2 Nisan 2010 Cuma

Gitmesek de o köy bizim köyümüzdür

iki-dil-bir-bavul2

 

 

 

 

 


Orda bir köy var uzakta diye başlar sözleri,çocukluğumuzun şarkısı.Gitmeksek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür der.Kendimize uzak insanları unutuşumuzun ayıbını göstermelik sevgi gösterisi için günah çıkarıyormuşcasına benimseriz onları bizim köyümüz diyerek.Ama ne giden vardır ne soran .Ta ki hayatını eğitime adamış heyecanlı cefakar öğretmenler atanana kadar.Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan'ın yönetmenliğinde bir Türkiye gerçeğini yüzümüze çarpıyor İki Dil Bir Bavul.Efsane der ki Tanrılar Babil’in krallarına kızıp en büyük gazap olarak yeryüzüne 72 dil gönderdiler çünkü kimsenin birbirini anlamadığı yerde kaos kaçınılmazdı.O gün  bu gün her millet farklı dil konuşur oldu.72 dile gerek yok aslında iki dil de yetiyor birbirini anlamamaya.

Belgesel-kurmaca karışımı son derece yalın sinema dili sayesinde hiçbir tarafa yaranmaksızın sadece gerçeğin perdeye yansımasını destansı bir güzellikte başarıyor bu film.Yeni öğretmen olmuş denizlili Emre Aydın öğretmen doğuda bir köye tayin olur.Köy hiçbir şeyin olmadığı bir köydür.Öğretmenimiz en azından suyum olur diye umut ederek gelmiştir köye ama maalesef yoktur.Ara sıra gitmesine rağmen elektrik vardır sadece.Okulun ilk günü kimse okula gelmez çünkü çocukların kimisi tarlaya gitmiştir kimisi evde küçük kardeşlerine bakmaktadır.Öğretmenimiz ilk iş olarak kapı kapı gezip tüm çocukları okula getirmeye çalışır.Okul dediysek de kapısı tam kapanmayan tüm sınıfların tek bir odaya sığdıkları küçük bir binadır.Heyecanlı yeni mezun öğretmenimiz tüm şevkle öğretmeye başlayacakken acı gerçeği yaşar.Çoğu birinci sınıf öğrencisi türkçe bilmemektedir.İlk iş türkçe öğretilecektir ama nasıl?

iki-dil-bir-bavul 

Aynı coğrafyada yaşayıp aynı dili konuşamayanların dramı bu İki Dil Bir Bavul.Gerçi aynı coğrafya diyoruz ama sadece haritada bir bütünlük var okul duvarlarında asılan, daha resmi tabirle sadece ders kitaplarında kalmıştır misakı milli.Ama gerçek tüm çıplaklığıyla farklı.Bir bavulla temsil edilen gitme mevzusu yılmaz erdoğan’ın şiirinde dediği gibi bir  ‘bir ülkeden bir iç ülkeye’ yolculuk bu aslında.Hiçbir artniyet aranmaksızın gerçeğin acı yüzüdür bu.Büyük apartmanların yanında tüm imkanların elinin altında olduğu batıdan,suyu bile olmayan köye geliş, nasıl aynı olabilir coğrafyalar? Binlerce yıllık kardeşliğin üstüne her dakika santim santim uzaklaştığımız yakınımızdır aslında oralar.Şartlar oldukça  zordur,ama tüm bu olanaksızlıklar içinde yaşama dair çırpınışlar takdire sayandır.Veli toplantısında ailelerin “elimizden gelen bu,kusurumuz varsa affola” diyerek şartları kabullenişi ve ama yenilmeyişidir takdiri hakeden.Mesela Zilkif vardır,Rojda vardır hayatında hiç sincap görmeden sincap hikayesini okumaya çalışan çocuklardır bunlar.

’Na’nın hayır olduğunu öğrenen öğretmene ‘sen de yabancı dil öğreniyorsun burda’ diye tüm içtenliğiyle takılan yurdum insanıyla beraber burdaki yabancı kelimesinin korkuçluğunu farketmeliyiz ve yıllardır açılan arayı kapatmalıyız.Bu iki dil yabancı dil değildir,anca birbirinin kardeşidir.Tek çare anlamaya çalışmaktır birbirimizi…
2dil-1bavul

Ne güzel demiş Can Baba;

en uzak mesafe ne afrika'dir,
ne çin,
ne hindistan,
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan. ….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder