi yoketme hırsında olduğundan işin içine adalet sisteminin yozlaşması da eklenine Woodroof kendini büyük bir mücadelenin içinde buluyor. Zaten hali hazırda hastalığının getirdiği yaşam savaşına ek olarak bunları yaşaması gerçek hikayedeki Woodroof'a sonsuz saygı duymaya itiyor insanı. Doktorların bir aylık ömrü kaldı demesine rağmen bu iki koldan savaş kendisini bitiriyor ve hastalığının 7. yılında aramızdan ayrılıyor. 
Dediğim gibi 12 yıllık Esaret de her ne kadar iyi bir yapım da olsa bence bu yılın oskar adayları arasında en iyi filmdi ve oyunculuklarına gösterilen saygı gibi filme de gösterilmeliydi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder