13 Temmuz 2011 Çarşamba

Daha iyi bir dünya var mıdır? yoksa mümkün müdür?

haevnen-dp Son akademi ödüllerinde yabancı dilde en iyi film seçilen Haevnen(In a better world-Daha iyi bir dünyada) Susanna Bier’ın mükemmel yönetimiyle iyi-kötü kontrastını afrika-danimarka ekseninde çok iyi harmanlıyor.Birbirinden alakasız konuları insanlığın ortak kaygılarından yola çıkarak hem farklı bir görsel sunuyor hem de zengin bir alt metin sunuyor.Bir tarafta içecek suya dahi tüm insani gereksinimlere muhtaç kaosun beşiğinde yaşam savaşı veren afrika halkı ,ki hangi ülke olduğu belirtilmiyor bütün afrikaya özgü olduğu vurgulanıyor böylece,diğer taraftan da medeniyetin beşiği denilen Avrupa’nın içinde her türlü istatistiğiyle yaşamak için en çok arzulanan yerlerinden biri olan Danimarka’da insanların ölüm-yaşam-cesaret-adalet ekseninde savrulmalarını ve hezeyanlarını izliyoruz.

haevnen2.ashxWEB-f198a   

Öncelikle temel olarak her iki ülke, her iki kıta ve daha doğrusu birbirinden tamamen zıt her iki dünya arasında köprü vazifesi gören muhtemelen birleşmiş milletlerde gönüllü olarak çalışan Elias’ ın doktor babası Anton son derece komformist ve sofistike hayatından kaosun merkezine inercesine gittiği doktorluk işinde ve geride bıraktıklarından kaynaklanan boşlukta olma hissini çok iyi yansıtıyor. Geride bıraktığı kimlik bunalımındaki büyük oğlu Elias ve küçük oğlunun yanı sıra eşiyle de bu ayrılığın tüm zorluğunu evliliklerinde hissediyor. Elias’la yolları kesişen annesini kanserden yeni kaybetmiş ve bunun faturasını babasına çıkartan Christian Londra’dan kesin dönüş yaparak Danimarka’ya gelişiyle başlıyor her şey.Medeni bir toplumda olsa Danimarka’da bir İsveçli olarak yabancılaşmanın acısını yaşayan ve okuldaki belalı tiplerin hayatını zindan ettiği Elias, Christian’ın gelişiyle farklı bir kimliğe bürünüyor.Hele hele Christian’ın cesaretiyle birlikte çocuk olmasına karşın adaleti sorgulamayı bırakıp uygulamaya geçmeleri filmdeki her şeyin başlangıcı oluyor.

in-a-better-world-08

Haevnen kendini medeniyetin merkezi sanan batı toplumunun içinde bulunduğu ruhsal boşluğu ve şiddetin nedenselliği üstüne son derece çarpıcı bir film.Yabancı dilde en iyi film oskarını da hak ederek aldığı şüphesiz.Danimarka’ nın o inci gibi işlenmiş tabiatına ters düşecek düzeyde insanların içini kapsayan huzursuzluğu anlamak çok önemli.Afrika gibi,asya gibi ya da bizim yaşadığımız Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasının kaos kültürünün aksine modern dünyanın getirdiği bütün nimetlere sahip olsalar bile tüketim toplumunun bir sonucu olarak maneviyata dayanmayan bir toplum düzeni var olduğu ve kendilerini içsel dolduramamalarının sonucu olarak ruhsal ve toplumsal kişilik bozuklukları ortaya çıkıyor.Annesini kaybetmiş ilkokula giden bir bireyin ölümü ve adaleti daha içinde anlamlandıramamışken yaşadığı trajediyle bastırdığı şiddetin ortaya çıkması normal karşılanacak bir durum.Ama bunun çözümü konusunda anne ve babalarının çözümleri medeniyet dedikleri dünyada açıkcası çokda  işe yaramadığını gözlemliyoruz.Yaşına başına bakmadan kendince haklı bir adalet sistemi kuran Christian gösterdiği tutarlılık adına son derece tehlikeli bir portre sunuyor ve genç oyuncu William Jøhnk Nielsen bunu çok başarılı bir şekilde perdeye yansıtıyor.

in-a-better-world-haevnen-4

Burada kilit rol Afrika’daki bir kampta ki doktorluk yapan Elias’ın babası Anton. Hareketlerinde gösterdiği tutarlılık bakımından içlerinde en medeni olan insan görüntüsü sunuyor. Şiddete karşılık şiddet gösterilmeyeceğini ve diğer türlü asla bitmeyeceğini aksine daha da körükleyeceğini göstermesi açısında son derece iyi bir portre sunuyor bizlere. Gerçi kendisi de savunduğu inançları ve karşısına çıkan durumlar arasında çokça bocaladığı oluyor ama en nihayetinde bütün yaptıkları filmin adına yakışır bir şekilde daha iyi bir dünyada yaşasaydık göstermemiz gereken davranışların daha doğrusu kişisel olarak bunun imkansızlığını savunan benim düşünceme göre  ütopyaya ulaşır şekilde çözülüyor bütün olaylar. Filme karşı çoğu eleştirinin çıkış noktası olarak da çoğunlukla bu gösteriliyor.Filmde olay örgüsünün klasik Hollywood sinemasının kuralı gibi iyilerin kazanmasıyla çözülüşünün filme pek oturmadığını düşünüyor çoğu insan ve pek yadırgandığı görülüyor. Evet sinema dili olarak çok çarpıcı bir dili var ama sonlara doğru gerilimin azalması  hayal kırıklığı yaratıyor olabilir ya da daha cesur bir anlatımla filmi çarpıcı bir şekilde izlemek isteyen olabilir ama buna karşı film en önemli savını zaten isminde veriyor. Daha iyi bir dünyada yaşasaydık bunlar olurdu ancak.Evet anca ismi gibi koca bir ütopyada olabilirdi bütün bunlar.Ama yinede umudu kaybetmemek gerek zira şairin dediğinin aksine medeniyette öyle tek dişi kalmış canavar değil.İnsanlık için tek kurtuluş yoludur.

haevnen4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder