15 Eylül 2011 Perşembe

Aşkın “Masumiyeti”

 

122910_blue_valentine 

 

 

 

 

 

 

Son zamanların yeni 500 days of summer’ı ya da eternal sunshine’ı olma yolunda ilerleyen yıllardır izlediğimiz aşk filmlerine yeni bir katkısı olmayan ama yine de aşkı ve aşksızlığı en doğal en yalın haliyle  anlatan iyi bir film Blue Valentine..
Ryan Gosling ve Michelle Williams’ın tek kelime ile döktürdükleri performansları sayesinde aralarındaki aşkı ve yazının devamında sıkça kullanacağım aşksızlığı hiçbir şekilde göz boyayarak değil tamamen doğallıkla anlamamıza yardımcı oluyor.


Öncelikle bu tür filmlerin bugüne kadar sayısız versiyonu çekilmiş olabilir ama hiçbir zaman klişeye kaçmadığını görmemiz gerek.Zira aşk sadece iki kişi arasında onların dinamiklerinden oluşan organik bir yapı.Her ne kadar sinema dünyasında sayısız kez izlemiş olsak da biliyoruz ki her izlediğimiz kendi içinde geçerli ve başka örnekleriyle kıyaslanamayacak türden olanlardır.Evet belki erkekle kadının sonsuza kadar mutlu olduğu hikayelerin çokluğu ağır basabilir ama koskoca sinema dünyası sayısız “biten aşk”ı da anlatmıştır.Bu noktada Blue Valentine deyim yerindeyse öncesi,sonrası ve perde arkasıyla hem aşkı hem de aşksızlığı tüm çıplaklığıyla bize anlatıyor.Güzel kızımız Cindy’nin duygularından önce bedenini keşfetmesiyle karışan aklını başka bir adamın duygularıyla dolduramaması ve daha doğrusu erkeğin duygularını kadına olduramadığını izliyoruz film boyunca.Dean’ın bir sahnede dediği gibi erkeklerin kadınlardan daha romantik olması durumu kadının evliliğe bakış açısındaki beyaz atlı prens kuralından mütevellit son derece haklı bulunuyor.Devamında da dediği gibi bir kadını gördüğümüzde onunla evlenmeliyiz diye düşünüyoruz ama kadınlar tam tersi bütün ihtimaller üzerinden düşünüp kararını ona göre veriyor.Hal böyle olunca seçim yapma aşamasında geleceği de düşünen kadın o noktada duygularıyla değil mantığıyla hareket edebiliyor.

   
Cindy’nin durumunda ise babasız bir çocuğu büyütmek için karşısına çıkan ve tüm karşılıksızlığıyla onu seven bir adamı seçmek bütün hayatının en mantıklı kararı olmuştu.Bakın burda kadının erkeği geçekten sevdiğini bilmeden bunu diyorum.Çünkü herhangi bir aşk durumunu kadının bakış açısıyla göremiyoruz.500 days of summer’da da olduğu gibi bu durum kadın karaktere negatif bakmamıza neden olabiliyor.Bilinçli mi bilinçsiz mi yapıldığı bilinmez ama tamamen erkek romantizmi bakış açısıyla anlatıldıklarını bilmemiz gerek.Ve hiçbir şekilde karşı cinsi zan altında bırakmak gibi bir niyetinin de olduğunu zannetmiyorum.Sadece varsayımsal bir şekilde oluşturulmuş gerçek hayattan beslenen kadın-erkek durumlarının erkek bakış açısıyla anlatılmasından ibaret bir film.Keşke kadın yönetmenlerin ve kadın senaristlerin sektörde adları daha ön plana çıksa ve  kadın bakış açısıyla anlattıkları örnekleri çokca izlesek böylelikle orta noktayı daha net görebiliriz.

blue-valentine
Filmde Ryan Gosling’in canlandırdığı Dean karakterini Masumiyet’teki Bekir karakteriyle çokca benzeştirdim.Zira Bekir’in de karşılıksız sevgisi ile hayatını mahvetmesini izlerken kadının ona karşı her zaman mesafeli olduğunu görüyoruz.Dean de hiçbir şekilde önceden planları arasında olmayan aile kurmak,baba olmak gibi durumları sırf sevdiği için göğüs germiş ve cok da sevmediği şeyleri sever hale gelmişti.

Blue-Valentine-Reviews
Bekir yıllarca Uğur’un peşinden umarsızca koşup durmuş tüm hayatını silip atmış ama karşısında Uğur’un saçının teline bile karşılıklı şehvet ile dokunamamıştı.Cindy ile Dean arasında da bu tensel gerilimi çokca hissediyoruz.Özellikle aşksızlık durumlarında bu çok net anlatılıyor bu tensel gerilim.Bekir’in Uğur’u değiştiremeyeceğini anlayınca kendine “Oğlum Bekir bu yol senin yolun.çekeceksin bu yolu” sözü aynı şekilde Dean’de de vücut buluyor.Artık ayrılmalarına ramak kala sen ne istiyorsan ben o olurum,söyle bana demesi kendini aşkı uğrana kendini her türlü değiştirebileceğin işareti.Yeri geldiğinde de Bekir de Dean de aşkları uğruna her şeyi yapanlardır zamanı geldiğinde de çekip gitmesini bilenlerdir.Bu noktalardan bakınca bir erkeğin duyguları üzerinden karşılıksız aşkı çok güzel tarif etmişlerdir.Benim gözümde türk sinemasının en iyi 3 filminden biri olan “Masumiyet” ile benzeştiğinden her ne kadar klişe durumları da anlatsa Blue Valentine son derece başarılı bir film..İzlenilsin,izlettirilsin..

blue-valentine_120508

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder