27 Ekim 2009 Salı

2009 Altın Portakal kazananlar , kaybedenler





En İyi Film: “Bornova Bornova” - “Kosmos”

En İyi İlk Film: “İki Dil Bir Bavul”

En İyi Yönetmen: Reha Erdem - “Kosmos”

En İyi Senaryo: Onur Ünlü - “Beş Şehir”

En İyi Erkek Oyuncu: Öner Erkan - “Bornova Bornova”

En İyi Kadın Oyuncu: Nergis Öztürk - “Kıskanmak”

En İyi Kurgu: Erkan Tekemen - “Bornova Bornova”

En İyi Sanat Yönetmeni: Zeynep Koloğlu - "Usta"

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu - “Kara Köpekler Havlarken”

En İyi Yardımcı En İyi Müzik: Mehmet Erdem ile Özgür Akgül - “Deli Deli Olma”

En İyi Görüntü Yönetmeni: Florent Herry - “Kosmos”


Ödül gecelesi ile ilgili sönüklük çok yazılıp çizildi.Yabancı film festivallerinin tüm görkemi ile festival kelimesinin hakkını verecek şekilde ödül gecelerinin düzenlenmesini yıllardır izleye izleye birşey öğrenemedik galiba.Gerek Venedik gerekse Cannes film festivali gibi avrupanın ve dünyanın belli başlı saygın film festivallerini diğerlerinden ayıran bu galiba.Altın portakalda ise aksine sanki zorunluluktan, istenmeye istenmeye yapılıyor havası hakim.Ödül alan sanatçıların giyim kuşamları,konuşma tarzları çoğu yerde de eleştirildi.Biz sanatçı adamız ,rahat adamız tavırları bir noktadan sonra yaptıkları işe,katıldıkları festivale çok da ihtiyaçları yokmuş havası veriyor.Tamam belki bir oscar,bir emmy,bir altın küre ödülleri gibi eğlence odaklı,ihtişamı yüksek yapılmayabilir ama hiç değilse sevilerek yapıldığı izlenimi verilmeli.Ödül vermeye çıkanlar biraz daha gayret edip daha iyi bir sunuş gerçekleştirebilirlerdi mesela.Erden Kıral Jüri başkanlığı yapacak kadar sinemaya emek veren biri olmasına karşın sunuşlarda biraz daha gayret edip daha iyi bir sunuş gerçekleştirebilirdi mesela.Kazanan isimleri cümle içinde belli edip sunmaya devam etmesi ,salondan yükselen sevinç sesleri üstüne cok anlamsız durdu.Tüm festivalde yarışan filmler tek bir şey için orda:kazanmak için.En iyi filmi açıklarken Bornova bornova'ya üvey evlat muamelesiyle cok da istenmeyerek veriliyormu hissi verilen ödülün imajını fena halde zedeledi ve bütün bu eksiklikler biriktikçe her yıl gitgide kötüleşiyor.İnan Temelkuran bir röportajında ,kıyafet konusunda takım elbise giyilmesi ile ilgili böyle bir zorunluluk olsa giyerdim açıklaması yapmış.Yani illa birinin zorlaması lazım.Bu festivallerin onlara rağmen değil,onlar için yapıldığını farketseler; ülke sinemasının dünya sinemasi önünde imajını olusturdugunu anlasalar daha güzel festivaller izleyebiliriz.

Mesela oscara az kaldı.bu iş nasıl yapılır bir baksınlar..hadi and oscar goes tooooooooo....

1 yorum:

  1. her işin bi standardının olması onun değerini artırır diye düşünüyorum.. bu yüzden giyim konusunda bir zorunluluk işe yarayabilir.. zaten bizim toplumumuz bazı şeyleri anca dayatmalarla uygulayabilen bi toplum değil mi?

    YanıtlaSil