28 Temmuz 2011 Perşembe

Eski Zaman Olur (i)ki

Bill-Murray Bill Murray

Drew-Barrymore-and-Steven-Spielberg-on-the-set-of-ET  Drew Barrymore,Steven Spilberg E.T. setindeBruce-Lee-and-Brandon-LeeBruce Lee ve Brandan LeeCharlie-ChaplinCharlie ChaplinCharles-Bukowski-and-Sean-PennCharles Bukowski,Sean Pennsmy8mwDustin Hoffman Alfred-Hitchcock-throwing-some-horns Alfred “devilhorn” Hitchcock   Clint-Eastwood Clint Eastwood

Jodie-FosterJodie Foster

Marlon-Brando-on-the-set-of-One-Eyed-JacksMarlon Brando “One Eyed Jack” setindeAlfred-Hitchcock-James-Gregory-and-Vincent-PriceHitchcock,James Gregory,Vincent PriceEdward-Norton-David-Fincher-and-Brad-PittEdward Norton,David Fincher,Brad Pitt

Elizabeth-Taylor-4Elizabeth Taylor

Heath-LedgerHeath Ledger

Michael-Douglas-and-Kirk-DouglasKirk Douglas,Michael Dougles

Johnny-DeppJohnny Depp

Jerry-Lewis-Robert-De-Niro-and-Martin-Scorsese-on-the-set-of-The-King-of-ComedyJerry Lewis,Robert De Niro,Martin Scorsese

Winona-Ryder-and-Alec-Baldwin-on-set-of-BeetlejuiceAlec Baldwin,Winona Ryder Beterböcek setinde

Jean-Paul-BelmondoJean Paul Belmondo

Sophia-Loren1  Sophia Loren

Tim-Roth-and-Harvey-Keitel-on-the-set-of-Reservoir-DogsTim Roth,Harvey Keitel Rezervuar Köpekleri setinde

Stanley-Kubrick-and-Malcolm-McDowellStanley Kubrick, Malcolm McDowell

 Donald-SutherlandDonald Sutherland

Woody-Allen-2Woody Allen

                       Steven-Speilberg-Martin-Scorsese-Brian-De-Palma-George-Lucas-and-Francis-Ford-Coppola       

                           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ve babalar;  Spielberg,Scorsese,De Palma,Lucas,Coppola

21 Temmuz 2011 Perşembe

Film bitti mi?

l-jean-luc-godard-cb8ae0fa Jean- Luc Godard alternatif sinemanın ele avuca sığmaz dahisi.Yeni dalga akımının en sağlam yönetmeni diyebilirim.60’larda bir avuç sinemacı ile birlikte o zamana kadar geçerli olan bütün kuralları yıkıp kuralsızlığın destanını yazan gerçek anlamda bir “auteur”.Gerçi adını anmamızın sebebi kendini auteur olarak görmemesi.Son filmi “Film Socialisme/Sosyalizm”’in İngiltere’de vizyona girmesiyle Guardian’dan Fiacchra Gibbons’la yaptığı röportajda yine kendinden beklenecek ölçüde şaşırtıyor bizi.Bahsi geçen konuşmadan bir alıntı olarak “Film bitti. Kimsenin bu konuya gerçekten eğilmemesi çok üzücü. Ama şimdi ne yapmalı? Zaten cep telefonlarıyla falan artık herkes bir ‘auteur’” demesi ve üstüne bir zamanlar auteur olduklarına inandıkları ama aslında öyle olmadıklarını da ekliyor.Özellikle kapitalist burjuva sınıfına ait herşeye karşı olduğunu belirten Godard aynı şekilde seçkinci sınıfın sanatı kendi tekellerine almak için türetilen telif kavramına da karşı olduğunu çok net ortaya koyuyor.Zira son filmini gösterime girmeden bir gün önce youtube’a koyduğu bir gerçek.

Son söyledikleri de hayli ilginç ve ironik.Yunanistan’daki mali krizle ilgili kimsenin bakamayacağı bir yönden kendine yakışır bir yöntem sunuyor bizlere. Üstad der ki “Yunanlar bize mantığı armağan etti, bu yüzden onlara borçluyuz. O büyük ‘bu nedenle’ lafını ilk kez Aristo ortaya çıkarttı. Artık bunun bedelini ödemeye başlasak iyi olacak. Bu kelimeyi her kullandığımızda Yunanistan’a 10 avro bağışlasak kriz bir günde biter."

Sen çok yaşa üstad..

jean-luc-godard_82304

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Gerçekliliğin Bir adım Ötesi

Sinema aslına bakarsanız tamamen gerçeklik-sanallık algısı üzerine kurulmuştur.Gerçek olmayan birşeyi sırf gerçekmiş gibi algılatmak üzeredir bütün bu tantana.İlk sinema filmi olarak kabul edilmiş trenin gara girişi görüntüsünü gerçek sanan izleyicinin verdiği tepkiyi bekler her sinema yapımcısı.Perdedeki görüntü ne kadar gerçek olarak algılanırsa sinema yapımcısının isteğide bu yöndeyse tabi ki hedef on ikiden vurulmuş olur.Burda tabi ki de kurgusal sinemayı kastediyorum zira belgesel ve ya gerçek görüntüler önceden belirtildikleri için hakikaten gerçektir bunu biliyoruz,izlerkende ona göre programlıyoruz kendimizi.Neyse gelelim esas konumuzu son yıllarda teknolojinin de ilerlemesiyle ortaya yeni bir terim çıktı.Augmented Reality denen tam türkçesi sözlükte tam oturmamakla birlikte Çoğaltılmış ve ya Zenginleştirilmiş Gerçeklik olarak söyleyebileceğimiz yeni dünyanın gerçeklik anlayışı.Teknolojinin ilerlemesinin de yanı sıra tüketicinin de buna kolay ulaşmasının sonucu olarak artık hepimiz tam teçhizatlı kameraman Cevat kelle gibi geziyoruz.Telefonun yanısıra kamera, internet, müzik çalar derken ayaküstü herşeyi yapar durumdayız artık.Basitçe anlatmak gerekirse telefonun kamerası yardımıyla o anki canlı gerçek görüntünün üstüne yardımcı programlarla desteklenmesı durumu.Bunun en bilinen ilk örneği de maçlarda oyuncu frikik kullanacağı zaman 9.15 çizgisini oluşturan çemberin canlı görüntüyle ortak gözükmesi durumu.

işte bu teknolojinin sinemaya uyarlanışı böyle harika oluyor..

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Daha iyi bir dünya var mıdır? yoksa mümkün müdür?

haevnen-dp Son akademi ödüllerinde yabancı dilde en iyi film seçilen Haevnen(In a better world-Daha iyi bir dünyada) Susanna Bier’ın mükemmel yönetimiyle iyi-kötü kontrastını afrika-danimarka ekseninde çok iyi harmanlıyor.Birbirinden alakasız konuları insanlığın ortak kaygılarından yola çıkarak hem farklı bir görsel sunuyor hem de zengin bir alt metin sunuyor.Bir tarafta içecek suya dahi tüm insani gereksinimlere muhtaç kaosun beşiğinde yaşam savaşı veren afrika halkı ,ki hangi ülke olduğu belirtilmiyor bütün afrikaya özgü olduğu vurgulanıyor böylece,diğer taraftan da medeniyetin beşiği denilen Avrupa’nın içinde her türlü istatistiğiyle yaşamak için en çok arzulanan yerlerinden biri olan Danimarka’da insanların ölüm-yaşam-cesaret-adalet ekseninde savrulmalarını ve hezeyanlarını izliyoruz.

haevnen2.ashxWEB-f198a   

Öncelikle temel olarak her iki ülke, her iki kıta ve daha doğrusu birbirinden tamamen zıt her iki dünya arasında köprü vazifesi gören muhtemelen birleşmiş milletlerde gönüllü olarak çalışan Elias’ ın doktor babası Anton son derece komformist ve sofistike hayatından kaosun merkezine inercesine gittiği doktorluk işinde ve geride bıraktıklarından kaynaklanan boşlukta olma hissini çok iyi yansıtıyor. Geride bıraktığı kimlik bunalımındaki büyük oğlu Elias ve küçük oğlunun yanı sıra eşiyle de bu ayrılığın tüm zorluğunu evliliklerinde hissediyor. Elias’la yolları kesişen annesini kanserden yeni kaybetmiş ve bunun faturasını babasına çıkartan Christian Londra’dan kesin dönüş yaparak Danimarka’ya gelişiyle başlıyor her şey.Medeni bir toplumda olsa Danimarka’da bir İsveçli olarak yabancılaşmanın acısını yaşayan ve okuldaki belalı tiplerin hayatını zindan ettiği Elias, Christian’ın gelişiyle farklı bir kimliğe bürünüyor.Hele hele Christian’ın cesaretiyle birlikte çocuk olmasına karşın adaleti sorgulamayı bırakıp uygulamaya geçmeleri filmdeki her şeyin başlangıcı oluyor.

in-a-better-world-08

Haevnen kendini medeniyetin merkezi sanan batı toplumunun içinde bulunduğu ruhsal boşluğu ve şiddetin nedenselliği üstüne son derece çarpıcı bir film.Yabancı dilde en iyi film oskarını da hak ederek aldığı şüphesiz.Danimarka’ nın o inci gibi işlenmiş tabiatına ters düşecek düzeyde insanların içini kapsayan huzursuzluğu anlamak çok önemli.Afrika gibi,asya gibi ya da bizim yaşadığımız Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasının kaos kültürünün aksine modern dünyanın getirdiği bütün nimetlere sahip olsalar bile tüketim toplumunun bir sonucu olarak maneviyata dayanmayan bir toplum düzeni var olduğu ve kendilerini içsel dolduramamalarının sonucu olarak ruhsal ve toplumsal kişilik bozuklukları ortaya çıkıyor.Annesini kaybetmiş ilkokula giden bir bireyin ölümü ve adaleti daha içinde anlamlandıramamışken yaşadığı trajediyle bastırdığı şiddetin ortaya çıkması normal karşılanacak bir durum.Ama bunun çözümü konusunda anne ve babalarının çözümleri medeniyet dedikleri dünyada açıkcası çokda  işe yaramadığını gözlemliyoruz.Yaşına başına bakmadan kendince haklı bir adalet sistemi kuran Christian gösterdiği tutarlılık adına son derece tehlikeli bir portre sunuyor ve genç oyuncu William Jøhnk Nielsen bunu çok başarılı bir şekilde perdeye yansıtıyor.

in-a-better-world-haevnen-4

Burada kilit rol Afrika’daki bir kampta ki doktorluk yapan Elias’ın babası Anton. Hareketlerinde gösterdiği tutarlılık bakımından içlerinde en medeni olan insan görüntüsü sunuyor. Şiddete karşılık şiddet gösterilmeyeceğini ve diğer türlü asla bitmeyeceğini aksine daha da körükleyeceğini göstermesi açısında son derece iyi bir portre sunuyor bizlere. Gerçi kendisi de savunduğu inançları ve karşısına çıkan durumlar arasında çokça bocaladığı oluyor ama en nihayetinde bütün yaptıkları filmin adına yakışır bir şekilde daha iyi bir dünyada yaşasaydık göstermemiz gereken davranışların daha doğrusu kişisel olarak bunun imkansızlığını savunan benim düşünceme göre  ütopyaya ulaşır şekilde çözülüyor bütün olaylar. Filme karşı çoğu eleştirinin çıkış noktası olarak da çoğunlukla bu gösteriliyor.Filmde olay örgüsünün klasik Hollywood sinemasının kuralı gibi iyilerin kazanmasıyla çözülüşünün filme pek oturmadığını düşünüyor çoğu insan ve pek yadırgandığı görülüyor. Evet sinema dili olarak çok çarpıcı bir dili var ama sonlara doğru gerilimin azalması  hayal kırıklığı yaratıyor olabilir ya da daha cesur bir anlatımla filmi çarpıcı bir şekilde izlemek isteyen olabilir ama buna karşı film en önemli savını zaten isminde veriyor. Daha iyi bir dünyada yaşasaydık bunlar olurdu ancak.Evet anca ismi gibi koca bir ütopyada olabilirdi bütün bunlar.Ama yinede umudu kaybetmemek gerek zira şairin dediğinin aksine medeniyette öyle tek dişi kalmış canavar değil.İnsanlık için tek kurtuluş yoludur.

haevnen4

Yeniden Altın Koza

adana altın koza

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yıl 18.’si düzenlenecek Adana Altın Koza festivalinde juri başkanlığı ve yaşam boyu onur ödülü alacak kişiler açıklandı.17-25 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde bu yılki Ulusal uzun metraj film yarışmasının juri başkanlığını Derviş Zaim yapacak.Derviş Zaim daha önceki yıllarda Filler ve Çimen,Nokta ve Cenneti Beklerken ile bolca Altın Koza ödülü kazanmıştı.24 Eylül akşamı verilecek ödüllerde diğer yıllara nazaran kesenin ağzı iyice açılmış ve en iyi film ödülünün sahibi 350.000 tl ödülünde sahibi olacak.Tabi ödülün esas amacı sanatsal değerini onurlandırmak olsada bu tür ödüller de sinemanın sektörlerşmesi adına kayda değerdir.

Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ın açıkladığı yaşam boyu önur ödülleriyle iise bu sene Kadir İnanır,Nebahat Çehre ve yönetmen Ali Özgentürk onurlandırılacak.Onur ödülleri 17 Eylülde açılış töreninde takdim edilecek.Uzun yıllar sinema anlamında sessizliğe bürünen Adana son zamanlarda sinemanın canlanmasıyla tekrar adından söz ettirmeye başlamış ve son bir kaç yılda Altın Koza ödülleri tekrardan verilmeye başlanmıştı.Antalya’yla beraber yaz aylarında verdikleri ödüllerle sinemanın lokomotifi olan Adana yetiştirdiği önemli sinemacılarla da hep sinemanın merkezinde yer almıştı.

fedea746cd0ecb257a1249d3a2a80bb1_XL

Türk Sineması Dünya Turunda

seattle film festivali logo

Yakın zamanda büyük bir atağa geçen Türk sineması dünya festivallerinde de boy göstermeye devam ediyor. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes film festivalinin gediklisi olmasıyla ve en son aldığı juri büyük ödülü ile doruk noktasına ulaşan filmlerimizin başarı okyanusun öteki tarafında da duyulur olmaya başladı.Bugün sona eren Seattle Uluslararası Film Festivalinde son dönem sinemamızın ödüllü filmleri boy gösterdi.Semih Kaplanoğlu’nun Altın Ayı ödüllü filmi BAL,yine Reha Erdem’in bol ödüllü filmleri Kosmos ve Beş vakit, Altın portakallı Çoğunluk bu yıl Seattle seçkisinde kendine yer buldu.Okyanusu aşan bu ilgi karşısında ne kadar övünsek azdır.Gerçi bu övünme işini genel anlamda kanımızda olan bir şekilde fazlasıyla abartarak yapsakta sinema anlamında verdiğimiz örneklere bakınca dünya sinemasında saygın bir konumda olduğumuzu gözardı etmememiz gerekir.Bir ulus sinema perdesinde en net bir şekilde görülebilir.Ülke olarak ortaya çıkardığımız çok iyi ve çok kötü yapımlar arasındaki uçuruma bakarak aslında çokca sosyolojik çıkarımlar elde edebiliriz.Aynı İran sinemasın da olduğu gibi ülkenin dışarıdaki algısını(ki çoğu zaman yanlış anlaşılandır) değiştirmek adına çok önemlidir bu tarz festivaller. Kalıplarımızı yıkmak ve üstümüze yapışan dünyayla entegre olamıyan toplum yaftasını yıkmak için en büyük silahımız sanatımız ve özellikle sinemamızdır.Çünkü bir ulus en iyi perdesinden yansır.

seattle film festivali

9 Temmuz 2011 Cumartesi