29 Ağustos 2014 Cuma

Gerilimli bir kedi-fare oyunu


 
        A MOST WANTED MAN
“Gerilimli bir kedi-fare oyunu”
Yönetmen
Anton Corbijn
Yapımcılar
Andrea Calderwood
Simon Cornwell
Stephen Cornwell
Gail Egan
Türü
Gerilim
Oyuncular
Rachel McAdams
Robin Wright
Philip Seymour Hoffman
Willem Dafoe
Derya Alabora
Yapım Yılı / Süre
2014 / 121 dk.
İthalat / Dağıtım
Pinema
Vizyon Tarihi: Eylül 2014
KONU
Vahşice işkence görmüş yarı Çeçen, yarı Rus bir göçmen Hamburg’un İslam topluluğuna girer ve babasının haksız kazanılmış servetinde hak iddia eder. Alman ve ABD gizli servisleri konuya yakın ilgi gösterir. Zaman ilerleyip risk yükseldikçe bu en çok istenen adamın gerçek kimliğini ortaya çıkarma yarışı başlar. Ezilmiş bir kurban mı, yoksa yok etme eğilimli bir radikal mi?
John le Carré’nin romanından uyarlanan film, yürekleri durduran son sahnesine kadar gerilimle ilerleyen modern bir aşk, rekabet ve politikanın müthiş hikayesini konu alıyor.

YÖNETMEN ANTON CORBIJN:
Anton Corbijn, Şubat 2014’ye yaşamını kaybeden Philip Seymour Hoffman için; “O, bir devdi. Philip’in mirasına bakarken nereden başlamalı emin değilim zira kapsamı ve derinliği muazzam. Ancak bu, onun seçimleri hakkında çok şey anlatıyor.
O, bildiğim en iyi karakter oyuncusuydu. Oynadığı küçük rollere baktığınızda, o performanslarının da onu çağdaşlarından ayırdığını görebilirsiniz. Güçlü yanı, rolün içine girebilmesi ve kibirli olmayışındaydı. Aynı zamanda, sevdiği şeyden nefret de ederdi. Bu da onun lanetiydi. Performansları yüzünden kendini yiyip bitirirdi. Onun hakkını veren bir yazı yazma ihtimalim az ama çektiğimiz filmin hakkını verdiğimi düşünüyorum. Filmde gerçekten muhteşemdi ve bütün ilgimizi hak ediyordu. Onunla son derece gurur duyduğunu biliyorum. İki hafta önce karşılaştığımızda tekrar birlikte çalışmaktan bahsetmiştik. Bu konuda şöyle demişti: “Umarım bunu başka bir filmde tekrarlayabiliriz. Artık daha çok şey biliyoruz ve bence birlikte iyi mücadele eder ve sarsılmaz oluruz. Bu çok heyecanlı.”

İlk karşılaşmamız, 2011’de New York’ta Vogue için onunla birlikte yaptığım çekimdi. Bitişik otel odasında pantolonu düzeltilirken biz de filmden ve rolünden bahsettik. Elbette iç çamaşırlarıyla oturuyordu ama dikkatinin bu durumdaki absürtlüğe kaymasına hiç izin vermedi. İş hakkında ciddiydi. Yazık ki bu asla olmayacak. Filmin sonunu izlemeyi daha da zorlaştıran da bu.
-Anton Corbijn
3 Şubat 2014’te yayınlandı.
PRODÜKSİYON NOTLARI
Gerilimli, heyecanlı bir casus hikayesi ve bir yalnızlık portresi olan A MOST WANTED MAN, Hollandalı yapımcı Anton Corbijn’in (Kontrol, Centilmen) yönettiği üçüncü film. John le Carré’nin 2008 tarihli aynı adlı romanından uyarlandı. A MOST WANTED MAN’in yapımcı firması Potboiler Yapım, The Ink Factory ve Amusement Park. “A MOST WANTED MAN’in ilginç yanlarından biri de muhalifi olmaması” diye devam ediyor Cornwell (The Ink Factory’nin kurucusu ve sahibi). “Doğru olanı yaptığına inanan birçok kişi var ve hepsinin sebebi farklı. Hepsi tek bir merkezi amaç etrafında ters düşüyorlar ki o da, hepsinin farklı bir bakış açısıyla ve farklı sebeplerle istediği en çok istenen adam.”
Corbijn’in projeyi kendine özgü kılmasını sağlayan şeylerden biri de sonbahar çekiminde ısrar etmesiydi. Böylece başrol oyuncusu, Akademi Ödülü® sahibi Philip Seymour Hoffman’la çalışma imkanı buldu.
Corbijn şöyle espri yapar: “Filmde sonbahar havası ve sonbahar yapraklarının rengi olsun istedim. Philip yazın çalışmamak istiyordu. Ben de yapımcılara bunun için baskı yapmasını istedim!”
Stephen Cornwell “Roman ona ait ama film Anton’un olacak. Bu, onun desteklediği ve hoşuna giden bir dönüşüm.” der.
Kadronun ve ekibin çoğu için, Corbijn ve Philip Seymour Hoffman da dâhil olmak üzere, A MOST WANTED MAN le Carré’nin romanlarına giriş niteliği taşıdı.
Hoffman “Bu, genellikle daha gösterişli ve romantik tarzda anlatılan, devletler ve casus örgütleri hakkında insancıl bir hikaye.” diyerek gözlemde bulunuyor. “Bunda romantik bir şey yok. Kitap filmin içinde, ki bundan memnunum çünkü inanılmaz bir kitap.”


Hamburg’daki çekim
A MOST WANTED MAN’in hikayesi aynı zamanda Hamburg’un da hikayesi. Hamburg zengin, tarihi bir liman şehri. Avrupa’nın en zengin kodamanlarına uzun süre ev sahipliği yapmış. En yıkık dökük bölgeleri şu anda nazik bir seçkinleştirme sürecinden geçiyor. Burası yüzyıllarca göçmenleri ağırlamış. Özellikle de yakınındaki Türkiye ve Kuzey Afrika’dan gelenleri. Ancak 11 Eylül teröristlerinin şeytani planlarını istihbarat yetkililerinin gözlerinden uzak bir şekilde oluşturdukları yer olması, ahlaki bir panik ve yabancılara karşı güvensizlik yaratmış.

YÖNETMEN VE OYUNCULAR HAKKINDA
ANTON CORBIJN – Yönetmen
Anton Corbijn önceki iki uzun metrajlı filmin yönetmeni: Ian Curtis’in biyografik filmi Kontrol ve Avrupalı bir tetikçi filmi olan, George Clooney’nin başrolünü oynadığı Centilmen. Sonraki filmi, Life dergisi için James Dean’in fotoğraflarını çekmesi için görevlendirilen fotoğrafçı Dennis Stock hakkındaki Hayat olacak. Kendisi ayrıca oldukça başarılı bir fotoğrafçı, sahne tasarımcısı ve sanat ve klip yönetmeni. Bir fotoğrafçı olarak 15 kitap yayınladı ve büyük müze sergileri düzenledi. En çok Depeche Mode, U2 ve Tom Waits’le uzun sureli çalışmalarıyla tanınır. Miles Davis, Gerhard Richter, Patti Smith, Kate Moss, Lucian Freud, Frank Sinatra, Damien Hirst ve Captain Beefheart gibi kişilerle çalıştı.

PHILIP SEYMOUR HOFFMAN – ‘Gunter Bachmann’
Philip Seymour Hoffman en son Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak’ta görülmüştü. Yakın zamandaki diğer filmlerinden bazıları Paul Thomas Anderson’ın The Master’ı, Christopher Walken ve Catherine Keener’la Son Konser, George Clooney’nin yönettiği Zirveye Giden Yol ve Brad Pitt’in oynadığı, Bennett Miller’ın yönettiği Kazanma Sanatı.Hoffman ilk uzun metraj yönetmenliğini, bir Cooper’s Town yapımı olan ve aynı adlı oyundan uyarlanan Jack’in Kayık Gezintisi’yle yaptı. Diğer filmlerinden bazıları New York Yanılsamaları, Şüphe, Vahşiler, Charlie Wilson’ın Savaşı ve Şeytan Duymadan Önce. Hoffman’ın, Bennett Miller’ın yönettiği ve şirketi Cooper’s Town Yapım’ın yapımcılığını üstlendiği Capote’deki performansı, ona Akademi Ödülü® kazandırdı.Bir oyuncu olarak tiyatro oyunları arasında Mike Nichols’ın yeniden canlandırdığı Satıcının Ölümü, Peter Sellers’ın uyarlayıp yönettiği Othello’nun sınırlı bir gösterimi, LAByrinth’in yapımcılığını üstlendiği Jack’in Kayık Gezintisi, Günden Geceye, Martı, Vahşi Batı, Defying Gravity, Venedik Taciri (yönetmen yine Peter Sellers), Alışveriş ve Sevişme ve The Author’s Voice. Yönettiği tiyatro oyunlarından bazıları The Last Days of Judas Iscariot, Our Lady of 121st Street, Jesus Hopped the ‘A’ Train, In Arabia We’d All Be Kings ve The Little Flower of East Orange’dir. Hoffman yine LAByrinth’in yapımcılığını üstlendiği ve Bob Glaudini’nin yazdığı A Family for All Occasions’ı yönetti. Ayrıca MCC Tiyatrosu’nda Rebecca Gilman’ın The Glory of Living’ini yönetti. Ayrıca Chicago’daki Goodman Tiyatrosu’nda Brett C. Leonard’ın The Long Red Road’unu da yönetti. Ardından Vahşi Batı’yı yönetmek için Sydney Tiyatro Kumpanyası’na döndü. 2 Şubat 2014’te New York’taki evinde ölü bulunan Hoffman, Hollwood dünyasını ve sevenlerini yasa boğdu.

RACHEL MCADAMS – ‘Annabel Richter’
Rachel McAdams, 2013’te gösterime giren üç filmde görüldü: Richard Curtis’in Zamanda Aşk’ında Domnhall Gleeson ve Bill Nighy’yle birlikte, Terrence Malick’in Aşkın İzleri’nde Ben Affleck, Olga Kurylenko ve Javier Bardem’le ve Brian de Palma’nın yönettiği Öldüren Tutku’da Noomi Rapace’le birlikte.
2013’de Bradley Cooper ve Emma Stone’la birlikte Cameron Crowe’un isimsiz filmine başladı. Küçük Prens’te de James Franco ve Jeff Bridges’le seslendirme kadrosuna girdi. 2013’te ayrıca Wim Wenders’ın Her Şey Güzel Olacak’ında James Franco, Charlotte Gainsbourg ve Robert Naylor’la birlikte çekimlere başladı.

JOHN LE CARRÉ – Yazar (roman)
Usta hikayeci John le Carré’nin 23 kitabı altmış yıldır dünyanın her yanında en çok satanlar listelerine girdi. John le Carré, Hamburg’u ilk kez 60’ların başındaki Soğuk Savaş döneminde, İngiliz hükümeti adına başkonsolos olarak atandığında tanıdı. Yakın zaman önce de A Most Wanted Man’i araştırıp yazmak için oraya döndü. Romanlarından bazıları filme uyarlandı. Bazıları Köstebek, Arka Bahçe ve The Spy who Came In From The Cold’dur. 11

OYUNCU SEÇİMİ SÜRECİ
2006’da Capote ile Akademi Ödülü® kazanan sevilen sinema ve tiyatro oyuncusu Philip Seymour Hoffman, daha sonra Charlie Wilson’ın Savaşı, Şüphe ve The Master ile üç kez daha aday gösterildi. Hamburg’daki küçük bir terör karşıtı örgütün zeki lideri Gunther Bachmann’ı canlandırıyor. Örgüt, yumuşak yaklaşımı ve uzun vadeye odaklanmasıyla Alman istihbarat toplulukları tarafından sevilmiyor. Hoffman, neslinin en iyi oyuncularından biri. Ayrıca işine bağlılığıyla tanınıyor. Bachman için büyük empati geliştirdiği Bovell’la çalıştı.
Hoffman “Bu film birçok şey hakkında. Örneğin ülkelerin terörizmle nasıl başa çıktığı gibi.” diyor. “Ama aynı zamanda hep aynı şeyi yapıp aynı sonucu alan bir adam hakkında. Duramadığını hissediyorsunuz. Doğru olanı yapmaya çalıştığına inanıyor ve bence öyle de yapıyor ama dünya, onun kötü adamlarla ilgilenme yöntemini onaylamıyor.”

DERYA ALABORA
Filmin Türkiye’de izleyicilere en büyük süprizi ise ünlü tiyatrocu Derya Alabora’nın da projede yer alıyor olması. Almanya’da Die Fremde/Ayrılık filmine kendisini öneren Harika Uygur’a gelen email ile başlayan serüven Alabora için projede yer alması için adım olmuş.

YÖNETMEN ANTON CORBİJN’LE ÇALIŞMAK
Corbijn’in dinamik film yapım tarzı sette olumlu ve enerjik bir ortam yarattı. Egan şöyle diyor: “Anton’da fotoğrafçılıktan geldiği için bir uyanıklık hâli var. Sürekli olarak anı yakalayan ve hikayeyi en ekonomik şekilde anlatan görsel bir dil arıyor.”
Corbijn’in olaylara hızlı yanıt verebilme yeteneği, Hamburg’da her gün pek çok farklı yere gidilmesi gereken bir çekimde çok işe yaramış.
Egan şöyle diyor: “40 günde çekmek için fazla uzun bir senaryoydu.”
Malte Grunert: “Anton’un görsel dilinde çok pratik bir etkisi olan dolaysız bir tarz var. Bir tren istasyonunda çekimdeydik ve tren bekliyorduk. Yarım saat sonra trenin yandığını ve başka istasyona park ettiğini duyduk. Altı itfaiye arabasının yangını söndürmesini ve bize yeni tren verilmesini beklerken başka şeyler çektik.” Kadrosu yönetmenden oldukça iyi bahsediyor. Hoffman: “Anton muhteşem ve güzel bir insan. Müthiş bir sanatçı duyarlılığı var. Her şeye benzersiz bir şekilde bakar. Onun özel bir şey yapacağına güvenirsiniz. Ayrıca insanlara, istediklerini yapmaları için izin verir. Ondan yardım istersem elinden geleni yapar ama ayrıca yapmam gereken ne varsa yapmama da izin verir. Yolunuza çıkmaz. Hatta bazen hiç söylemeden ipleri elinize verir. Kocaman bir kalbi var. Sanat anlayışı keskin. İnsanlara güveni ise tam.” Corbijn oyuncularına özgürlük ve yetki hissi vererek sürecin tam olarak bir parçası olmalarını sağladı. McAdams: “O harika, nazik ve olumlu biri. Her sahnenin sonunda mutlaka olumlu bir şey söyler ve oyuncunun egosunu okşar, ki bu bazen gereklidir. Çok nazik ve yaratıcı bir ortam. Güzellik ve estetik anlayışı inanılmaz. Olayları doğru şekilde görür. Hikayeyi zenginleştiren beklenmedik anları iyi yakalar.” Corbijn, oyuncuların yorumu için her zaman imkan olduğunu söyleyerek doğaçlamayı teşvik eder. Ancak sadece uygun olduğunda. Bunu şöyle açıklar: “Her zaman sayfada yazanlara bağlı kalmam. Benden tecrübeli insanları daima dinlerim ama haksızlarsa onları dinlemem.”

23 Ağustos 2014 Cumartesi

Sinemanın nabzi Van'da atacak

“SİNEMANIN NABZI VAN'DA ATACAK...”
3. Uluslararası Van Gölü Film Festivali
23 - 29 Eylül 2014

Bajar Kültür Sanat Danışmanlığı'nın düzenleyeceği 3. Uluslararası Van Gölü Film Festivali / İnci Kefali Sinema Ödülleri bu yıl 23 - 29 Eylül 2014 tarihlerinde gerçekleştirilecek ve sinemanın nabzı yine Van'da atacak...

3 yıldır devam eden ve sürdürülebilir bir etkinlik olan Uluslararası Van Gölü Film Festivali her geçen yıl gelişerek ve yenilenerek yoluna devam etmekte, her yıl birçok sanatçıyı konuk etmekle beraber, halkın sanatçılarla buluşmasını, film gösterimlerine ve diğer etkinliklere katılmasını sağlamaktadır. Festival, sinemaya katkısı ve halkı sinemayla/sinemacıyla buluşturması yanında Van'ın ve Van Gölü'nün tanıtımına da vesile olmaktadır...

Gerçekleşebilmesi için birçok kuruluşun destek verdiği festival, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü başta olmak üzere Van'daki yerel yönetimlerin (Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van Sanayi ve Ticaret Odası, Van Vakfı ve Elite World Hotels, İntermedya Ajans diğer kurumlar) desteği ve çözüm ortaklıklarıyla birlikte düzenlenecektir. Sponsorluk görüşmeleri hâlâ devam eden 3. Uluslararası Van Gölü Film Festivali'nin Ana Sponsorluk, Sponsorluk, Basın Sponsorluğu, Ulaşım ve Konaklama sponsorluğu ve Destekçi anlamında sponsor adaylarıyla görüşmeler devam etmekte ve sponsorluklar kabul edilmektedir.




“VAN'DA, SİNEMANIN GÜCÜYLE TÜM SINIRLARA MEYDAN OKUMAK...”

3. yıl Festival Ana Konsepti, ''Göç ve Sınır: Mülteci Yaşamlar'' olarak belirlendi. Dünya'mızın, özellikle de yaşadığımız coğrafya olan Ortadoğu'nun, savaşların, kıyımların ve yerinden edilmelerin yüzyıllardır eksilmediği, bu yüzden hep kan ve gözyaşının olduğu, insanların canını kurtarmak için göçlerde ve sınırlarda acı içinde olduğunun farkında olarak ve farkındalık yaratmak için, Festivalimizin ilk yola çıkışından itibaren sosyal / sosyolojik konuları ele aldığı ve bu sene de “Sınırsız Bir Dünya İçin” şiarıyla Ana Konseptimizi ''Göç ve Sınır: Mülteci Yaşamlar'' olarak belirledik...

“FİLMLER İÇİN VAN GÖLÜ'NDE YÜZME YARIŞI...”

''İnci Kefali Sinema Ödülleri'' için Sinema Filmi ve Belgesel Film dalında başvurular, 20 Ağustos - 15 Eylül 2014 tarihleri arasında kabul edilecektir.

Başvurular www.vangolufilmfest.org sitesinden indirilen Başvuru Formu ile Yönetmelik'e göre yapılacaktır. Yönetmelik'e göre hazırlanan gerekli evraklar (hem elektronik ortamda hem çıktı olarak) ve film kayıtları festival film ofisimizin “Şerefiye Mah., Güneş Sok. (Tarlabaşı Sok)., No: 26, İpekyolu, Van” adresimize son başvuru tarihine kadar gönderilebilir.

Festivalimizin film yarışması olan ''İnci Kefali Sinema Ödülleri'', değerli Ön Jüri üyelerimiz tarafından finalistleri seçildikten sonra değerli Jüri Başkanlarımız ve Jüri Üyelerimiz tarafından Ödül hak sahipleri belirlenecek ve 28 Eylül 2014 gecesi düzenlenecek olan Ödül Törenimizde Ödüller sahiplerine takdim edilecektir.






“3. İNCİ KEFALİ SİNEMA ÖDÜLLERİ’’ kapsamında;

En İyi Sinema Filmi dalında,

En İyi Sinema Filmi,
En İyi Yönetmen,
En İyi Erkek Oyuncu,
En İyi Kadın Oyuncu,
En İyi Senaryo,
En İyi Görüntü Yönetmeni,
En İyi Sanat Yönetmeni,
En iyi Film Müziği ve
Jüri Özel Ödülü;

En İyi Belgesel Film dalında

En İyi Belgesel Film,
En İyi Belgesel Film Yönetmeni,
En İyi Belgesel Metni,
En İyi Belgesel Görüntü Yönetmeni,
En İyi Belgesel Kurgusu ödülü dallarında plâket verilmesi kararlaştırılmıştır.

Blind/Körlük Başka Sinema'da

 

Yönetmen: Eskil Vogt
Oyuncular: Ellen Dorrit Petersen, Henrik Rafaelsen, Vera Vitali, Marius Kolbenstvedt
Senaryo: Eskil Vogt
Görüntü Yönetmeni: Thimios Bakatakis
Kurgu: Jens Christian Fodstad
Müzik: Henk Hofstede
Yapımcı: Hans-Jorgen Osnes, Sigve Endresen
Yapım Yılı: 2014
Ülke: Norveç
Dil: Norveççe, İngilizce
Süre: 96 dakika
Dağıtım: M3 Film
İthalat: Kurmaca Film 
Vizyon Tarihi: 5 Eylül 2014

Joachim Trier’in Reprise / Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos gibi birçok ödüllü filminin senaryosunda imzası bulunan Norveçli yönetmen Eskil Vogt’un ilk uzun metrajlı filmi Körlük, görme duyusunu kaybedince eve kapanan bir kadın yazarın aklını da kaybetmemek için gerçekliğe sıkı sıkı sarılma mücadelesini işleyen, gerilimli olduğu kadar mizah unsurlarını da kullanan bir dram. Görüntü yönetmenliğini Dogtooth / Köpekdişi’nin de kameramanlığını üstlenen Thimios Bakatakis’in yaptığı ve yalnızca görme değil yazma ve yalnızlık üzerine de bir film olan Körlük, gerçeküstü atmosferi, seyrek diyalogları ve sürprizli mizahıyla son derece özgün. “Filmde körlük nasıl gösterilir? En bariz yöntem ekranı karartmak, izleyiciyi sesle yönlendirmek olacaktır. (…) Bense çokça, bir ayrıntıyı soyutlama ya da bir görüntüyü daha fazla tutma yoluyla görsel beslemeyi kısıtladım. Filmin biçimi ve biçeminin kilidi bu oldu. Ve körlük, çelişkili de olsa, çok sinemasal aslında; sinemanın en temel yanlarını içeriyor: görmek, görülmek, aydınlık, karanlık…” –Eskil Vogt



21 Ağustos 2014 Perşembe

GÜNAH ŞEHRİ: UĞRUNA ÖLDÜRÜLECEK KADIN

Yönetmenler: Robert Rodriguez, Frank Miller

Oyuncular: Jessica Alba, Josh Brolin, Rosario Dawson, Joseph Gordon-Levitt, Eva Green, Mickey Rourke, 

Bruce Willis

Powers Boothe, Dennis Haysbert, Ray Liotta, Christopher Meloni, Jeremy Piven, Christopher Lloyd,

Jaime King, Juno Temple, Stacy Keach, Martin Csokas, Jamie Chung, Julia Garner, Lady Gaga

Yapım: ABD, 2014

Tür: Aksiyon, Macera

Süre: 102 dakika

Dağıtım: Pinema


İthalat: Mars Cinema Group

Karanlığın şiddetle kol kola gezdiği Günah Şehri’nin tehlikeli sokaklarını yeniden ziyaret etmeye hazır

olun!
 Frank Miller'ın ödüllü grafik romanından uyarlanarak görsel dünyasıyla çığır açan ilk filmin merakla

beklenen devamında, şehrin kanı kaynayan sakinleri aksiyon ve entrika dolu maceralarıyla bir kez daha

karşımızda. Üstelik bu sefer büyüleyici bir 3D deneyimi ile birlikte.

İlk filmin yıldız kadrosunda bulunan Jessica Alba, Mickey Rourke, Rosario Dawson ve Bruce Willis’e bu

sefer, Josh Brolin, Joseph Gordon-Levitt ve Eva Green de katılıyor.

“Günah Şehri: Uğruna Öldürülecek Kadın” 22 Ağustos’ta sinemalarda!

Ortak yönetmenler Frank Milller ve Robert Rodriguez, Miller’ın çarpıcı görsel dünyasıyla tarihe geçmiş

ödüllü grafik roman serisi “Günah Şehri”ni perdeye taşımak üzere yeniden bir araya geliyor.

Adaletin kesinlikle kol gezmediği bu karanlık şehirde, acımasız katiller kendilerinden ümitsizce intikam

almak isteyenlerin tepesine binmek üzeredir. Hepsinin yolu, Günah Şehri’nin ünlü kulubü Kadie’s Club

Pecos’da kesişir.


Filmin açılışında, Marv (Mickey Rourke) kendini tam bir karmaşanın içinde bulur ancak buraya nasıl

geldiğini hatırlamaya çalışmaktadır.

Öbür yanda, kendine fazla güvenen genç kumarbaz Johnny (Joseph Gordon-Levitt) şansını şehrin en azılı

kötü adamı olan Senatör Roark’ın (Powers Boothe) oyun masasında denemektedir.

Roark, aynı zamanda Nancy’nin de (Jessica Alba) baş düşmanıdır. John Hartigan’ın (Bruce Willis) kendini

öldürmesinden sonra keder ve öfkeden deliren Nancy, intikamını almak için her yolu deneyecektir.

Merkezdeki hikaye olan “Uğruna Öldürülecek Kadın”da ise Dwight (Josh Brolin) hayallerinin ve

kabuslarının kadını olan Ava (Eva Green) ile son bir hesaplaşma içine girmiştir.

Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi bütün karakterleri birbirine bağlayacak, Günah Şehri’nin sokakları bir

kez daha entrika ve aksiyon dolu karanlık bir maceraya ev sahipliği yapacaktır.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Robin Williams ve Goril Koko

Birkaç gün önce bütün dünyayı sarsacak bir haberle çalkalandı sanat dünyası. Herkesin tanıdığı Robin Williams 63 yaşında kendi evinde intihar etmişti. Uzun yıllardır alkol ve uyuşturucu kullandığı ve sayısız rehabilitasyona girdiği biliniyordu ama belki de kimse bu sonu beklemiyordu. Her komik insanın hayatı çok sevdiği iddia edilir ve bunun uzantısı olarak çok klişe bir laf vardır hani başkasını eğlendiren ama kendi gülemeyen palyaço diye,lafın gönderme yaptığı bu durum sanki çok olağan dışı bir şeymiş gibi duygu yaratmaya çalışır. Vah vah herkesi güldürüyor ama kendi gülemiyor zavallı palyaço. Tamamen deli saçması bir klişe. Her insan gibi mizah yönü güçlü,insanları güldürmeyi seven kişiler de pek ala dertli,kederli olabilirdi.Hatta komikliklerinin aslında kederlerini bastırmak için bir nevi içgüdüsel hareket de olduğu psikolojik çalışmalarla ortaya konmuştur. Şimdi burada uzun uzun Robin Williams sanat hayatı ile ilgili atıp tutmayacağım. Günlerdir her yerde filmleri hayatı anlatılıyor. Gerçekten çok iyi bir oyuncuydu ve gidişi büyük bir kayıptı ama beni esas üzen ölümünün arkasındaki sorulardı. 63 yaşında bir insanın intihar ediş biçimi. Oldum olası intihar hikayeleri beni etkilemiştir. Bir insanın en önemli varlığı yaşamını kendi elleriyle yok etmesini hiçbir felsefe yapısı açıklayamamış bugüne kadar. Oysaki yaşam kadar eskiydi bu durum. Varoluşsal kaygı içindeki insan doğasının tükeniş hali miydi acaba? Peki para, pul, şan, şöhret herşeyi olduğunu düşündüğümüz Robin Williams'ı ölüme götüren nedenler nelerdi de hem bileklerini kesip hem de kendi kemeriyle yaşamını sonlandırdı. O kadar çok istiyormuş demek ki ölmeyi, kurtulma ihtimalini sıfıra düşürmek için sanki kendini garantiye almış.. Bunlar çok küçük ama sormaya başlayınca girdap gibi içine çeken sorular. Neden bu kadar çok bu hayattan kurtulmak istiyor ve 63 yıldır bunu iyi kötü sürdürmüşken.
Mesela ünlülerin intihar hikayelerinden bir başka beni yaralayan ölüm Kurt Cobain'in intiharıdır. Yaş olarak yaşandığı zamanı hatırlamıyorum ama sonrasında yaptığım okumalarda psikologların Cobain'in intihar mektubundaki çözümlemeleri beni yine hayrete düşürmüştü. Mektupta yazılanlar o kadar çok bastırılarak yazılmış ki ölüm arefesindeki birinin kendini bu kadar anlatmaya çabalaması yani ne kadar Kurt Cobain de olsanız milyonlar sizin bir tek kelimenizi duymak için çabaladığı bir dünyada anlaşılamamak demekki Cobain'in ölüme götüren nedenlerin başında geliyormuş.

Yine bir başka unutamadığım intihar ise İtalyan Komedisinin ve Toto'nun yaratıcısı Mario Monicelli'nin 95 yaşında intiharı seçmiş olması .ve işin diğer bir garip yanı da 1946 senesinde tiyatro eleştirmeni - gazeteci babası Tomaso Monicelli'nin de kendi ölümünü kendi seçmesi. Hala büyük bir tabudur insanın kendi ölümünü belirlemesi. Dünyanın hemen hemen her yerinde ötenazi hala yasak olması en gelişmiş kabul edilen Batı toplumunda bile bu tabunun üstüne gidilmediğinin  bir göstergesi. İnsan kendi yaşamı ile karar alabiliyorken ölümü ile ilgili niye karar alamıyordu? Monicelli'nin durumunda da bu geçerliydi. 95 yaşında zaten ecel dediğimiz şey bir kaç sene içerisinde tecelli edecekken bu duyduğu acıya, kedere dur demek herkesin hakkı olmalıydı. Bu bağlamda Akademi'nin Robin Williams'ın intiharından sonra "Aladdin"animasyon filmindeki rolünden hareketle "Özgürsün cin" yazması toplumun çoğu kesiminden büyük tepki topladı ve intiharı özendirdiği iddia edildi. Oysaki Williams'in bu eylemi başlı başına bir özgürlük eylemi değil de neydi?

Robin Williams'ın ölümü ile ilgili son paylaşmak istediğimve başlığıma konu olan Goril Koko'nun yası. Yıllar öncesinde Williams'ın ziyareti ile başlayan bu dostluğun sonucunda dünyanın en akıllı gorili kabul edilen işaret dili ile yaklaşık 2000 kelime konuşabilen Koko, vakıf yetkililerin verdiği bilgiye göre ölüm haberi aldıktan sonra ağladığı ve yas tuttuğunu söylüyorlar.İnsanın içini oldukça acıtıyor değil mi?


Vakfın bahsettiğim haber linki de burda http://www.koko.org/koko-tribute-robin-williams