20 Mart 2010 Cumartesi

Bir Yudum Süt

4346-süt Berlin’den Altın Ayı ödüllü yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf üçlemesinin ikinci filmi : “SÜT”.Kasaba hayatına karşı gelerek şehirde yaşamayı seçen Yusuf’un annesinin ölümü ile kasabaya dönüşü ve yeni duygulara ufuk açmasını üçlemenin ilk bölümünde Yumurta’da izlemiştik.Geriye doğru ilerleyen hikayede Yusuf’un gençlik yılları anlatılıyor.Üniversite sınavını kazanamamış,annesi ile beraber yaşayan,evin geçimini sağlamak için annesinin sağdığı sütleri satarak geçinen bir kasaba gencidir.Babasına dair sadece bir karede evlilik fotoğrafı görüyoruz.Onun dışında hikayedeki yeri belli belirsizdir.Bunların yanında şiir ve edebiyatla ilgilenen Yusuf hali hazırda bunulan sorunlara ek olarak gençliğinin getirdiği bastırılmış dürtüler ve zıddı olarak kültürel ve sanantsal gelişiminin arasında kalır.Kasaba yaşamının tekdüzeliğinden sıkılıp kaçacak yollar aramaktadır.Bu bir kaç yolla olur.Ya üniversiteye gidilir ya da askere.Her iki kurtuluş yolu da kapanınca bir başka çıkış yolu arar.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var.Herkesin kolayca erişebildiği,eleştirmenin kolay olduğu sinema sanatında bu tür filmler başka bir yerde dururlar.Milyon dolarların dolaştığı bir sektörde eleştiri mekanizmasının para üzerinden ölçülemeyeceği gibi piyasa filmleri kuşatması altında kalıp başka bir tür yokmuş gibi davranmak insafsızlık olur.Hollywood ve Yeşilçam sineması ile büyümüş bir kuşağın aksini araştırması,görmesi,izlemesi pek beklenen bir durum değildir ama sinemayı halen bir sanat ürünü olarak gören sinema tutkunları için bu tür filmler her zaman olacaktır ve içi boş bol aksiyonlu gişe filmlerinden daha çok şey anlatacaklardır.295001286489f1087fe1cb5

Süt filmine gelecek olursak öncelikle Semih Kaplanoğlu’nun sinema anlayışını bilmek gerekir.Bir röportajında belirttiği gibi “elimde olsa filmlerimi daha da  basitleştirmek isterim.” diyerek filmlerindeki yalın sinema dilini savunur.Çoğu kişinin filmin temposuzluğu üzerinden getirdiği eleştiriyi aşan boyutta mennuniyetsizlik aslında kendi içlerinde bir sinema filmine biçtikleri rolün de açıklayıcısı.Onlara göre bir film eğer sinemada izlenmişse verilen paranın ve harcanan zamanın hakkını vermeli,aynı şey alınan dvd’nin de karşılığını vermesi.Evet bu işe bir ‘business’ açısından bakarsak arz talebe göre şekillenmeli ve müşteriyi tamamen tatmin etmeli.Ama bu film bir business ürünü değil.Çünkü bu fim izleyene herşeyi söylemeyerek düşünmelerini ve sorgulamalarını istiyor.Zaten sinemanın ya da  daha geniş bakarsak sanatın temel rolü bu değil mi.Sinema eğer kişiye aynada kendini göstermekse kişi bulmalı kendini perdede.Recep İvedik’in gişede neden zirvede olduğunu anlamak gerek.Geçenlerde bir sinema yazarı şöyle yazmıştı yanlış hatırlamıyorsam.”Herkesin içinde Recep İvedik gibi bir hayvan olmalı ki perdede gördüğüne yakınlık hissediyor.”

Süt’te ise Yusuf’un kasaba hayatı içinde kapana kısılmışcasına yaşadığı ikilem.Bir dergide yayınlanacak kadar iyi şiir yazan Yusuf kültürel birikimin üstüne geleceğin belirsizliği eklenince hayata karşı bir boşlukta hissediyor kendini.Askerlik her ne kadar kişide istemsizlik yaratsa da kasabadan kısa süreli kurtuluştur ya da toplumda askerlik ile çizilen erkek olma durumunu belirtir.Ya okuyacaktır ya askere gidecektir ya kahvede pinekleyecektir ya da zorunluluktan sevmediği bir işte çalışacaktır.Son sahnede gözümüzü kör eden ışıkla hangisini seçtiğini görürüz.

2949160811a48a52a13fofb7

Süt’te ayrıca felsefik ve alegorik bir altyapı da görmek mümkün.Anadolu ve islam mistisizminde yılan ve süt bolca yer alır.Adem ve Havva’ya ilişkin efsanelerde yasak elmayı yemeleri için akıllarını çelen yılan çoğu kültürde günahla eşdeğerdir.Aynı zamanda tıptaki gibi simgesi gibi saflık,temizlik simgesi de sayılır.Bunun nedeni de süte olan düşkünlüğüdür.Açılış sekansındaki başaşağı asılmış kadının ağzından yılan çıkması bir efsaneye göre evlilik dışı bir ilişkiye sahip kadınların içinde yılan olduğudur.Bunu gidermenin yolu da kaynayan bir kazan sütün üstüne kadını başaşağı asmaktır.Eğer içinde günahla özdeşleşmiş bir yılan varsa süte doğru gelecektir.Eğer ilk sahnedeki kadını anne Zehra olarak yorumlarsak babaya dair bir ipucu bulmuş oluruz. Aynı şekilde saflığa ve temizliğe gelmeyi de simgeler yılan,yaptığı kötülükten sonra bacakları yok edilerek onun cezasını sürdürür.

Bu ve bunun gibi metaforik yüklemelerle Süt bilinmeyen daha birçok yorumlanmaya açık yönüyle hayatın her döneminde izlenmeli.Filmin değişmesinden değil algılarımızın değişmesinden dolayı mutlaka farklı anlamlar çıkaracağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder