26 Eylül 2011 Pazartesi

İstanbul'da ekim bir başka güzel

İstanbul en güzel sonbaharda güzel olurmuş.Artık dışarıda hafif bir ürpertiyle kendimizi sıcak ortamlara atmaya başladığımız şu zamanlarda İstanbul'a ve İstiklal'e en yakışan festival Film ekimi bu cumartesi başlıyor.Bu zamanlar okulların açılmasıyla arkadaşlara ve İstanbul'a kavuşmanın da simgesi olduğundan bütün yazın anılarının anlatılması için içten içe heyacanın yanı sıra sinemanın da heyecanıyla insan daha bir şevkli yürür İstiklal'de..Gerçi bilet fiyatlarının ucuzluğu,etkinlik alanlarının kısıtlılığı ve artan talep yüzünden artık neredeyse bilet bulanın imkansız olduğunu düşünürsek aslında burdan programı paylaşmam cok da akıl karı değil.Bisikletli çocuk ve Melankoli filmleri dışında diğer filmleri tavsiye ederim gidin görün:)










18. Altın Koza sahiplerini buldu



  • Umut Veren Genç Erkek Oyuncu: Hakan Kurtaş (Vücut) ve Gün Koper (Aşk ve Devrim)
  • Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Ödülü: Deniz Denker (Aşk ve Devrim)
  • En İyi Kurgu Ödülü: Taner Sarf (Eylül)
  • En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Adalı Aksoy (Aşk ve Devrim) (Saklı Hayatlar)
  • Jüri Oyunculuk Özel “Toplu Performans” Ödülü: Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi’nin bütün oyuncuları
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Tuna Orhan (Memleket Meselesi)
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Şeyla Halis (Vücut)
  • En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Durukan Ordu (Gelecek Uzun Sürer)
  • En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Hatice Aslan (Vücut) ve Görkem Yeltan (Eylül)
  • En İyi Müzik Ödülü: Mustafa Biber (Gelecek Uzun Sürer)
  • En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Feza Çaldıran (Gelecek Uzun Sürer)
  • Jüri Özel Ödülü: Aşk ve Devrim (Yönetmen: Serkan Acar)
  • En İyi Senaryo Ödülü: Onur Ünlü (Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi)
  • En İyi Yönetmen Ödülü: Cemil Ağacıkoğlu (Eylül)
  • Adana İzleyici Jürisi Ödülü: Simurg (Yönetmen: Ruhi Karadağ)
  • SİYAD (Sinema Yazarları Derneği ) En İyi Film Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
  • Yılmaz Güney Ödülü: Gelecek Uzun Sürer (Yönetmen: Özcan Alper)
  • En İyi Film Ödülü:  (Yönetmen: Onur Ünlü)



21 Eylül 2011 Çarşamba

63.Emmy Ödülleri sahiplerini buldu



Canımız ciğerimiz Mad men'imiz bu yılda en iyi dizi kategorisindeki ambargosunu sürdürüyor.Hasret artık vurmaya başladı.Efsanemiz dönsün artık..


DRAMA 
  • En İyi Dizi: Mad Men 
  • En İyi Kadın Oyuncu: Julianna Margulies, "The Good Wife"
  • En İyi Erkek Oyuncu: Kyle Chandler, "Friday Night Lights" 
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Peter Dinklage - "Game of Thrones" 
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Margo Martindale - "Justified" 
  • En İyi Yönetmen: Martin Scorsese - Boardwalk Empire 
  • En İyi Senaryo: Jason Katims - Friday Night Lights 
KOMEDİ
  • En İyi Dizi: Modern Family 
  • En İyi Kadın Oyuncu: Melissa McCarthy, "Mike & Molly" 
  • En İyi Erkek Oyuncu: Jim Parsons, "The Big Bang Theory" 
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ty Burrell - "Modern Family" 
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Julie Bowen - "Modern Family" 
  • En İyi Yönetmen: Michael Spiller - "Modern Family" 
  • En İyi Senaryo: Steve Levitan ve Jeffrey Richman - "Modern Family" 

TV FİLMİ VEYA MİNİ DİZİ
  • En İyi Dizi: Downton Abbey 
  • En İyi Kadın Oyuncu: Kate Winslet - ''Mildred Pearce'' 
  • En İyi Erkek Oyuncu: Barry Pepper- "The Kennedys" 
  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Guy Pearce - ''Mildred Pearce'' 
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Maggie Smith - "Downton Abbey" 
  • En İyi Yönetmen: Brian Percival - Downton Abbey 
  • En İyi Senaryo: Julian Fellowes - Downton Abbey 

Diğerleri
  • En İyi Reality Show: The Amazing Race 
  • En İyi Variety Show: The Daily Show with Jon Stewart 

15 Eylül 2011 Perşembe

Aşkın “Masumiyeti”

 

122910_blue_valentine 

 

 

 

 

 

 

Son zamanların yeni 500 days of summer’ı ya da eternal sunshine’ı olma yolunda ilerleyen yıllardır izlediğimiz aşk filmlerine yeni bir katkısı olmayan ama yine de aşkı ve aşksızlığı en doğal en yalın haliyle  anlatan iyi bir film Blue Valentine..
Ryan Gosling ve Michelle Williams’ın tek kelime ile döktürdükleri performansları sayesinde aralarındaki aşkı ve yazının devamında sıkça kullanacağım aşksızlığı hiçbir şekilde göz boyayarak değil tamamen doğallıkla anlamamıza yardımcı oluyor.


Öncelikle bu tür filmlerin bugüne kadar sayısız versiyonu çekilmiş olabilir ama hiçbir zaman klişeye kaçmadığını görmemiz gerek.Zira aşk sadece iki kişi arasında onların dinamiklerinden oluşan organik bir yapı.Her ne kadar sinema dünyasında sayısız kez izlemiş olsak da biliyoruz ki her izlediğimiz kendi içinde geçerli ve başka örnekleriyle kıyaslanamayacak türden olanlardır.Evet belki erkekle kadının sonsuza kadar mutlu olduğu hikayelerin çokluğu ağır basabilir ama koskoca sinema dünyası sayısız “biten aşk”ı da anlatmıştır.Bu noktada Blue Valentine deyim yerindeyse öncesi,sonrası ve perde arkasıyla hem aşkı hem de aşksızlığı tüm çıplaklığıyla bize anlatıyor.Güzel kızımız Cindy’nin duygularından önce bedenini keşfetmesiyle karışan aklını başka bir adamın duygularıyla dolduramaması ve daha doğrusu erkeğin duygularını kadına olduramadığını izliyoruz film boyunca.Dean’ın bir sahnede dediği gibi erkeklerin kadınlardan daha romantik olması durumu kadının evliliğe bakış açısındaki beyaz atlı prens kuralından mütevellit son derece haklı bulunuyor.Devamında da dediği gibi bir kadını gördüğümüzde onunla evlenmeliyiz diye düşünüyoruz ama kadınlar tam tersi bütün ihtimaller üzerinden düşünüp kararını ona göre veriyor.Hal böyle olunca seçim yapma aşamasında geleceği de düşünen kadın o noktada duygularıyla değil mantığıyla hareket edebiliyor.

   
Cindy’nin durumunda ise babasız bir çocuğu büyütmek için karşısına çıkan ve tüm karşılıksızlığıyla onu seven bir adamı seçmek bütün hayatının en mantıklı kararı olmuştu.Bakın burda kadının erkeği geçekten sevdiğini bilmeden bunu diyorum.Çünkü herhangi bir aşk durumunu kadının bakış açısıyla göremiyoruz.500 days of summer’da da olduğu gibi bu durum kadın karaktere negatif bakmamıza neden olabiliyor.Bilinçli mi bilinçsiz mi yapıldığı bilinmez ama tamamen erkek romantizmi bakış açısıyla anlatıldıklarını bilmemiz gerek.Ve hiçbir şekilde karşı cinsi zan altında bırakmak gibi bir niyetinin de olduğunu zannetmiyorum.Sadece varsayımsal bir şekilde oluşturulmuş gerçek hayattan beslenen kadın-erkek durumlarının erkek bakış açısıyla anlatılmasından ibaret bir film.Keşke kadın yönetmenlerin ve kadın senaristlerin sektörde adları daha ön plana çıksa ve  kadın bakış açısıyla anlattıkları örnekleri çokca izlesek böylelikle orta noktayı daha net görebiliriz.

blue-valentine
Filmde Ryan Gosling’in canlandırdığı Dean karakterini Masumiyet’teki Bekir karakteriyle çokca benzeştirdim.Zira Bekir’in de karşılıksız sevgisi ile hayatını mahvetmesini izlerken kadının ona karşı her zaman mesafeli olduğunu görüyoruz.Dean de hiçbir şekilde önceden planları arasında olmayan aile kurmak,baba olmak gibi durumları sırf sevdiği için göğüs germiş ve cok da sevmediği şeyleri sever hale gelmişti.

Blue-Valentine-Reviews
Bekir yıllarca Uğur’un peşinden umarsızca koşup durmuş tüm hayatını silip atmış ama karşısında Uğur’un saçının teline bile karşılıklı şehvet ile dokunamamıştı.Cindy ile Dean arasında da bu tensel gerilimi çokca hissediyoruz.Özellikle aşksızlık durumlarında bu çok net anlatılıyor bu tensel gerilim.Bekir’in Uğur’u değiştiremeyeceğini anlayınca kendine “Oğlum Bekir bu yol senin yolun.çekeceksin bu yolu” sözü aynı şekilde Dean’de de vücut buluyor.Artık ayrılmalarına ramak kala sen ne istiyorsan ben o olurum,söyle bana demesi kendini aşkı uğrana kendini her türlü değiştirebileceğin işareti.Yeri geldiğinde de Bekir de Dean de aşkları uğruna her şeyi yapanlardır zamanı geldiğinde de çekip gitmesini bilenlerdir.Bu noktalardan bakınca bir erkeğin duyguları üzerinden karşılıksız aşkı çok güzel tarif etmişlerdir.Benim gözümde türk sinemasının en iyi 3 filminden biri olan “Masumiyet” ile benzeştiğinden her ne kadar klişe durumları da anlatsa Blue Valentine son derece başarılı bir film..İzlenilsin,izlettirilsin..

blue-valentine_120508

Adalet Yerini Buldu

Daha önceden haberini vermiştim bu yıl Altın Portakal ödüllerinde 1979-80 yıllarında verilemeyen ödüller bu yıl adalet yerini bulurcasına verildi..79 yılının sansürcü anlayışına tepki olarak verilmeyen ödüller ve 80 yılındaki darbe nedeniyle sekteye uğrayan yıllardaki filmlere itibarları iade edildi.


GEÇ GELEN ÖDÜLLER 
1979 
Film: Demiryol/ Yusuf İle Kenan
Yönetmen: Yavuz Özkan-Demiryol
Senaryo: Onat Kutlar ve Ömer Kavur-Yusuf İle Kenan
Müzik: Arif Erkin-Kanal
Kadın Oyuncu: Sevda Ferdağ-Seninle Son Defa
Erkek Oyuncu: Fikret Hakan-Demiryol
Yardımcı Kadın Oyuncu: Sevda Aktolga- ‘Bebek’ ve ‘Demiryol’
Yardımcı Erkek Oyuncu: Kamuran Usluer-Kanal
Çocuk Oyuncu: Cem Davran- Yusuf İle Kenan



1980 
Film: Sürü-Zeki Ökten
Yönetmen: Zeki Ökten-Sürü ve Düşman
Senaryo: Başar Sabuncu -Adak
Müzik: Zülfü Livaneli-Sürü
Kadın Oyuncu: Melike Demirağ -Sürü, Güngör Bayrak-Düşman
Erkek Oyuncu: Tarık Akan-Adak ve Sürü, Aytaç Arman- Düşman
Yardımcı Kadın Oyuncu: Fehamet Atila- Düşman
Yardımcı Erkek Oyuncu: Tuncel Kurtiz- Sürü



4 Eylül 2011 Pazar

Yaşlanıyor muyuz ne?

american pie 12 years later

Bir neslin bilinçaltındaki cinselliği gün yüzüne çıkarmış baş yapıt:) Ekip 12 yıl sonra tekrar bir araya gelmiş bu foto için..